Samir Amin – Üçüncü Dünya – Demokrasi ve Sosyalizm

Herşeyden ö ce ben de sizlere teşekkür etmek istiyorum. Ve bu vesileyi fırsat bilerek öncelikle beni buraya davet etme nezaketini göstermiş olan ve böylece ülkenizi ve başkentinizi görmeme fırsat veren. M ülkiyeliler Birliği’ne ve Sayın Alpaslan Işıklı’ya da özellikle teşekkür etmek istiyorum. Ankara’da iki konferans vereceğim arka arkaya. İlkinde yeni dünya düzeni ve bunun dünya halklarını karşı karşıya bıraktığı zorlukları irdeleyeceğiz. Özellikle Üçüncü Dünyâ Ülkelerini ki ben şahsen Türkiye’nin de bu Üçüncü Dünya Ülkelerine dahil olduğu kanaatindeyim. Yarınki konferansımda ise Demokrasi ve Demokrasinin yaşadığımız ıeel kapitalizm koşulları içindeki güçlüklerini irdeleyeceğiz. Tabi buıda da Demokrasi ve Sosyalizm için mücadele sorunu paralel olarak işlenecektir. Önceki gün İstanbul’da da bir konferans verdim . Bunun konusu da S ovyetler Birliği’ndeki gelişm enin ve Sovyet sistem indeki çöküşe ilişkin bir yorum idi. Burada, her ne kadar sizler bu konferansı izleme fırsatına erişmediyseniz de, bu konferansın konusuna yeniden değinmeyeceğim, çünkü bu üç konferans bir kitap haline getirilecek. Dolayısıyla tekrar olmaması için bu konulara girmeyeceğim am a bugün irdeleyeceğimiz konuyla da Sovyetler Birliğindeki konuyla da ilgisi var. Ona 9 da dolaylı olarak değinmiş olacağız. Şimdi konferansıma geçiyorum. Bu akşamki konferansta kısaca üç noktaya değinmek istiyorum.


Bunlardan birincisi reel kapitalizmin kalıcı olan öğeleri, özellikle de dünyanın kutuplaşması ve kapitalizmin yarattığı kutuplaşmalar üzerinde yoğunlaşacak. İkinci nokta içinde bulunduğumuz, daha doğrusu Sovyetler Biıiiği’nin çökmesiyle ve belki de Körfez Savaşı ile birlikte içine girm ekte olduğum uz dünya kapitalist sistem inin yeni aşam asına ait nitel olarak farklı öğelerini irdelemeye çalışacağım . Ü çüncü bölüm ün konusu ise kapitalizmin çelişkileri ve esas olarak dünyanın kutuplaşması ve çeşitli kapitalist m erkezler arasındaki kutuplaşma. Buna Avrupa’nın doğurduğu sorunları da dahil edebiliriz. K apitalizm in sürekli olan özelliklerini irdelerken yukarıda da belirttiğim gibi esas olan, kutuplaşmadır. Ancak esas olan derken iki soyutlam a düzeyini ayırmamız lazım: biri kapitalist üretim tarzının analizidir, İkincisi ise daha düşük bir soyutlama biçimi olan bugünkü fiili dünya kapitalizm inin incelenm esidir. Bunları birbirinden ayırm am ız gerekir. Ç ünkü üretim sistem inin analizine girdiğim izde ki kanımca esas temel olan budur, Marx’ın katkıları bugün hala geçerliliklerini korumaktadır. Ancak bugün içinde yaşadığım ız reel kapitalizm bu kapitalist üretim tarzının dünya çapında uygulanması değildir. Kapitalist üretim tarzının analizine girdiğim izde şu öğeyi görürüz: pazar, ki pazar günüm üzde son derece moda bir tabirdir, entegre olm uş üç öğeyi içerir. Birincisi 10 üretimin pazarı, İkincisi sermaye ve sermaye ile birlikte gelenler (yani teknoloji, tüketim tarzı, tüketim alışkanlıklarının birliği) ve üçünciisü de em ek pazarının birliğidir. Sistem olarak gerçekten kökenini incelediğimizde aşağı yukarı belli m erkezlerde ulusal devletlerin oluşm a sürecinde bu üç öğenin kadem eli olarak bütünleştiğini görürüz. Zaman zaman devrim lerle, zaman zam an da reform larla bu üç öğenin bütünleşmesi m utlaka gerçekleşm iştir. Bir dünya sistemi olarak kapitalizmi incelediğimizde de bu bütünleşme eğiliminin var olduğunu görüyoruz. Ancak bu söz konusu öğelerin sadece ikisinde bir entegrasyon, bir bütünleşme var.

