Sibel Özbudun, Baklı Şafak, N. Serpil Altuntek – Antropoloji, Kuramlar Kuramcılar

Antropoloji” sözcüğü, Grekçe ‘İn san ’- anlamına gelen “anthropos” ile “logos/logia” sözciikle- .rinden türetilmiştir. Kavramın bilimsel bir disipline gönderme yapacak tarzda ilk kullanımının, 16. yüzyılda olduğu kaydedilmektedir. Orta Avrupalı yazarlar. Latince anthropologhını terimini, anatomi ve fizyolojiyi de içerecek bir tarzda kullanmaktaydı. Terim, 17. ve 18. yüzyıl Avrupası’nda ise ilahiyat çevrelerinde. Tanrı’nın İnsanî özelliklerine işaret etmek tizere kullanımdaydı. 18. yüzyıl sonlarında Rusya ve A vusturya’da az sayıda yazar, terimi farklı etnik grupların kültürel özelliklerine işaret etmek üzere kullanmasına karşın, bu kullanımın yaygınlaşması, çok sonralara. 20. yüzyıl başlarına denk düşecektir (Barnard 2001: 1-2). 18.


ve 19. yüzyıllarda ise. kültürel farklılıklar ve ortak insanlığı vurgulamak üzere etnoloji terimi gündemdeydi. Böylelikle, insanın fiziksel-biyolojik özellikleri de dahil olmak üzere sosyal-kiillürel yönlerini kapsayan “genel” bir bilim ­ sel yaklaşım olarak antropoloji kültürle ilintili etnoloji terimleri arasındaki farklılık. IX. yüzyıl Avrupası’nda biçimlenmiş gözükmektedir. 9 a n t r o p o l o j i Gerçekten de, günümüzde “antropoloji” terimi. Kuzey A m erika’da (ABD ve Kanada) arkeoloji, kültürel antropoloji, lingüislik ve fiziksel/biyolojik antropoloji alanlarını kapsayan ‘‘genel” bir bilim dalına karşılık düşerken, İngiltere’de “toplum” ve “toplumsal yapı”ları inceleme konusu olarak gören, dolayısıyla da sosyolojiye yakın olan “Sosyal Antropoloji” terimi yeğlennıcktc, Alman geleneği ise ağırlıklı olarak “E lnolojf’yi kullanm aktadır.1 Gerek antropoloji, gerekse ilişkin dalları (lingüistik antropoloji, fiziksel/biyolojik antropoloji, sosyal/kültiirel antropoloji, etnoloji, etnografya…), “ö tek fn in incelenmesi, anlaşılması, yorumlanması, temsil edilmesi vb. üzerine yerleşen bilim alanlarıdır. Bir başka deyişle, antropolojinin “geleneksel”2 konusu, “Batılı-olm ayan” halklar, ve bunlar arasında Özellikle de, Balı dünyasının söm ürgecilik sırasında süreğen, kalıcı bir ilişki geliştireceği ‘‘ilkel” , “yazısız”, “devletsiz”, “kabile” vb. toplumlarıdır (W allerstein 1997: 31-33; 2003: 78-79)7 Şu halde, vurgulamak gerekir: antropoloji ve ilişkin dallar. “Balı” ( Avrupa ve Kuzey Amerika) nııt çocuğudur; bir akademik disiplin olarak tesisleri, üç “Batılı” gelenekten beslenmektedir. Bu gelenekler, şöylece özetlenebilir: 1) B B ritanya’nın söm ürgeciliğinin, söm ürge halkları yönelme sorunlarıyla ilişkin olarak biçim lenen bir “ İdarî bilim” gereksinim i; 2) Kuzey Amerika, özellikle A BD ‘nde. yitip gitm ekte olan yerli halkların “kültürleri” ne ilişkin araştırm alar: 3} A lm anya’nın geç uluslaşma sürecini destekleyecek tarzda gelişen “halk kültürü” ( volkskundc) araştırmaları.

Bu üç farklı gelenek ve farklı rasyonellerinin, bu kitapla irdelenen antropoloji ekollerinin yöneliş farklılıklarını beslediği ileride görülecektir. Ne ki, söz konusu yöneliş farklılıkları kısmen, hatta büyük ölçüde “Batılı toplumsal/felsefî düşünce” geleneği içerisine yerleşen ayrılıklardan kaynaklandığı için, şimdilik kısaca da olsa, bir “Batı bilimi” olarak antropolojinin köklerini, kendi “tarihönccsf’rıdc arayalım. Böylesi bir girişim, bizi tüm (Batılı) toplum bilim lerin haklı ya da haksız, veraset iddiası güttükleri Klasik Yunan dünyasına yöneltecektir ilkin. 1. A ntik G rek ve R om a D ünyası Antik Grek dünyasının ilk filozofları, T hales (yak). İÖ 640- 546): A n ax in ian d ro s (vaki. )Ö 622-547); Em pedocles (yakI. İÖ 490-430) ve D em ocritos (vaki. İÖ 460-370) kozmosun ve insanın oluşumuna ilişkin sorular sorup yanıtlar getirirken, m itolojik düşünceden kopuşu sergilemekteydiler. Bu Socrales-öncesi filozoflar, insanın sonradan bozunuma uğradığı mitik bir “Altın Çağ” varsayımına karşı, doğal güçlerin, anlaşılması olanaklı ve iyiye doğru ilerleyen devinimi üzerinde durmaklaydılar. Böylelikle. Batı düşünsel geleneğinin maddeci-evrimsel dalının da tohumlanın atmaktaydılar. Antropoloji tarihinin en çok ilintilendirildiği tarihsel figürlerden biri olan H alikaroassoslu H erodotos (yakl. İÖ 484- 425) ile başlatılan gezi yazıcılığı, disiplinin tarihiyle ilgili pek çok kaynakta işaret edilen bir “başlangıç” noktasıdır. Grek ” i ilk i ui n ‘(«-‘Mi to1 çevresel pek çok diyarı gezen Hcrodotos, görüp ıluyduklıtı ıııa İlişkin, geniş bir yazıtı bırakmıştır çağdaşlarına ve ıılıltllıınıııı.

(Isiellk HerodolosTııı “ctnogratY’si. pek çok izleyicisine göre, beliıgiıı bir “nesnellik” kaygısını duyumsatmaktadır. I IltihIoİos öncellerine (örneğin H om eros’a ve H esiodos’a) karşı keslıı bir eleştirellik içerisindedir; onları “uydurm acahk’ hı suçlamaktan sakınm am aktadır (Hcrodotos II; 3: TV: 8. 36). İnsanlar (ve kültürleri) arasındaki farklılıkları, iklim, coğrafi koşullar vc başka doğal nedenlerle açıklama eğilimindedir. Yinede Hcrodotos. kendisini, antropolojik literatürün günümüzde dahi sıkça eleştirildiği, etnik-merkezcilikten kurtaramaz. Grek aikomene’simn saçaklarına doğru ilerledikçe betimlediği halklar ve kültürler daha groteskleşmekte. daha yabansılaşnıaktadır. Gerçekte tüm bir Antikite ve crkcıı-gcç ortaçağlar, giderek Rönesans vc Aydınlanm a literatürü, “ölekf’nc “bcn/bız” için olumlu ya da olum suz bir “paradigm a” (örnek) olarak başvurmakla malûldür. “ Yabancı”lar, kendileri için tanınmayı, anlaşılmayı hak eden “kişi”ler değil, “bi/.” iın kendimizi tanımamız ve ya adetlerimizin, uygulamalarımızın, inançlarımızın, kurulularımızın vb. ne denli iyi, doğru, haklı, ileri, “İnsanî” vb. ya da bencil. bireyci, yıkıcı vb.

olduğunu ölçmemiz için yüzümüze tutulmuş aynalardır. “Ölckilcr”e ilişkin anlatılar, bu nedenle, “bilim ­ sel” olmaktansa “ahlaksal”: analitik olmaktansa “şey]eştirici”dir (Özbudun 2003a: 57-94). Hcrodotos da. tüm nesnellik iddialarına karşın, kendini bu eğilime kaptırmazlık edem em ektedir’ Ancak etnik-m erkezcilik. Hcrodotos sonrası anlatılarda, çok daha belirginleşir: Knidosdu C tesias, Straborrun eleştirdiği M egasthenes ve Romalı tarihçi yaşlı Plinius’uıı “grolesk”i. llcrodotos’a rahmet okutturacak niteliktedir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir