Shell Scott – Olumun Esiginde

Yatmış, güneşlenen sarışın âfeti seyrediyordum. İk i parçadan ibaret mayosu vücûdunun şahane hatlarını ortaya koymuştu. Daha doğrusu vücûdu örtmesine imkân yoktu. Hoş, bu kadına çuval giydirseler bile cazip vücudunu gizleyemez lerdi. Ben böyle düşünürken kadın birdenbire ayağa fırladı . Bana doğru geliyordu. Kafamdan geçenleri anlamış beni tokatlamağa geliyordu ga ­ liba. Acapulco’nun meşhur Las Americas Otelinin amip biçimindeki yüzme havuzunun yanında güneşleniyordum. Üstünde ir i kırmız ı güller olan m or bir şort giymiştim. Böylece etrafımdaki ka ­ dınların dikkatini çekeceğimi ve onlarla ahbap ola ­ bileceğimi sanmaktaydım. Ismarlamı ş olduğum cinfiz kadeh yerine hindistan cevizi kabuğu içinde gelmişti. Doğru dürüst bir visk i ısmarlamadığım için kendime küfrü basıyordum. Zir a güllü şorttan da hindistan ceviz i kabuğundan da sıkılmağa başlamıştım . Hava çok sıcaktı ve göğsümden terler akıyordu. Bir kaç kiş i havuza girmişti .


Fakat ekseriyet havuzun kenarında oturuyordu. Bir kaç kiş i de açık hava harındaydı. Açık hava barı , havuzun biraz gerisinde kalıyordu. Herkes neşeli neşeli konuşuyor, arada sırada kahkahalar yük ­ seliyordu. Meksika’ya geleli beri Los Angeles’deki büromu unutmuştum. Bürom , Meri h gezegeninden daha uzaktaymış gibi geliyordu bana. Fakat karşıdan gelmekte olan genç kadına bakarken Los Angeles’i düşündüm. Zir a onun gibi şahane mahluklara Wilshire Bulvarında veya Earl Carroll’un lüks gece kulübünde rastlanırdı. Kadın yürürken vücudunun güzelliği büsbütün bell i oluyordu. Açıkçasını isterseniz Los Angeles’de bir kadının böyle yürümesine müsaade edeceklerini sanmıyordum. Zaten bu yürüyüşü başkasının taklid edebileceğine kani değildim. Genç kadının kalçaları bir o tarafa bir bu tarafa gidi ­ y or ve işin güzeli sarışın afet bana doğru geli ­ yordu. Herkes gibi, yürürken o da adım atıyordu. Fakat bu adımlarda bambaşka bir hava vardı. Zi ­ ra her adımında biçiml i kalçaları oynuyor, renkl i mendilin tamamiyle örtmeğe muvaffak olamadığı dimdik göğüsleri hafif hafif kımıldıyordu.

Genç kadının ipek gibi yumuşak ve mısır püskülü gibi sarı saçları omuzlarına dökülmüştü. Saçlarıyla güneşten bronzlaşmış cildi tatl ı bir tezat teşki l etmekteydi. Uzanıp kadının kadife gibi cildini okşamak geldi içimden. Genç kadın, gelip tam karşımda durarak, “Merhaba, ” dedi. Sesi de kendisi kadar güzeldi. Bu hafif boğuk seste iç gıcıklayan bir şeyler vardı. Yattığım yerden ona baktım. Fevkalâdeydi doğrusu. Kalkıp bu nefis manzaradan vazgeçmek doğru değildi ama nezaketi elden bırakmadım. Ayağa fırladım . “Merhaba. Yerimi paylaşmak is ­ t er misiniz?” -“Teşekkür ederim, ” Biçiml i bacaklarını altına alarak oturdu. Ben de yanına çöktüm. Başı ­ nı çevirerek tatl ı tatl ı gülümsedi. Bu işe bir manâ verememiştim.

Evet, boyum bir seksen beştir. Doksan sekiz kilo ol – mama rağmen adeleli vücûdümde yağın zerresini bulamazsınız. Yalnız yüzme havuzunun yanında benden çok daha yakışıkl ı erkekler vardı. Kadının beni seçmesine bir mânâ verememiştim. Kısacık kes ­ tirdiğim saçlarım çok açık sarıdır. Fakat yüzüm güneşten iyice esmerleşmiş olduğu için herkes saçlarımı beyaz sanır. Kavisl i kaşlarım da öyle. Yalnız gri gözlerim fena değildir. Hafifçe eğri olan burnum da güzelliğime bir şey katmaz. Yan gözle genç kadına baktım. Her halde ir i yarı . olduğum için seçmemişti beni. Zir a havuzun et ­ rafında çok ir i yarı erkekler de vardı. Hattâ şimdiye kadar bir havuzun etrafında bu kadar ir i yarı adamı bir arada görmediğimi de söylemeliyim. Daha sarışın afeti fark etmeden evvel o dev,yapılı serseriy i görmüş ve endişelenmiştim.

Çünkü bu tip lüks otellerin havuzlarının başında daha ziyade göbekli ihtiyarlar ve kurumuş kadınlar bulunur. Onları görünce kendinizi müzede… Havuzlu b ir müzede sanırsınız . Halbuki etraftaki adamlar daha ziyade haltercilere benziyordu. Genç kadın, halâ bana gülümsüyordu. Onun için. “Buraya balık avlamağa mı geldiniz?” diye sordum. “Yoksa dinlenmek niyetinde misiniz?” -“Daha ziyade dinleneceğim. Ama keşke her şey bundan ibaret ^olsaydı.” Durakladı. “Ya siz?” – ” Ben. Tembellik ediyorum. ” Asımda doğru değildi bu. Altı seneden beri bu kadar mü ­ him bir işe girişmemiştim . Ama kadına işim i anlatacak değildim ya. Bu suali hususi bir maksat ­ la sormamış olduğunu ümit etmekteydim.

“Las Americas tam tembellik edilecek bir yer. Siz de burada mı kalıyorsunuz?” -” Hayır, fakat kocam iş i dolayısıyla hep burada. Ben de gelip havuzdan istifade ediyorum. Biraz evvel güneşleniyordum» Bu arada vücûdumun formuna girmes i için de yüzüyorum. ” İşte bu lafa bayıldım. Komik bir şeydi bu. Genç kadının vücudunu form a sokması imkânsızdı. Zaten böyle bir şeye kimse inanmazdı. Bu kusur ­ suz vücûdun düzeltilecek tarafı yoktu ki . Yalnız beni sarışının diğer sözü rahatsiz etmişti. ‘Kocam’ sözünü hiç sevmemiştim. Bunu tahmin edememiş olduğum için kendi kendime kızıyordum. Böyle şahane vücutlu bir kadının en az sekiz kocası ol ­ malıydı. Yâni haftanın her günü için bir koca ve b ir de yedek. Aptal aptal , “Kocanız ha.

'” diyebildim. “Demek kocanız var. ” – ” Bu iş benim\de hoşuma gitmiyor, Mr. Scott. İlk fırsatt a kendisini boşayacağım. Zaten bunun için sizinle görüşmek istedim. ” Hayretle yüzüne baktım. Bu kadını ilk defa görüyordum. Halbuki o adımı biliyordu ve üstelik kocası hakkında da benimle konuşmak istiyordu. Bu işte bir tersli k vardı. Zir a aslında güzel ka ­ dınların ismin i önce ben öğrenir ve zamanı gelince onlara kocalarından bahsederdim. A ma düşünmenin sıras ı değildi. Hemen “Adımı nereden biliyorsunuz?” diye sordum. “Kocanızın ismin i bilmediğinden eminim ben. Hem kocanızı tanımak arzusunda bile değilim.

” Neşeli neşeli gülerek uzun kirpiklerini n arasından beni süzdü. “Sizi bana tarif etmişler ­ d i. Hiç yanılmamışlar. Yalnız tariflerinden daha da aksisiniz. ” Sesini alçattı. “Beni dinleyin, Mr. Scott. Adelel i vücûdunuzu beğendiğim için yanınıza geldiğimi sanmıyorsunuz ya?” -” Ben… Şey…” Yine gülümsedi . “Adeleleriniz i beğendim. Yâni görebildiğim kadarını demek istiyorum . Eakat tek sebep bu değil. Hattâ asıl sebep te bu değil. B ir i ş için siz i tutmak istiyorum. ” -“Beni tutmak mı? Ne için? Hem hakkımda epeyi şey biliyor a benziyorsunuz. Nereden öğlendiniz bunları?” – ” Aslında fazla bir şey bilmiyorum, ” diye cevap verdi.

Dün gece kocamla barda otururken siz içeriye girdini z . Ki m olduğunuzu kocam anlattı bana. O zaman gazetelerde resminiz i gördüğümü hatırladım. Beverly Hills’de oturuyorum ben. ” Omuzlarını silkerek birdenbire ciddileşti. O sı ­ rada gözlerinin zümrüt gibi yeşi l olduğunu far k ettim. “Burada rastladığım tek dürüst insan siz ­ siniz. Geri kalanların hepsi namussuz. Bir kısm ı gangster, bir ” Bu sözüne şaşırmıştım . Fakat tekrar yüzme havuzuna doğru bakınca ne demek istediğini anladım . Bir gün evvel otele yerleşmiştim . Odamdan çıkıp aşağıya inince de tanınmış gangsterlerden ikisine rastlamıştım . Sonra da yüzleri bana aşina gelen bir kaç kiş i görmüştüm ama onların kim ­ l er olduklarını çıkaramamıştım. Dikkatle yüzme havuzunun yanında oturanlara bakarken gözüm kahverengi şort giymiş sıska birine ilişti . Adamın mantara benzer bir yüzü ve kabak bir kafası var ­ d ı.

Birdenbire onun ki m olduğunu hatırladım. Mantar Ostrawski *ydi o. Serserinin San Fransisko’da kumarhaneleri vardı ve daha bir sürü kanunsuz isle ilgiliydi. Endişelenmeğe başlamıştım doğrusu. Genç kadına gülümsedim. “Pekâlâ, benim dürüst olduğumu kabul ettiniz . Bu arada hususi hafiye olduğumu da öğrendiniz. Hususi bir hafi ­ yeye neden ihtiyacınız var?” Tebessüm etti. “Belk i adeleleriniz i beğenmişimdir. ” Sonraitirdenbire ciddileşiverdi. “Açık ­ çasını isterseniz yardıma ihtiyacım var. Kocamı terk etm^k istiyorum. ” – ” Bunun için bir hafiyeye ihtiyaç yok. ” Sırıttım . “Bavullarınız ı toplayıp gidin.

LosAngele- •6 dönün.” – ” Kocamı bırakacak olursam… beni öldüreceğinden korkuyorum. ” İçimde onun edalı edalı yürüyüşünü görme arzusu uyandı. Fakat bu sefer beni bırakıp- uzak b ir yere gitmesini istiyordum. “Beni dinleyin. Size nasıl hitap edebilirim? İsmini z nedir?” – ” Gloria. ” Soy adını söylememesinden cesaret aldım. Onun daha samimi konuşabilirdim.”Gloria, ben buraya dinlenmeğe geldim. Kocasını sevmiyor diye bir kadının yüzünden başımı belâya sokacak değilim. ” Genç kadın da samimileşti. “Bildiğin gibi değil… Bu bildiğin gibi bir şey değil. Çok kor ­ kuyorum… Hem beni korkutan sadece kocam da değil. Onun arkadaşları. ” Dayanamadım.

“Korkman için bir sebep olmalı. Ne yaptın? Yoksa baltayla birin i mi temiz ­ ledin?” -” Hayır, bir şey yapmadım. Sadece faz ­ la konuşan bir insanın sözlerini dinledim. Bu arada kocamın da çok geveze olduğunu söylemeli ­ yim . Senden istediğim şey basit. Buradan ayrıla ­ na kadar bana göz kulak ol . Yani beni muhafaza et. ” Gülmeğe başladım. ” Yavrum sana göz ku ­ lak olmak kadar zevkli bir şey düşünemiyorum. Bu arada vücudunu muhafaza etmek de beni çok memnun eder tabii. Eakat şu ara çalışmama imkân yok.” Gloria, kaşlarını çatmıştı. Sonra başını kal ­ dırdı yanımıza yaklaşmış olan adamı süzdü. “Mer ­ haba, George.” Ben de başımı çevirip, George’u süzdüm.

Onu daha evvel far k etmemiştim. Doğrusunu ister ­ seniz çok uzun boyluydu. Hem vücûdu da epey adaleliydi. Yakışıklı da sayılırdı ama yüzünde tam budalalara has bir ifade vardı. Gloria , “George, ” dedi. “Seni Shell Scott’la tanıştırayım. ” Ben de ayağa kalkıp elim i uzattım. “Mer ­ haba George.” Serseri elime baktıyşa da pençesini uzat – . madı. Bundan daha tatsız bir şey olamazdı. Bir ­ denbire hiddetlendiğimi far k ettim. George, kaşlarını çattı. “Shell Scott ha? Los Angeles *li budala hafiye sen misin?” -” Shell Scott, benim. ” diye cevap verdim .

“Biraz evvel Gloria’nın da. söylediği gibi Shell Scott benim. Bunu tekrarlamamı istiyor musun?” Birdenbire gülümsedi. Aşağı yukarı benim Doyumdaydı. Otuz yaşında olduğunu tahmin ettim . Dalgalı kahverengi saçları, düzgün bir burnu ve kemikl i bir çenesi vardı. Halâ sırıtıyordu ve şim ­ dilik dişleri de muntazamdı. Serseri, pek neşelendi. “Tam aradığım gibi b ir insansın. El sıkışalım. ” Ben de namussuzun pençesini yakalayıp sıktım. Belk i de adam sinirl i b ir tipti, beni il k gördüğü zaman hoşlanmamıştı. Veya ülseri olduğu için böyle arada sırada somurtuyordu. Her şeyi unutmağa karar vererek çektim elimi . Ülseri olup olmadığını anlıyamamıştım ama adamın parmakları çok kuvvetliydi.

Galiba il k sefer elimi sıkmadığı için bunu telâfiye çalışıyordu. Halâ da tebessüm etmekteydi. -” Shell Scott mu dedin?” diye sordu, llâlâ sırıtıyordu . Elim i gevşettim fakat o beni bırakacak yer ­ de parmaklarının tazyikini arttırdı . Canım yanmağa başlamıştı. Ben de onun elini sıktım. Ni ­ hayet, tepem attı. “Buraya bak. Bu kadar uzun el sıkışmak manasızlık değil mi . Elim i bıraksan fena olmaz. ” Serseri sesimi duymamış gibi parmakla- rım ı ezmeğe başladı. Aslında benden kuvvetli değildi. Fakat ben elimi gevşettiğim sırada parmaklarım ı iyice sıkmıştı ve bunları kullanamıyordum. Biraz daha devam ettiği takdirde bir kaç “kemik kırılacaktı.Serserinin buna kara r vermi ş olduğu belliydi.

Onun için bir kaç saniye daha bekledikten sonra kararım ı verdim. “Pek alâ, sen bilirsin, ” diye mırıldanarak elimi süratle havaya kaldırıp sola doğru çektim. İleriye ‘ atılıp onun kolunun al ­ tından geçtim. Geriye bir adım atarak sol omuzu nu elimle yakaladım. Böylece sağ kolu arkasında bükülmüştü. Kemik kırm a oyununu oynamak istediği takdirde devam edebilirdik. Belk i hava bu kadar sıcak olmasaydı serseriy i bırakırdım . Ama çok terlemişti m ve adamın hali sinirlerim e çok dokunmuştu. Kolunu biraz daha geriye çekince dayanamıyarak ‘Ah.'” diye bağırdı. Çıplak ayağımı arkasına dayayıp onu havuza doğru ittim . Sendeleyerek üç adım attı. İlk ik i adımda bir anor ­ malli k yoktu. Fakat üçüncüsünde ayağı boşa geldi ve havuza düşüp sularda kayboldu. Buna memnun olmuştum.

Suyun dibinde kalıp bir daha çıkmaması beni daha da memnun ederdi tabii. A ma bir kaç saniye sonra serseri suyun yü ­ züne çıkıp tek koluyla kulaç atarak yüzmeğe başladı. Diğer eliyle kolunu bir müddet kullanmasına imkan yoktu. Zir a bileği şişip incinmişti. Bu arada kendisi de incinmişti sanırım. Havuzun kenarına gelince bir elle tutunup bana küfretmeğe başladı. Ona doğru eğilerek, “Terbiyel i konuş” dedim. “Yoksa havuza atlayıp seni boğarım. Haydi bas. Hem bir daha da kar ­ şıma çıkma. Senin oyunların hoşuma gitmiyor. ” B ir şeyler söyledi ve tek elle kendini yu ­ karıy a çekmeğe çalıştı. Bu imkansızdı. Biraz daha küfrettikten sonra daha sığ olan yan tarafa yü – havuzdan çıktı. Biraz ileride durup bana baktı ve sağ elini havaya kaldıracak oldu.

Ama yapamadı bunu. Yüzü can acısından allak bullak olmuştu. Nefretle bana bakarak sol elini kaldırdı, sol omuzunu yoklamağa çalıştı. Kendi kendime, “Bu gori l ne yapmağa ça ­ lışıyor ” dedim. “Yoksa göğsünü çıkarıp kafama mı atacak?” Fakat birdenbire aklım başıma geldi ve ürperdim. Las Americas Otel idaresi müşterilerini n tabanca takıp havuz kenarında eğlenmelerine müsaade etmiyordu. Fakat George, hiddeti arasında bunu unutmuş olacaktı. Hırsl ı hırsl ı sol kolunun altındaki oyuncağı araştırıyordu. Ni ­ hayet aklı başına gelmiş olacak ki dönüp arka tarafa doğru gitti . Ben de etrafıma bir göz attım. Kavga ara ­ sında güneşlenen insanları unutmuştum. Neyse durumu pek farketmemişlerdi. Gürültü edip dikkat ­ lerini çekmemiştik. Hem her şey çabucak olup bitmişti.Ama yine de beni pis pis süzenler var ­ d ı.

Bunlardan biri de Mantar Ostrowski’ydi. Serseri beni uzun uzun süzdükten sonra George’un yanına gitti. Tekrar George’a bakınca fena halde afalladığımı itira f etmeliyim. Zir a benim gori l artı k yalnız değildi. Bi ­ ra/, evvel ki m olduklarını merak etmiş olduğum halterci tipl i adamlar* onun etrafını almışlardı. Mantar yanlarına gittiği sırada deve gibi hantal i k i mahlûk daha onlara yaklaştı. Epey kalabalıktılar. Los Angeles’in bütün serserileri oraya toplanmıştı galiba. Üstelik hepsi de teker teker beni süzüyordu. Bu hiç hoşuma gitmedi tabii, (ialiba fazla acele etmiştim. Tekra r Gloria’nın yanına oturdum ama arada sırada köşede duran güreşçilere yan gözle bakıyordum.Nihayet, “Bu pis serserinin kendisi gibi uğursuz arkadaşları var galiba, Gloria, ” de- dim. “Bu budala ki m kuzum?” Genç kadın alt dudağını dişlemekten vaz geçip bana döndü. “Kim i sordun? George’u mu? O budala benim kocam.”

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir