Ray Monk – Wittgenstein Dahinin Görevi

Eger yalan söylemek çıkanna ise, insan neden dogruyu söylemeli kP”ı Ludwig Wittgenstein’ın kayda geçirilmiş ilk felsefi düşünümünün konusu buydu. Sekiz dokuz yaşındayken, bir kapının eşiğinde durup bu soruyu düşünmüştü. Tatmin edici bir cevap bulamayınca, bu tip koşullar altında yalan söylemekte bir sakınca olmadıgı sonucuna ulaşmıştı. Daha sonralan bu olayı şöyle tarif etti; “gelecekteki yaşam şeklim için belirleyici olmasa bile, yine de o zamanki dogam için ayırt edici nitelikte olan bir deneyim.” Bir bakıma bu olay bütün yaşamı için ayırt edici nitelikteydi. Ôrnegin daha öncesinde sadece şüphe duyarken kesinlik bulma ümidiyle felsefeye yönelen Bertand Russell’ın aksine Wittgenstein’ı felsefeye çeken şey zihninin böylesi sorular tarafından sarsılmaya yönelik zorlariımlı bir egilimdi .• Deni lehi lir ki , felsefe ona gelmişti, o felsefeye gitmemişti . Felsefenin açmazlarını kendini ona dayatan ve onu esir alıp, ta ki tatmin edici bir çözümle onlardan kurtulana dek kendisine gündelik yaşamını sürdüremez hale getiren davetsiz misafirler, muammalar olarak yaşantılıyordu. Fakat genç Wittgenstein’ın yukandaki soru için buldugu yanıt başka bir anlamda onun ayın edici niteligine derinlemesine ters düşer. 1 Wittgcnstein’ın bu olayı hatırlayışına ilişkin anlatı Wittgenstein’ın notları arasında bulunan bir belgede yer almaktadır; Brian McGuinness, Wittgensıein: A Ufe [Wittgensıein: Bir Hayat] , s. 47-S’de alıntılanmıştır. 23 LUDWIG WITTGENSTEIN: DAHiNiN GOREVI Dürüst olmayışı kolayca kabullenişi, yetişkin Wittgenstein’ın hem hayran olunan hem de korkulan o amansız dogruculuguyla temel bir uyuşmazlık içersindedir. Bu ayrıca muhtemelen, onun filozof olmaktan anladıgı şeyle de bagdaşmaz. (Yazdıgı bir mektupta onu büyük bir filozof diye anan) kız kardeşine, �’Bana yalnızca do�yu-arayan biri de” diye yazmıştı, “bu bana yeter.”2 Bu bir görüş degişikligine degil bir karakter degişikligine işaret eder – kriz anlarında geçirdigi ve krizin kaynagının kendisi olduguna dair bir kanaatle peşine düştügü bu tip bir dizi dönüşümle şekillenen yaşamındaki birçok degişikligin ilkiydi bu.


Yaşamı kendi dogasıyla girişligi sürekli bir savaştı sanki. Bir şeyi başardıgında, buna genellikle başarının kendi dogasına ragmen geldigi hissi eşlik ederdi. Nihai başarı, bu anlamda, kendisini tamamıyla alt etmesi -bizzat felsefenin kendisini gereksiz kılacak bir dönüşüm- olacaktı. Hayatının ilerleyen aşamalarında biri ona G. E. Moore’da çocuksu bir masumiyet oldugunu belirttiginde, Wittgenstein itiraz etmişti. “Eger bu zaten bir çocuga ait degilse,” demişti “bunu anlayamıyorum. Çünkü insanın ugruna mücadele ettigi bir masumiyetten degil, günaha ayartılmanın dogal olarak var olmamasından kaynaklanan bir masumiyetten bahsediyorsun. “3 Bu ifade bir öz-degcrlcndirmeye işaret ediyor. Wittgenstein’ın kendi karakteri -arkadaşları ve ögrencileri tarafından yazılmış birçok hatıratta yad edilen o zorlayıcı, ödün vermez, baskın kişilik- ugruna mücadele etmek zorunda oldugu bir şeydi. Çocukken sevimli ve uysal 2 LW'<lcn Helene Salzer’c (kızlık soyadı Wittgenstein); Michael Nedo ve Michelc Ranchetti , Wittgcııscciıı: Seiıı Lcbcıı in Bildcnı uııd Textcıı, s. 292’dc alıntılanmıştır. 1 Malcolm, Hucırac, s. 116. 24 OZ-YIKIM !ABORATINARI bir mizaca sahipti – insanlan memnun etmeye istekli, uyum saglamaya hevesli ve gördügümüz gibi dogruluktan ödün vermeye hazırdı.

Hayatının ilk onsekiz yılının hikayesi her şeyden çok bu mücadelenin, kendi içindeki ve dışındaki onu böyle bir dönüşüme zorlayan güçlerin hikayesidir. Ludwig Josef Johann Wittgenstein, Hadsburg Viyana’daki en zengin ailelerden birinin sekizinci ve en küçük çocugu olarak 26 Nisan 1 889’da dogdu. Ailenin adı ve zenginligi bazılarının Wittgenstein’ın bir Alman aristokrat aileleyle, Seyn-Wittgensteinlarla ilişkili oldugunu varsaymasına yol açmıştır. Ancak böyle bir ilişki yoktur. Ailesi sadece üç kuşaktır “Wittgensteinlar”dı. Bu ad Ludwig’in baba tarafından büyükbüyükbabası Moses Maier tarafından benimsenmişti. Kendisi prens ailesinin çiftlik kahyası olarak çalışıyordu ve Napolyon’un 1808 tarihli , Yahudilerin soyadı almasına dair ilamının ardından işverenlerinin adını almıştı. Aile içinde Moses Maier’in oglu Hermann Christian Wittgenstein’ın bir prensin (hikayenin bir dizi versiyonunda prens Wittgenstein hanedanından, Waldeck hanedanından ya da Esterhazy hanedanından gelebiliyor) gayri meşru çocugu oldugu yönünde bir efsane ortaya çıkmıştı, ama buna inanmak için hiçbir somut gerekçe yok. Hikayenin gerçekligi, ailenin kendisini Nuremberg Yasaları altında yeniden ‘sınıflandırmaya çalıştıgı (daha sonra görecegimiz gibi, bunda başarılı olmuştu) bir tarihten kalma gibi gözüktügü için iyiden iyiye şüpheli bir hal alıyor. Böylesi bir hikayenin kahramanı olmak kuşkusuz Yahudi geçmişiyle ilişigini kesme yönünde bilinçli bir çabayla “Christian” [hıristiyan] orta adını alan Hermann Wittgenstein’a yakışırdı. içinde dogdu25 LUDWIG WITTGENSTEIN: DAHiNiN GOREVI gu Yahudi toplumundan kendisini tamamen kopartmış, dogum yeri olan Korbach’tan ayrılarak Leipzig’e gitmiş ve orada Macaristan ve Polonya’dan mal alıp lngiltere ve Hollanda’ya satan bir yün-tüccarı olarak başarılı bir kariyer yapmıştı. Kendisine eş olarak seçkin bir Yiyanalı Yahudi ailenin kızını, Fanny Fidgor’u seçmiş, ama 1838 ‘deki evliliklerinden önce Fanny de Protestan olmuştu. 1 850’lerde Yiyana’ya taşındıklarında Wittgensteinlar muhtemelen kendilerini arlık Yahudi olarak görmüyorlardı. Hatta Hermann Christian bir antisemit olarak küçük çaplı bir ün salmış ve çocuklarının Yahudilerle evlenmesini kesinkes yasaklamıştı. Aile büyüktü -sekiz kız ve üç oglan- ve çocukların hepsi babalarının ögüdüne kulak vermiş ve Yiyana’daki yüksek meslek sahibi Protestanlar sınıfına mensup insanlarla evlenmişti.

Böylece Wittgensteinların geleneksel mesleklerden herhangi birinin hizmetine ihtiyaç duyarlarsa güvenebilecekleri bir yargıçlar, avukatlar, profesörler ve din adamları agı oluşmuştu. Ailenin asimilasyonu öylesine mükemmeldi ki Hermann’ın kızlarından biri kardeşi Louis’e Yahudi kökenlerine dair kulagına gelen söylentilerin dogru olup olmadıgını sormak zorunda kalmıştı. “Pur sang, Milly,” [“tamamen safsata”] diye cevaplamışll Louis, “pur sang.” Durumları diger birçok seçkin Viyanalı aileninkinden farklı degildi: Viyana orta sınıfıyla ne kadar bütünleşmiş ve kökenlerinden ne kadar kopmuş olsalar da -esrarengiz bir biçimde- “tam anlamıyla” Yahudi kalmaya devam etmişlerdi. Wittgensteinlar (örnegin Freudların aksine) -muglak, ama dikkate deger bir bakış açısına göre , Yiyana’nın tamamının bir Yahudi cemaatinin parçası olarak görülebilmesi bir yana bırakılırsa- hiçbir şekilde bir Yahudi cemaatinin parçası degildi; Yahudilik yetiştirilişlerinde de herhangi bir rol oynamamıştı . Kültürleri tamamıyla Cermen etkisin26 OZ-YIKIM LABORATUVARI deydi. Fanny Wittgenstein Avustuıya’nın kültürel yaşamıyla yakın baglantıları olan tüccar bir aileden gelmekteydi. Aile üyeleri şair Franz Grillparzer’in dostuydu ve Avusturyalı sanatçılar tarafından heyecanlı ve seçici koleksiyonerler olarak tanınıyorlardı. Fanny’nin kuzenlerinden biri ünlü keman virtüözü Joseph Joachim’di ki onun gelişiminde Fanny ve Hermann tartışılmaz bir rol oynamıştı. Onu oniki yaşında himayelerine almış ve Felix Mendelsshon’la çalışmaya gön- . dermişlerdi. Besteci çocuga ne ögretmesi gerektigini sordugunda Hermann Wittgenstein şöyle cevap vermişti: “Sadece bırak senin soludugun Havayı solusun!” Joachim aracılıgıyla aile, her şeyden öte dostluguna çok deger Johannes Brahms’la tanışmıştı. Brahms, Hermann ve Fanny’nin kızlarına piyano dersleri vermiş ve daha sonra Wittgensteinlann düzenledigi müzik gecelerine düzenli olarak katılmıştı. Büyük eserlerinden en azından biri -Klarnet Beşlisi- ilk olarak Wittgensteinların evinde icra edilmişti. Wittgensteinlar işte böyle bir havayı soluyordu – bu kültürel beceri ve zenginlikle gelen saygınlık atmosferini sadece antisemitizmin kötü kokusu bozuyordu, bu kokudan çekilen bir nefes bile onların “Ari-olmayan” kökenlerini sonsuza dek hatırlamaları için yeterliydi.

Dedesinin Mendelssohn’a söyledigi bir şey yıllar sonra Ludwig Wittgenstein tarafından Cambridge’deki ögrencilerinden birine, Maurice Drury’ye üniversiteyi bırakmasını salık verdiginde yinelenecekti. “Cambridge’de,” demişti “senin için hiç oksijen yok.” Drury’nin havanın daha saglıklı oldugu işçi sınıfı arasında bir iş edinmesinin daha iyi olacagını düşünüyordu. Ancak kendisi -Cambridge’de kalma kararına- söz konusu olunca metafor ilginç bir degişim geçirmişti: “]] LUDWIG WITTGENSTEIN: DAHiNiN GôREVI “Benim için sorun degil,” demişti Drury’ye. “Kendi oksijenimi üretiyorum.”4 Babası Kari Wittgenstein da içinde büyüdügü atmosferden benzer bir biçimde bagımsızlaşmış ve kendi atmosferini üretmek için aynı kararlılıgı sergilemişti. Kari, Hermann ve Fanny’nin çocukları arasında bir istisnaydı – yaşamı onların emelleriyle belirlenmeyen tek çocuktu. Küçük yaşlardan itibaren anne babasının resmiyetine ve otoriterligine isyan etmiş ve onların kendisine Viyana burjuvazisinin bir mensubuna yaraşır türde klasik bir egitim verme girişimlerine direnmişti . Onbir yaşında evden kaçmaya çalıştı. Onyedi yaşında ruhun ölümsüzlügünü inkar eden bir deneme yazarak kendini okuldan kovdurtmuştu. Ama Hermann azmetmişti. Sınavlarını tamamlaması için özel ögretmenler Lutarak Karl’ın eğitimini evde sürdürmeyi denedi. Ama Kari yine kaçtı ve bu kez başarılı oldu. Viyana’nın merkezinde birkaç ay saklandıktan sonra New York’a geçmişti, oraya vardıgında beş parasızdı ve yanında kemanı dışında çok az şeyi vardı. Yine de garsonluk, bar müzisyenligi, barmenlik ve ögretmenlik (keman, korno, matematik, Almanca ve aklına gelen her şey) yaparak iki yıldan uzun bir süre kendini geçindirmeyi başardı.

Bu macera onun kendi kendisinin efendisi oldugunun anlaşılmasını sagladı ve 1867 ‘de Viyana’ya döndügünde emlak idaresiyle ugraşan babası ve erkek kardeşlerinin izinden gitmek yerine pratik ve teknik egiliminin peşine düşmesine ve mühendislik okumasına izin verilmiş, hatta bu yönde teşvik edilmişti.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir