Pierdomenico Baccalario – Ulysses Moore I – Zaman Kapısı

Kyalıkların üzerindeki ev, hiç beklemedikleri bir anda tepenin ardından karşılarına çıkmıştı. Ağaçlar ve JL jL-deniz mavisiyle çevrelenmiş taş kulesi gökyüzüne doğru yükseliyordu. “Ah şuna bakın!” diye bağırdı Bayan Covenant evi görür görmez. Direksiyon başında onu izleyen kocası gülümsemesini zor saklıyordu. Dökme demirden bahçe kapısını açtı ve arabayı avluya park etti. Bayan Covenant arabadan indi. Çakıllı kum, topuklarının altında çatırdadı. Tekrar tekrar gözlerini kırpıştırıyor, sanki hala gördüklerine inanmakta güçlük çekiyordu. Ev, denize doğru dimdik inen kayaların üzerine kondurulmuştu: Dalgaların kayalıklara vuruşunu ve derilerine diken diken batan tuzlu havayı hissediyorlardı. Bina, denizin ve gökyüzünün mavisi ve bahçedeki ağaçların yeşiliyle çevrelenmişti. Uzakta, kayalıkların dibinde, küçük evlerin sıra sıra uzandığı Kilmore Koyu sahili görünüyordu. Avluda öylece durup hayretten bir karış açık kalmış ağzıyla etrafına bakman Bayan Covenant’ın yanma yaşlıca bir adam yaklaştı. Yüzü kırışıklarla doluydu ve düzgün kesilmiş beyaz bir sakalı vardı. Durgun, sakin ve derin bakışlarını kadına dikti. “Benim adım Nestor,” dedi.


“Argo Villası’nın bahçıvanıyım.” TIRMIK İZLİ KAPI ^ Sabato Samedi Saturday • Otc. D*c Dec D•*. Oic L L M M M M O J fi 12 19 26 M M L 6 13 2° f ‘ S “ -y il 2128 W M m l i İ2 1 T 5 i I .e 23 x r f V r. u 3 H ° Demek ki buranın adı buymuş, diye düşündü kadın: Argo Villası. Kocasının ve topallayarak yürüyen bahçıvanın ardından denize bakan bahçe kapısının önüne geldi. “Yanılmış olmadığımıza eminiz, öyle değil mi?” diye sordu Bayan Covenant. Bakışlarıyla, gerçekten var olup olmadıklarını kontrol etmek istercesine Argo Villası’nın duvarlarını süzüyordu. Kocası, Bayan Covenant’ın elini avucuna aldı ve fısıldadı: “Şimdi, sevgilim, hazır mısın?” Argo Villası’nın içi, dışından daha da büyüleyiciydi; bir labirenti andırıyordu. Birbiri içine girmiş küçücük odalar, “ks* 1 1 Hjfr dünyanın dört bir yanından gelmiş gibi duran eşyalar ve mobilyalarla döşenmişti. Her şey mükemmeldi. Her şey yerli yerindeydi. Hayatında ilk kez, Bayan Covenant, tek bir mobilyayı bile şu anda durduğu yerden kıpırdatmak istemediğinden emindi. “Bana gerçek olduğunu söyle…” diye kocasına fısıldadı.

Adam sadece karısının elini sıkmakla yetindi. Öyleyse doğruydu, gerçekten de bu evi satın almışlardı. Bayan Covenant, eski ve gösterişli taş duvarları olan küçük bir oturma odasına varana kadar hiç durmadan ilerledi. Salona dar bir kemerin altından geçilerek giriliyordu. Karşıdaki doğu yönüne bakan duvarın ortasında, koyu renk ahşaptan bir çıkış kapısı daha vardı. “Burası evin en eski odalarından biridir…” diye belirtti bahçıvan, halinden hoşnut bir tavırla. “Bin yıl öncesinden kalma bir yapı. Ortaçağda burada bir kule yükseliyormuş. Evin eski sahibi Moore’un yaptığı tek değişiklik pencerelere kepenk taktırmak ve bir de tabii elektrik kabloları döşetmek oldu.” Tavanın ortasında asılı duran alçak lambayı işaret etti. “Jason buraya bayılacak…” dedi Bay Covenant. Karısı cevap vermedi. “İki çocuğunuz var, öyle değil mi?” diye sordu bahçıvan. Kadın, “Evet, on bir yaşında bir oğlumuz, bir de kızımız var,” diye gözü kapalı cevap verdi. “İkizler.

” “Akıllı, mutlu ve yaşam dolu çocuklar olmalılar… D ünyanın geri kalanından soyutlanmış ve hızlı İnternet bağlan- *»• 12 •«* TIRMIK İZLİ KAPI ^ tısından uzakta bir yerde büyümek onları çok mutlu edecektir.” Bayan Covenant gözlerini devirdi. “Eh, umarım öyle olur…” diye cevap verdi şaşırmış gibi. “Belki bunu benim söylemem hoş değil am a… Evet, onlar bağımsızlıklarına düşkün çocuklardır…” Bir an burnunu bilgisayarın ekranına yapıştırmış olan Jason gözünün önüne geldi, sonra bu görüntüyü uzaklaştırmak için kafasını salladı. “İnanıyorum ki, hızlı İnternet bağlantısı olmadan da böyle bir evde yaşamaktan heyecan duyacaklardır.” “Harika, gerçekten harika,” diye onayladı bahçıvan. “Şimdi, eğer hanımefendi evi beğendiyse, herhalde anlaşmanın onaylandığını kabul edebiliriz.” Bay Covenant karısına, evin eski sahibi Bay Ulysses Moore’un, evin en az iki çocuklu genç bir aileye kalmasını arzu ettiğini anlattı. “Buranın her zaman hayat dolu olmasını istiyordu,” diye ekledi bahçıvan, taş odadan çıkarlarken. “Diyordu ki: Çocuksuz bir ev, ölü bir evdir.” “Haklıymış,” diyerek onayladı Bayan Covenant. Odadan çıkmadan hemen önce, bir an için dönüp doğu duvarının ortasında bulunan ahşap kapıya dikkatle baktı. İşte o zaman bazı noktalarda ahşabın kömürleşip döküldüğünü veya kabardığını, ayrıca derin tırmık izleriyle kaplı olduğunu fark etti. “Bu kapıya ne oldu?” diye sordu hayretle. 13 •+£ Nestor durakladı, kapıya baktı, sonra kafasını salladı.

“Ah, beni affedin,” diye homurdandı. “Kapının orada olduğunu bile unutun gitsin! Bu kapı daha önce görmediğim bir malzemeden yapılmış olmalı. Anahtarlar kaybolduğundan beri kapıyı açmak için her şeyi denedim. Şu dört deliği görüyor musunuz? Bay Moore bunların kilit delikleri olabileceğini düşünüyordu. Açmak için hayal edebileceğiniz her yolu denedi, am a… işe yaramadı.” “Peki, nereye açılıyor?” Bahçıvan omuzlarını silkti. “Kim bilebilir ki? Bir zamanlar belki de eski bir su kaynağına veya kuyuya açılıyordu. Ama böyle bir şeyin hala var olduğunu hiç zannetmiyorum…” Bayan Covenant, kararmış ve çizilmiş ahşabı süzdü ve sesinde fark edilen tedirgin bir titremeyle, “Bu kapının önüne bir şeyler koymamız iyi olur. Böylece çocukların aklına kapıyı açmak gelmez…” diye kocasına fikrini söyledi. “Çok doğru dediniz…” diye homurdandı bahçıvan, topallayarak odadan çıkarken. “En doğru kararı verdiniz: Çocukların aklına asla bu kapıyı açmak gelmemeli.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. 14. kitap ne zaman yüklenir