Bu da m eta pazarında yani ürünlerin, m alların pazarında, diğeri ise sermaye ve sermaye ile birlikte giden, tüketim ilişkileri, teknoloji, iletişim vs gibi konularda, emek pazarında bir bütünleşm e kesinlikle söz konusu değil. (Aslında burada uluslararası göç hareketlerini belirtm ek lazım.) Bu marjinal bir olay değildir, ancak önemli olmakla birlikte bu uluslararası göç hareketleri de bir bütünleşmiş, entegre pazar yaratm aya kesinlikle yetm em ektediı. Yani ıneta pazarındaki gibi bir bütünleşmeye gitmemektedir. Nitekim IM F Türkiye’ye geldiğinde, “pazarlarınızı açın” dediğinde sadece ticaret ve sermaye pazarlarını kastediyor kı daha çok da Türkiye’den serm ayenin dışarıya gitmesini öngörüyor. Ama emek pazarının iki yönlü olarak açılmasını ve bütünleşmesini kesinlikle düşünmüyorlar. Bu, kanımca son derece belirgin bir özelliktir; çünkü emeğin entegrasyonu, pazarı gerçekten kutuplaşmaya götüren öğedir, yani kutuplaşm a bir kaza da değildir, çeşitli ülkelerdeki somut özelliklerin bir ürünü de değildir. Elbette bu som ut özellikler devletin oluşm ası sürecinde, kapitalizm in 11 gelişm esi süresince önem lidir. Ama bir dünya sistem ine geçildikten sonra, artık bu özelliğini yitirmiştir. Kutuplaşma tamamıyla bu emek pazarının bütünleşmemesi sorunundan kaynaklanmaktadır. Nitekim, bugünlerde son derece hakim olan kalkınm a ideolojisi, bu kutuplaşm anın zam an içerisinde kaldırılabileceğini iddia etmektedir. Ancak bu teori dünya kapitalizm inin çok belirgin bir özelliği olan em ek pazarının bütünleşm iş olm ayışının yarattığı kutuplaşmanın gözardı edilmesine dayanmaktadır. Bu kutuplaşm a ile ilgili bir iki söz söylem ekte yarar var. K anım ca bu kutuplaşm a esasen, kapitalizm in tarihi sınırını teşkil eder, yani kapitalizmin hiçbir şekilde, hiçbir zaman çözemeyeceği, aşamayacağı bir temel çelişkiyi ifade eder.Tabii bunu bu şekilde belirttiğim iz zaman da, dünya kutuplaşması sorununun artık kapitalizmin aşılması ve yeni bir üretim tarzına geçilmesinin gerekliliğinin de temelini oluşturduğunu söylem iş oluyoruz.

Çünkü kutuplaşmanın etkileri her alanda belirleyici bir rol oynamaktadır. Sadece çağdaş değil, modern dünyanın tüm öğeleri üzerinde belirleyici rolü vardır. Sınıf savaşları üzerinde, dem okrasi üzerinde, (dem okrasiyi de burada zaten tarihi sosyal mücadeleler sürecinin bir ürünü olarak ele alıyorum). Bu sorun nedeniyle hakim olan çoğunluk ideolojisinin iddia ettiğinin tersine dünya çapında kapitalizmle demokrasinin bir arada yürümesi mümkün değildir. Tabii ki şimdiye kadar kapitalizm i aşma denem elerinde pek dem okratik olduğu söylenem ez ve bunlardan kalkılarak demokrasinin ancak kapitalizmin ürünü olabileceği iddia ediliyor. Ancak bu kesinlikle böyle değildir. Kapitalizmle demokrasi bu ku12 tuplaşma sorunu nedeniyle dünya çapında bir arada gidemez. Kanım ca, genel anlam ıyla sosyalist düşünce (buna Marxizmle birlikte, Marxsizm öncesi veya Marxizm sonrası düşünce biçimleri de dahil), genellikle bu kutuplaşma sorununu dram atik biçimde küçümsemiş ve yeterince dikkate alm am ıştır. H atta so sy a list g eçiş toplu m ların d a, Bolşeviklerin de eski sosyal demokrat düşüncelerden koparak giriştikleri deneyde bunun izlerini görürüz. Hatta kanım ca, Sovyetler Birliği’nde daha sonra karşılaşılan bütün sorunlar, yön aramalar ve hatalar zincirinin nedeni de bu kutuplaşma sorununun yeterince dikkate alınmamasıdır. Bu konuda Anti-M arxist bir yaklaşım getiriyor değilim elbette. Ama biz bu teoriyi, M arxist teoriyi, cansız, katı tamamlanmış bir teori olarak görmüyoruz. Marx’ın, Lenin’in veya Mao’nun ölümüyle bu teorinin artık bittiği kanaatinde değiliz. Aksine Marksizm geliştirilmesi gereken bir teoridir. Bu kutuplaşma sorunu, yukarıda da belirttiğim gibi, önce dikkate alınmamıştır ve bundan dolayı hepimiz, biz Üçüncü Dünya sosyalistleri de suçluyuz.

Bunun sorumlusu biziz. Yani her zamanki gibi suçu başkalarına atıp, işte AvrupalIlar Avrupa merkezli düşündüklerinden dolayı bu meseleyi yeterince dikkate alm adılar, kabahat onların diyem eyiz. Bu aslında hepimizin, Üçüncü Dünya’nın ilericilerinin, sosyalistlerinin sorum luluğudur,/bizim hatam ızdır, çünkü esas olarak bu sorunu yaşayanlar biziz. G ünlük hayatımızda, pratiğimizde bunları sürekli olarak yaşıyoruz, ancak bunun boyutlarım yeterince irdeleyip ortaya koymuş da değiliz. Dolayısıyla esas olarak biz sorumluyuz.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir