Rıfat Ilgaz – Hababam Sınıfı – İcraatın İçinden

Hafta sonu Hababam Sınıfı’nda Sınıf Başkanı seçimi vardı. Bu seçim, parasız yatılılık döneminin iki adaylı seçimlerine benzemiyordu. Teypli, bilgisayarlı, videolu çağdaş bir seçim propagandası başlamıştı. Hababam Sınıfı, kargaların kahvaltısından önce, alaca karanlıkta sınıf kapısının önünde gündem dışı bir toplantı yapmıştı. Daha kayıtlarının mürekkebi kurumayan yeni paralı yatılılardan biri, eski yönetime çullanmak için ön sıralarda bir patlama yaptı: “Bu sınıfta demokrasi var diyen bir kabadayı çıkar mı? Varsa çıksın da görelim.” Teybin düğmesine dokunan yeni parasız yatılılardan bir bürokratın oğlu Tanju Tan: “Vaaar” diye Adanalılardan yana bağırdı. Müdürün baş hafiyesi Adıbelli, hemen işe el koydu: “Dinleyelim arkadaşlar!” Dinletmek istediği, son günlerde moda olan bir türküydü, ilk dizeyi de teyple birlikte yüksek perdeden yineliyordu: “Arım, balım, peteğim” Eski sınıf başkanını tutanlar, tutarsız seslerle teype katılıyorlardı: “Gülüm, dalım, çiçeğim, Bilsem ki ölceğim, Yine seni seçeceğim, Yine seni seçeceğim, Yine seni seçeceğim” Yeni Tulum Hayri’ciler yeni dörtlükle daha gür perdeden tutturdular.: “Tutunduğum dalımsın, Petek petek balımsın Hababam Sınıfı İcraatın İçinde Rıfat Ilgaz 3 Dalım yaprağım değil İpotekli malımsın.” Her iki adayı tutmayanlara da böylece koz vermiş oluyorlardı: “Sen iflaslı malımsın” “Protestolu malımsın” “Borç içindeyiz boğuluyoruz” “Batıyoruz bataktayız” “Batan batar, yüzen kazlar bizimdir” “Sen faizli, hacizli ipotekli malımsın” “Ne malmışsınız yaaal…” “Alsan alınmaz, satsan satılmaz” İktidar yanlıları bir ağızdan bağırıyorlardı: “Seçimleri tulum çıkaracağız, seçimlerden yine Tulum Hayri’yi çıkaracağız!” “Bu sınıfta demokrasi vardır, arkadaşlar!” diye bağırdı. Kimi tuttuğu belli olmayanlardan biri: “Hela aralığına kadar eleştiriler uzayıp gidiyorsa kim demokrasi yoktur diyebilir. Bu sınıfa demokrasi girmiştir. Üstelik de yerleşmiştir” “Öle ki kurtula!” Bunu söyleyen Tulum Hayri’yi devirip yerine geçmek için ilk girişimlerini yapan eski başkanlardan Palamut Recep’ti. Seslerini yükseltmişlerdi birden ondan yana olanlar: “Yaşa Palamut!” “Palamutlar ölmez!” “Lakerdası bile işe yarar ölse de!” Hababam Sınıfı İcraatın İçinde Rıfat Ilgaz 4 Adanalılar sigaralarını içmişler, kapının önünde birikmişlerdi. Ne oluyordu bu sınıfta? Eski parasız yatılılar gövde gösterisi mi yapıyorlardı? Adanalı Karahan, daha fazla bekleyemezdi: “Önce yasakları kaldırın siz!” diye gürledi. “Biz sermayeye özgürlük isteyenler, önce özel sektör adına… Sonra sınıfımız adına!…” “Yaşa holding çocuğu!…” “Sizin paranız burda geçmez! Tabanınız var mı tabanınız! Adana’dan taban da mı getirdiniz gelirken?” “Sizin tabanınızı da gördük! Amerikan köselesi…” “Plastik!” “Tabanımızı kıçınızda görmediniz daha!… Seçim günü göreceksiniz!” Çolak Hamdi kapıdakileri omuzlayıp sınıfa girerken adamları alkışa başlamışlardı.


“Yaşa Çolak!” Sınıfın en eski paralı yatılısı olarak konuşmaya geçti Çolak: “Bizi süngü zoruyla bile susturamazlar! Buraya aşağı camiden gelmedik biz, yeni yobazlarınız, gibi… Min gayri haddin, biz de Atatürk’çüyüz! Kimsenin tekelinde değil! Laikliği tekkecilere kaptırmayacağız!” “Mustafa Kemal’i kurtaracağız, tarikatçıların elinden… Bizim vicdan özgürlüğümüzü Aramcocular mı kurtaracak, çölden gelip de!” “İleri karakolcular düşsünler yakamızdan! Bostan korkuluğu olmaya özenenler dolar karşılığı!” “Biz paralıyız elhamdülillah! Açıkçası paralı yatılıyız… Arkamızda ne devlet var, ne devletçilik!” “Kim var, Amerika mı?” Hababam Sınıfı İcraatın İçinde Rıfat Ilgaz 5 “Yoksa halkın parasıyla dönen bankalar mı?” “Milli sermaye var!” “Sermaye çocukları!” “Holding fırlamalarıI” “Biz devletçiyiz, cumhuriyetçiyiz, milliyetçiyiz… Sizlerden çok laikiz biz” “Olmayın diyen mi var!. Atatürkçü de olun… Laik de olun… Bizi sömürmeyin de halkçı da olun, demokrasiden yana da!” “Çoğulcu demokrasiden yana olamayız!. Sivri uçlar kırılsın!” “Batar diiimi?” “Biz eski günleri yaşamak istemiyoruz! Anarşi istemiyoruz biz, terör istemiyoruz! Evimizden sabah çıkalım, akşam dönelim!” “Muhallebi çocukları! Anladık diskotek istiyorsunuz, öyle mi?” İnce bir boyun uzandı gerilerden… Sonra gırtlağındaki çıkıntı inip çıkmaya başladı. Erdalcılardan Erol’du bu: “İktidar, kişisel yasakların kaldırılmasını doğru bulmuyor- muş arkadaşlar!” diye sesini yükseltti, “Böyle demokrasi olmaz! Öğrenci derneklerinin demokratik hak ve özgürlükler doğrultusunda düşüncelerini söylemesine, yaymasına karşıymış, Tulum Hayrimiz! Açıkça bizleri suçluyor, özgürlükçü demokrasi istediğimiz için. Eski anarşi döneminin özlemini çekiyormuşuz! O dönemi onlar yaratmadılar mı… Biz neden suçlu olalım! Kampları, kuran kurslarını, pansiyonları biz mi açtık. Nerde o eski hacılar, hocalar, başbuğlar… Nurcular, Süleymancılar!” “Anarşi istemiyoruz!” “İstedikleriniz yeter! Aç gözlüler!” “Kim istiyor anarşiyi, hangimiz! Demokrasiden yana olanlar mı, yoksa karşısında olan tutucular, gericiler, tarikatçı tekkeciler mi?” “Yasaklar kalksın!” Hababam Sınıfı İcraatın İçinde Rıfat Ilgaz 6 Bir patırtı duyuldu merdivenlerde… Kapının önünde birikenleri omuzlamak zorunda kalmışlardı. Hürya sınıfa!. “Müdür geliyor!.” Tulum Hayri seçimi meçimi unutmuş disiplin derdine düşmüştü. “Herkes yerine! Ayakta kimse kalmasın! Etüd zili çalalı yıl oluyor, bu ne rezalet!” Palamut Recep’ten yana olanlar son sözlerini özetlemek zorundaydılar: “Cumartesi günü Tulum’un havasını alıp pörsüteceğiz! Başkanlık bizimdir. Parasız yatılının gücünü biz göstereceğiz, yoldan çıkanlara!… Hababam Sınıfı varsa geleneklerimiz de var!.” Tulum Hayri, polis müdürlüğünden gelen yeni Müdür Osman Topçuoğlu’nun otoritesine sığınarak son kez çıkıştı sınıfa: “Yerlerinize! Ayakta kimse kalmasın!” “Açın kitaplarınızı! Tarihten yazılı, edebiyattan sözlü!” “Nedir bu kargaşa!” diye gürledi, Topçuoğlu, “Geç yerine Hayri. Anarşi yok… O günlere dönmek mi istiyorsunuz! Size o fırsatı vermeyeceğim. Disiplin isterim ben! Olmazsa sürerim sizi Anadolu’ya! Yeni açılan Anadolu liselerine! Darı gibi ekerim, dağıtırım sizi!.” Bu darı gibi sözleri idareden yana olan Tulum Hayri’yi bile kızdırmıştı.

Geçen yıl bir müsamerede şöyle konuştuğunu anımsayıvermişti birden. “Sürecekmiş bizi… Sürgün edecekmiş, topumuzu birden! Sürgün… Nereye? Yurdun dört bucağına… Yani Anadolu’ya! Yemen gibi, Fizan gibi… Oralara da gideriz! Bizi yurdun dört bir yanına serpecekmiş… Darı gibi. Bir avuç darı gibi… Darı da çilekeş bitkidir haaa! Hangi toprağa atsan yetişir. Tarla farkı, toprak farkı gözetmez. Toprak arık da olsa boy atar çorak da olsa! Tarım uzmanları bu yüzden darıya arsız bitki diyorlar. Yeni dönemin eğitim uzmanları da “arsız” diyorlar bize… Arsız gençlik, arsız kuşak. Bu yozlaşan topraklarda soyumuzun kurumaması için böyle olduk, arsız olduk, soysuz terbiyesiz olduk!. Tıpkı darı gibi… Böyle olmamız gerektiği için böyle olduk!. Suç kimde?” Hababam Sınıfı İcraatın İçinde Rıfat Ilgaz 7 “Heeey mümessil, sen de geç yerine diyorum! Hala dikiliyor kürsüde be! Senin de suyun ısındı bana kalırsa!” Tulum’un yerini Müdür almıştı kürsüde: “Özendiğiniz anarşi ortamına dönemeyeceksiniz! Ben sağ oldukça bu okulda anarşi yok! Bu okula anarşi de giremez, terör de!” Kapıda dikilen Kel Mahmut’a baktı. Arkasında Yavşak Şadi hazırola geçmişti, bakar bakmaz. İkisini bir arada gören Müdür rahatlamıştı: “Oturun yerinize!” dedi. “Beni dinleyin çocuklar!” Son ayakta kalanların da oturmasını bekledi sabırla: “Bu gece sizin yüzünüzden evime gitmedim, çocuklar! Neden mi gitmedim? Güvenilir kaynaklardan, bu sabah anarşi çıkaracağınızı öğrenmiştim. Demek yanılmamışız! Nedir bu kargaşa bu keşmekeş!” “Seçim var da bu hafta sonu…” diyecek oldu Sınıf başkanı, “En demokratik biçimde seçim yapalım, dedik…” “Buna siz demokratik seçim mi diyorsunuz, haytalar!. Hem de en demokratik biçimde seçim, öyle mi? Hani disiplin! Bu okulun bir otoriter müdürü olduğunu ne çabuk unuttunuz! Sizi dışardan, yabancı kaynaklardan, kışkırtanlar var! Eski dönemin hasretini çeken kışkırtıcılar da var ayrıca. Fırsat vermeyeceğim onlara!” “Biz anarşi değil demokrasi istiyoruz, hem de… Çoğulcu demokrasi!.

” “Ne, ne, ne? Hem de çoğulcu demokrasi haaa!… İstemişken sendika da isteseydiniz bari, öğrenci dernekleri de, yalın kat demokrasi neyinize yetmez sizin! Oooh! Çoğulcu demokrasi is- terlermiş, hele bak, Mahmut Bey!. Çift katlı, kaymaklı ekmek kadayifi!” Kapının önünde dikilen Yavşak Şadi’ye döndü birden: “Şadi bey!” diye seslendi. “Emredin efendim!”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir