Popol-Vuh – Maya; Kişeler’in Kutsal Kitabı

“Dört yiiz yıl kadar evvel bir K1şe bilgesi, milletinin binlerce yıllık geleneklerini Popol-Vuh adıyla tanınan el yazması kitapta topladı. Bunlan kendi dilinde, ancak UUn harfleriyle yazdı. Günümüze kadar, bu beıgenin ezotertk (gizli) derinliklerine ve tarihsel değertnın niteliğine nüfuz etmek kabil olmadı. Çünki bu kitap bizim anlayışııDlza uymayan sembolik bir dille yazılmıştı. Bununla beraber, Batı dünyası için bu kadar karanlık olan bu kutsal metinler, Maya-K1şeler için açıkça anlaşılabilir niteliktedir. Ayrıca onlara göre yaşayan ve mükemmel bir realitenin lfadesidir. On sekizinci yüzyılın başlannda Rahip Francisco Ximenez(*), Popol-Vuh’u bularak tercüme etti. Yerliler bunu büyük bır tltizl1k1e saklıyor1ardı. O kadar ki, eski rahipler kitabın adım dahi ağızlanna almıyorlardı, ancak bu doktrini hepSi ana sütüyle beraber benl1k1erine mal etmişlerdi ve hepSi onu ezbere biliyordu. Yukandak1 satırlan, Raphael Gtrard’ın “Maya-K1şeler’in Kültürel Tarihi” adlı eserinden tercüme ettim. Şurasını açıklamaya gerek var ki. bu tür araştırmalar içtn insanın daha fazla olanakları olmalL Ancak, edmemeyecelJimtz delJerlere hayrjlanarak eli kolu balJlı durmayı da dogru bulmuyomm. Benden daha yetenekli birtsi, sonradan bu tşi yapar elbet istediliim kadqr elimdeki az dokümanla yettnmek zorunda olayım. öyle göze çarpıCl gerçeklerle karşı karşıyayım ki, bu doküman kısırlığı aslında büyük bir engel saydmayabUtr de derim. (*) Xtmene:ı’in kendı elyazısı ıle çevirdiği Poj,ol-Vuh kitabının ılk sayfası Için sayfa 260’a bakınız.


9 POPOL-VU?f Belki, İspanyolca ya da daha birkaç tane yabancı dU bilmemem, gidip çeşitli müzelerde Orijinal dokümanlan inceleyememem, hatta Guatemala’ya giderek yıkıntılan ve orada yaşayan halkı inceleyememem böyle bir kitabı yazmak için büyük eksikliklerdir. Ama belki de bu ola- . naksızhklar bana meselenin özüne inebilmek olanağını verdiği için bir bakıma daha şanslıyım. Ünlü bir örnek vardır: Birkaç tane kör, elleriyle dokunarak flli tarumlarken her biri kendi tuttuğu yere göre “Fil şudur … ” derler. Ama ben, gözlerim açık, fili uzaktan görüp “İşte Fil!” diyebiliyoru�. Bunun nedeni. ne benim okumuşluğum, ne de olağanüstü yeteneklere sahip oluşum. Dünyanın her yerinde geçerli prensipleri yakalayabilirsek her alanda anlaşılabilir, bir çocuğunkine benzer yalın fakat gerçek izlenimleri, başka varlıklara aktarabiliriz . Çok az tanıyabildiğim bir bilgenin, bana aktarılan bir sözü var: “Bu dünyada insanların öğrenmesi gerekli şeyleri bir kağıda yazsaydım bir iki defter sayfasını geçmezdi.” Düşünün, on binlerce yıllık insan yaşamı ve birbirini kovalayan yüzlerce kuşak. Bütün bu insancıklar bir iki sayfalık gerçeği kavrayabilmek, için bunca serüven yaşıyorlar. Ancak esas olan yaşam. O bir iki sayfayı, on binlerce yıl evvelki varlığa gösterseydik, hiç, hiçbir şey anlamayacaktı. Ve, on binlerce yıl kaynaWdığımız potada, yani dünyada, tonlarca kayanın aşınıp, parçalanıp çeşitli işlemlerle işlenip ortaya eşsiz bir mücevher çıkışı gibi, varlığımızın gerçeği, zamana bağlı yaşamlarla beliriyor. Bu yolda hiçbir uygulamayı hor görmemek, hiçbir olaydan ürküntü duymamak ve hiçbir sonuçta “Dünya bitti!” diyerek aptalca bir böbürlenme veya yılgmlığa kapılmamak gerekiyor .

Popol-Vuh Orta Amerika’da yaşayan, bugün de yaşamakta olan bir halkİn öyküsüdür … Bir takvim edinebilmek için yüzyıllar boyu gökyüzünü gözleyen, yaşadığı yerin iklimini bu gözlemlerin soLO (jİ1UŞ nuçlanna bağlayabUen. yaşam kavgasında yiyeceğini edinebilmek için ekeceği şeyin özelliklerini derinlemesine öğrenen ve o nesneye bir tann gibi tapınan, ama gerçekte ‘Tek Tann” inancı içinde olan, buna rağmen nesiller boyu kan döken, insan kurban eden bir halkın öyküsüdür bu. Köylüler çalışır: ürünleri, yaşam için gerekli nesneleri üretirler. Bunun sonucu birkaç seçkin, olağanüstü bir lüks, yaşam kolaylığı ve rahat içinde egemendirler. Ancak, bu seçkinler, kutsal takv1m1, büyük taş tapınaklann yapimındaki gizemleri, sanatı, hasılı insanoğlunun yaşamında Ueriye yönelik, güzele yönelik her şeyi- bUirler. Maya-K1şe toplumu edineblldiğtm izlemmlere göre budur. Ve iddia da şudur: Yaşam, aynı koşullar içinde boyuna tekrarlanır. Bugün bUe, yaşadığımız koşullarda, mutlu yaşayan soylular ve dünyayı dünya yapmak için didinip ter kan döken insanlar vardır. Gizemler soylulardadır. Öbürleri, kendUerine ayrılan alanlarda -sınırlı mutluluklarla- ve onlan sınırlı kılan şartlanmalarla bir nevi robot hayatı yaşarlar. Ancak, yem bir döneme girersek, ki hiçbir şey bugüne kadar bu yeni dönemin şartlanm tam anlamıyla sağıayamamıştır, iki esas koşul geçerli olacaktır: Soyluluk yoktur ve saklanacak sır yoktur. Sadece gerçek vardır ve biz. Bu gerçek karşısında tutunamazsak ne olur? Popol-Vuh’un mantığı basittir: O zaman, dünyayıkılır ve yeni bir dünya kurulur. İnsanlar da yeniden işe başlarlar. Ta ki her fert bir soylu ve gerçeğin sahibi olana kadar.

İnsan topluluklanm hiçbir zaman biraraya gelmiş kum taneleri gibi düşünemeyiz. Bugün yeryüzünde yaşayan her etn1k ümtenin, sayısal realitesini aşan özel bir manevi atmosferi vardır. Bu manevi atmosfer istediği kadar garip, Ukel, tutucu, dogmatik. akıl dışı görünsün; insanı kuşatan maddi ortam kadar gerçek ve insan kişiliğinin yaşam ve gelişmesinde onun kadar zorunludur. Durkhe1m’e göre toplumun ortakl�şa şuuru, tartışII P01?OL·o/Wl masız. bireye kendini zorla kabul ettlrtcidir. Jung ise, arşeUp adını verdiği sembollertn kişi uydurması olmayıp doğada yaşayan bir varlık tüıü kadar tartışmasız ve kendine özelolduğunu savunmuştur. Ancak hiçbiri bunların nasıl meydana geldiği hakkında bizleri doyuran bir açıklamada bulunamamışlardır. Ne kişilerin birarada yaşadıklan toplumsal heyecan. ne ınana fikri. ne de hücre çekirdeğinde kalıtımla aktanlan bilgiler teorisi, toplumsal şuuru ve insanlığın ortaklaşa sembollerini açıklamaya yeterli değildir. Etnik grubun özelliğini oluşturan veriler doğuştan değil, eğitimledir. Bunu kanıtlayan tartışmasız öğe, ilkel toplumlardaki inisiyasyon törenleridir. Kabile anlayışına varabilmek için çeşitli deney ve öğretiler gereklidir. Tabu fikrine gelJnce, kabilenin ana fikirlerine,.

sistemine yabancı üyeleri, bir çeşit ayınmla Jnisiye edilmektedir: Kadınlar ve çocuklar gibi. Bunlar kutsal ve kutsal olmayan aynmını çeşitli sertliklerdeki müeyyidelerle öğrenirler. Tıpkı, Çingeneler’in oynattığı zavallı ayıcıklann, tabanlan kızdırılırken bir çeşit müzikle şartlandınlmalan gibi. O mÜziği d!-1yan ayı, şartlı refleksi ile otomatik olarak oynar. Sembol de. belirli bir şeklin biraz da belirli bir tepkiyi yaratmasına yarayan bir araçtır. İlkel toplumun totem sembolü ileride çeşitli fıkirle· rin aktarılmasına aracılık edecek çeşitli sembollerin tanınmasında bir basamaktır. Nitekim sonradan bu semboller, hiyeroglifleri. ha7:fleri ve sözcüklerle, tümcelerle aktarılanJikirlere aracılık edecek yazı şekillerini oluşturacaklardır. Giderek bu semboller, soyut kavramlar 0- lan sayıları, matematik formülleri ve insan mantığına yarduncı, deneylerle kanıtlanan çok ilerlemiŞ bir sembolizmi içerecektir. Bu sembollerin yardımı olmasaydı, iki insan birbirini anlayamayacabı gibi ne evler yapdabilir, ne araçlar meydana gelir, ne de insanoğlu uzayı araştıran, süper araçlar ediltebilirdL Yaptığumz gözlem basit olduğu kadar ilgi çekicidir : Soyut birtakım kavramlar ve anlaşma işaretleri, sonuçta 12 koskoca bir teknlOin, bir uygarlrtlut. maddesel yaşamın sebebi olmaktadır. Ama bunlann kökenini açıklamak -kendimizi belirU anlayış sistemleriyle kısıtlarsak- yine de zordur. İnsan�lu bunlan nasıl ediniyor? Ya’da ona bu sembolleri kım veriyor? Toplwnun egitimi sonucu bunlar ediniliyor demek kolaydır. Toplumun bunu nasıl edindigini öWenmek.

bir bakuna zordur. Bir kısmı der kt İnsan, dogayı taklit ederek kendine bir dil edinmiŞtir. ömegin, Avusturalya yerlileri için – yanılmıyorsam, yagmur sözeüflü Tlppu-Tippu’dur. Blr damlama sesi gibL Ancak bütün dünya dillerinde Baba Ana sözcükleri, B ve M harjlertnin çeşitli türeu ve yardımcı diger harf kombinezonlanyla aktanlmaktadrr. Olaylar. biZe şu izlenirni vermektedir: Gerçek olan bir çeşit “yaratıcı şuur”dur. Bu şuur ile insanlar. kişiler arasında bir iliŞki vardır. Bu şuurdan genel. yaratıcı tanumna uygun olarak, “ne yaptrtıını bilen şuur”dan. bireysel şuurlara sürekli aktarmalar yapılmaktadır. Işte bu aktannalar, yine bireylerin aracıllOı ile olmakta. İşte sthirbaz … Işte geleneklen ve kutsal bilfnen şeyleri ezbere hatırında tutan yaşlL •• işte peygamberf.er . işte jUozojlar, düşünürler, k4şyıer, dltmler … Hepsi kişisel bir gayret.

uygulama, araştuma içinde; kiŞisel yeteneklerle orantılı olarak yaşamadg. ve yaşatrcı bUgiyi tnsano{Jluna aktannadd. bunun savaşını vennede. İnsan olarak hepsi kusurlu elbet. Tembel, keyif düşkünü., kendi ÖZ nefSinin egemenlibini kurarak yaşam savaşından IalTlı çılanalc peşinde. Ancak benliklerinı geniş şuurla iliŞkili bölümleri, ister istemez insan gelişimi ile ilgili gerçeklert. hayati bilgileri. tnsanlara aktanna fonksiyonu içindeler. Biri olmazsa öbürü. O kadar ki. kişisel rahat. zenginWc. hatta can güvenligi hiçe sayılarak yapılıyor bu aktarmalar. Kitle-çevre, insanlardan oluşan ortam.

onlardan gert ve otomatizmalar içinde. İşte aktarılanlar, bu harelcetsiZlige egiltmU ortamı t.edtrgtn ediyor, çalkalandırıyor. Çeşitli, ç�u kez tTqjedJk serüvenlere yolaçıyor.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir