Sigmund Freud – Psikanaliz Uzerine

FREUD DEYİNCE… Psikanalizin kurucusu Sigmund FREVD, yaşam öyküsünü ve çalışmalarım 1925 yılında Leipzig’de «§imdiki Tıp: Otobiyografiler» dizisinde yayınlamıştır. Elbette ondan sonra da çalışmalarını sürdürmüş, fakat Bitler Almanya’sının 1938’de Avusturya’yı işgal etmesi üzerine, Naziler’den kaçan dünyaca ünlü birçok bilgin ve fikir adamı gibi, o da Viyana’dan ayrılarak İngiltere’ye geçmiş ve 1939’da Londra’da ölmüştür. Freud. yaşam öyküsüne, «Yaşamım ve Psikanaliz»’de «6 Mayıs 1856’da Frciberg’de doğdum…-» diyerek başlar. Ailesini, babasının maddi durumunu, çocukluğunu, ilk öğrenim yıllarını anlatır: Babası onun meslek seçiminiıkendi gönül eğilimine bırakmıştır. Genç Freud ise, hekimliğe ve hekimin toplum içindeki durumuna karşı bir heves duymamaktadır: Doktor olduktan sonra bile bu duygusu değişmemiştir. O, yalnız insan ilişkilerini konu alan bilimleri «ögr renme susamışlığr» ile tutuşmaktadır. Hareket noktası bu olmuştur. O zaman moda olan, evrensel şeylerin anlaşılmasını olağanüstü bir açıklıkla verecek gibi görünen Darwin kuramı, kendisini kuvvetle çekmektedir. Sonunda, liseyi bitirdiği zaman, bir konferansta dinlediği, Goethe’nin «Doğa üzerine denemesi, ona Tıp Fakültesi’-ne yazılma kararını verdirtmiştir. Önce birtakım düş kırıklıklarına uğramıştır. Bunların birincisi, Yahudi olduğu için, kendisini başka öğrenciler arasında «aşağı» hissetmesi gereğidir. İkincisi: İlk üniversite yıllarında, aşın gençlik çabasıyla bilimin her dalına atılmak istemişse de doğal verilerinin —kendi deyimiyle— «özelliği ve darlığa-, başarı kazanmasını engellemiştir. Sonunda Ernest Bru’cke’nin Fizyoloji Laboraiuvan’na girmiş, orada dört yıl çalışmıştır. 1832’de hocasının öğüdüne uyarak kuramsal çalışmalardan vazgeçip Viyana’da Büyük Hastane’-de stajyer doktor olarak çalışmaya bağlamıştır.


Hastanenin Beyin Anatomisi Enstitüsü’nde incelemeler yaptı. Fakat beyin anatomisinin, pratik bakımdan, fizyolojiden daha ileri bir adim olmadığını farkederek, kendini, sinir hastalıklar inin incelenmesine verdi. Bu rahatsızlık, o zamanlar bir uzmanlık dalı sayümayarak iç hastalıklarının çeşitli bölümlerinden biri olarak kabul ediliyordu. Freud ise onu tıbbın bambaşka bir alam olarak düşünüyor ve bu konu üzerinde kendisini kendisinin yetiştirmesi gerektiğini kavrıyordu. O sıralarda Paris’teki ünlü doktor Charcot’nun adı, sinir hastalıkları konusu üzerinde büyük bir otorite olarak parlamaktaydı. Freud, öğretimini onun yanında ilerletmek için, Paris’e gitme fırsatını elde etti. Freud, «Yaşamım ve Psikanaliz»in birinci bölümünde Paris’teki çalışmalarını, Charcot ile yaptığı sıkı işbirliğini, sinir hastalıklarının, özellikle isteri’nin tedavisinde ipnotizmanın uygulanmasını öğrenişini, Viyana’ya döndükten sonra, kendisinin de aynı yöntemi kullanmasını anlatır. İsteri’nin yalnız kadınlara özgü bir hastalık olmadığını, erkeklerde de bulunduğunu tezini Tabipler Birliği’nde açıklamasının nasıl alaycı bir tepkiyle karşılandığını söyler. Freud, organik sinir hastalıklarının tedavisiyle uğraşmaktan vazgeçti, işin ruh yönünü ele aldı. Bunda önceleri ipnoz uykusunu kullanırken telkin ve serbest çağrışımla, içe tıkılan istekleri ve duyguları, hastaya açıklamakla daha iyi sonuçlara vardığını gördü. Sonra Fransa’ya, Nancy’ye giderek Doktor Bernheim ile çalışmalar yaptı. Dönüşünde Doktor Breuer’le başlamış olduğu çalışmalarım sürdürdü. Birlikle «İsteri Üzerine İncelemeler»} yayımladı. Fakat, önceleri pek iyi anlaştıkları Breuer ile aralarında zamanla görüş ayrılıkları başladı. Freud hastalığın oluşumunun bilinçsiz yasaklamalardan ve içetıkmalardan ileri geldiği anlayışını öne sürdü.

Ona göre, nevrozlar Ben ile libid” arasındaki uzlaşmazlıkların sonucudur. Breuer ise bu alanda daha ileri gitmekten çekiniyordu. Daha önce, 1891’de Freud’ün, beyin felçleri üzerine yapmış olduğu çalışmaların bir ürünü olarak küçük bir kitabı çıkmıştı: «Afaziler Anlayışı Üzerine». «Şimdi benim için bilimsel araştırmanın, yaşamımın baş ilgi konusu olduğunu izlemek ve göstermek gerekiyor,» diyen Freud, «Yaşamım ve Psikanalizcin ikinci bölümüne şöyle başlar: «Açıklamamı tamamlarken, daha başlangıçta ipnoza, ip-notik telkinden başka bir görev de yaptırmış olduğunu itiraf etmem gerekiyor. Onu, hastanın ruhunu hastalığının tarihine. onun doğuşuna bağıntılı olarak araştırmak için kullanıyordum; hasta bu tarihi ve doğuşu, uyanık hâlde çok zaman hiç mi hiç, ya da pek eksik bir şekilde bana bildirebiliyordu. Uyguladığım ipnotizma tekniği bana emreden ya da yasaklayan basit telkinden daha etkili gibi görünmekle kalmıyor; telkinin tekdüzeli yöntemiyle iyileştirmeye çalıştığı olayın kaynağına bağlı bir şeyi öğrenmeye hakkı olan hekimin bilme susuzluğunu da doyuruyordu. Söz konusu uygulama yöntemine başlayışım şöyle olmuştu: Daha Brücke’nin laboratuvarındayken, Doktor Joseph Breuer ile tanışmıştım; o Viyana’nm en parlak pratisyen hekimlerinden biri olduğu gibi bilimsel bir geçmişe de sahipti. Solunum fiziyolojisi ve denge organı üzerine kalıcı bir değer taşıyan birçok yapıtı vardı. Üstün zekâlı bir insandı, benden on dört yaş büyüktü; ilişkilerimiz pek çabuk içtenlik kazandı. Bulunduğum güç yaşama koşullan içinde dostum ve desteğim oldu. Bütün bilimsel ilgilerimizi birlikte ortaya koymaya alıştık; elbette, bu ilişkide, kazançlı çıkan bendim. Ne var ki sonradan psikanalizi geliştirip ortaya koymam, onun dostluğuna mal oldu bana. Bu bedeli ödemek benim için kolay olmadı; ama bu, kaçınılmazdı. Breuer daha Paris’e gitmeden önce, 1880’den 1882’ye kadar özel bir yöntemle tedavi etmiş olduğu bir isteri olgusu üzerindeki gözlemlerini bildirmişti, bu onun isteri semptomlarının çıkış nedenleri ve anlamı üzerine derin görüşler edinmesini sağlamıştı.

Yani Breuer’in bu çalışması, Janet’-nhı çalışmalarının henüz geleceğe değgin olduğu bir zamanda gerçekleşmişti. Breuer sık sık bana, hastasının hikâyesinden parçalar okudu; ben de, nevrozun anlaşılmasında henüz böyle bir adım atmamış olduğum izlenimini edindim. Parise gittiğimde, bu sonuçlan Charcot’ya anlatmaya karar verdim, öyle de, yaptım. Fakat üstat daha ilk araştırmalardan başlayarak, bu konuya hiçbir ilgi göstermedi. Ben de bir daha aynı konuya dönmedim, kendim de artık bu işle uğraşmadım. Viyana’ya dönünce, dikkatimi yeniden Breuer’in gözlemi üzerine çevirdim ve ondan bu gözlemler konusunda daha ayrıntılı bilgiler aldım.”» Freud böylece, Breuer’le yaptığı çalışmalarını ve sonra aralarında beliren görüş ayrılıklarını özetledikten sonra, kendi kendine girmiş olduğu bu çetin yolda yeni kanılara nasıl vardığını, psikanaliz adıyla kurduğu bilimin temellerini nasıl attığım, ruh hastalıklarının oluşumu ve tedavisi anlayışına nasıl bambaşka bir yöntem getirdiğini anlatır. İlk olarak bilinçsizlik ve içetıkma kavramını ortaya atmıştı. İnsanın ruhunun derinliklerinden libido denilen zorlayıcı bir güç çıkarmıştı. Cinsellik’e önemli rolü vermişti. İşte Fre-ud’ün yadırganması, hatta hor görülmesi, genellikle de yanlış anlaşılması, bu oluştan başlar. Kendilerini Freud’le birlikte (Derinlik Psikolojisbme vermiş olan çalışma arkadaşlarından kimileri de bu yüzden ondan ayrılmış, ona karşı duruma bile geçmişlerdir. «Yaşamım ve Psikanaliz» aslında Freud’ün özel yaşan-tısıstmn değil, bilimsel çalışmalarının ve çatışmalarının anlatışıdır. İnsan düşüncesi için yepyeni bir çığır açan bu yenilmez savaşçının birçok direnmelerle karşılaşması olağandır. Fakat o, yolundan hiçbir zaman sapmadığı gibi, daha da ileri gitmiş, uzun süren yaşamı boyunca, insan ruhunun en karanlık noktalarına ışık serpen devrim yaratıcı yapıtlarını gittikçe daha derine inen yeni buluşlarıyla güçlendirerek yayımlamaktan geri kalmamıştır.

Durmak, dinlenmek bilmeyen bu bilim savaşçısının çalışmalarını, zihin gelişmesinin ve düşüncelerinin başlıca dönüm noktalarım, biraz da özel yaşamının önemli olaylarını yılların dizini içinde, özetleyici bir tablo hâlinde veriyoruz: 1856 6 Mayıs. Moravia’nın Freiberk kentinde doğumu. 1860 Ailesinin Viyana’ya yerleşmesi. 1865 Freud, Gymnasium’a (orta dereceli okula) giriyor. 1873 Tıp öğrencisi olarak Viyana Üniversitesi’ne giriyor. 1876-82 Viyana Fizyoloji Enstitüsü’nde Dr. Brücke’yle çalışmalar. 1877 İlk yayınları : Anatomi ve fizyoloji üzerine yazılar. 1881 Tıp Doktoru diplomasını alıyor. 1882 Martha Bernays ile nişanlanıyor. 1882-85 Viyana’nın Büyük Hastanesinde beyin anatomisi üzerine çalışmaları : Birçok yazılarının yayımlanması. 1884-87 Kokainin klinikte kullanılması üzerine araştırmalar. 1885 Nöropatoioji’ye, Privatdozent (Özel doçent: Üniversite okutmam) olarak atanıyor. 1885 (Ekim) – 1886 (Şubat) Paris’te Salpetrier Hastanesinde Charcot ile sinir hastalıkları üzerine incelemeler yapıyor. İsteri ve ipnoz ile ilk kez ilgileniyor.

1886 Martha Bernays ile evlenmesi. Viyana’da özel pratisyen hekim olarak çalışmaya başlıyor. 1886-1893 Nöroloji üzerinde, özellikle Viyana’da. Kassoıvitz Enstitüsünde çocukların beyin felçleri üzerinde çalışmalarını sürdürerek birçok yazılar yayınlıyor. Gittikçe, nörolojiden çok psikopatolojiye ilgi duymaya başlıyor. 1SS7 İlk çocuğu Mathilde doğuyor. 1887-1001 Berlin’de, Vfilhelm .Fliess ile dostluk kwuyor ve mektuplaşıyor. Freud’ün bu dönemde ona yazmış olduğu mektuplar ölümünden sonra, 1950’de yayınlanmıştır. Görüşlerinin gelişmesi üzerine bol ışık serpmektedirler. 1887 Tedavi uygulamalarında ipnotik telkini kullanmaya başlıyor. 1888 Isteri’nin katartik tedavisi için, Breuer ile birlikte ipnoz’u kullanmaya başlıyor. Gitgide, ipnoz’u bir yana bırakarak serbest çağrışımlardan yararlanıyor. 1889 Bernheim’in telkin tekniğini incelemek için, Nancy’ye onu ziyarete gidiyor. 1889 Büyük oğlu Martin doğuyor.

1891 Afaziler üzerine monografi. İkinci oğlunun doğumu. (Oliver). 1892 En küçük oğlunun doğumu. (Ernst). 1893-98 İsteri ,saplantûar ve bunaltı üzerine araştırmalar ve kısa yayınlar. Breuer ile birlikte yazılmış olan İsteri Üzerine İncelemeler’in yayınlanması: İsteri olguları ve onların Freud tarafından kendi tekniğince anlatılması. 1893-96 Freud ile Breuer arasında gittikçe artan görüş ayrılığı. Freud, yasaklama ve içetıkma olgusunu ve nev-roz’un, ben (ego) ile libido arasındaki uzlaşmazlıktan doğduğu anlayışım öne sürüyor. 1895 Bilimsel Bir Psikoloji İçin Tasarfmn yayınlanmadı. Freud’ün en küçük çocuğunun (Anna’nvı) doğumu. 1897 Freud’ün kendi kendini analizi. Bu onu travma kuramını bırakmaya ve çocuk cinselliğini veOidipos karmaşasını tanımaya götürüyor. 1900 Günlük Yaşamın Psikopatolojisi. Düşler üzerine yazmış olduğu kitabıyla birlikte yayınlanmış olan bu yapıt, Fre-‘ ud’ün yalnız patolojik hallere değil normal zihin yaşamına da uygulanan kuramlarının bütününü vermektedir.

1902 «Olağanüstü Profesör» olarak atanması. 1905 Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme. Bunda ilk kez. içgüdünün gelişmesinin insanda çocukluktan başlayarak olgunluk çağına dek aldığı yol çizilmektedir. 1906 Jung, psikanalizciler arasına katılıyor. 1908 Psikanalizcilerin ilk uluslararası toplantısı. (Salzburg’-da). 1909 Freud ile Jung konferans için A.B.D.’ne çağrılıyorlar. 1910 <sNarsisizm» kuramının ilk çıkışı. 1911 Adler ayrılıyor. 1911-15 Psikanaliz tekniği üzerine yayınlar. Psikanalitik kuramların psişik olgulara uygulanması.

1913-14 Totem ve Tabu: Psikanalizin Antropolojik oluşlara uygulanması. 1914 Jung ayrılıyor. 1914 Psiko-Analitik Hareketin Tarihçesi Üzerine: Adler ve Jung üzerine bir polemik bölümü ile. 1915 Temel kuramsal sorunlar üzerine «metapsikolojik» on iki yazıhk bir dizi. Bunların ancak beşi kalmıştır. 1915-17 Psikanalize Giriş. Birinci Dünya Savaşı Sırasında Freud’ün görüşlerinin durumunun geniş bir genel görünümünü veren konferanslar. 1919 Narsisizm kuramının savaş nevrozlarına uygulanması. 1920 İkinci kızının ölümü. 1920 Haz İlkesinin Ötesi «Yineleme Zorlanımı» anlayışının ve «Ölüm İçgüdüsü» kuramının ilk açıklanması. 1921 Kolektif Psikoloji ve Ben’in Analizi. «Ben üzerine sistemli bir analiz çalışmasının başlangıçları. 1923 Ben ve «O Şey = Su: Bilincin «O şey» (Almanca Es), Ben(ego), üst-ben (super-ego)’ya bölünerek çalışmasının ve yapısının gözden geçirilmiş açıklanması. 1925 Kadının cinsel gelişmesi üzerine yeniden gözden geçirilmiş görüşler. 1926 Bir Kuruntunun Geleceği: Din üzerine bir tartışma.

1930 Uygarlık Ve Rahatsızlıkları. Freud, Frankfurt kentinin «.Goethe Armağanını alıyor. 1933 Hitler, Almanya’da iktidara geçiyor, Freud’ün kitapları Berlin’de, kamu önünde yakılıyor. 1934-38 Musa ve Tektanncüık: Bu, Freud’ün sağlığında yayınlanmış olan son yaptıdır, 1936 Doğumunun sekseninci yıldönümü. İngiltere’nin Royal Society Muhabir Üyeliği’ne seçilişi. 1938 Hitler’in, Avusturya’yı işgal edişi. Freud, Viyana’dan ayrûarak Londra”ya gidiyor. 1938 Bir Psikanaliz Taslağı: Psikanalizin bitmemiş, fakat derin bir açiklanışıdır. 1939 23 Eylül. Londra’da ölümü. ÖNSÖZ «Psikanaliz üzerine ilk Konferanslardın 1915 -1916 ve 1917 – 1918 ktş sömestresi kurlannda psikiyatri kliniğinin bir anj’isinde, bütün fakültelerden gelmiş olan öğrenciler Önünde verilmiştir. Konferansların ilk bölümü hazırlanmadan verilmiş, sonra hemen kaleme alınmıştır. Bir yüz Salzburg’da kalışım süresince düzenlenmiş olan ikinci bölüm ise sonra, o yılın kışında aynen yinelenmiştir. O çağda belleğim hâlâ bir fonograf sadakatindeydi.

Gelgelelim, bu yeni konferanslar asla konferans olarak verilmiş değillerdir. Bu arada yaşım, beni üniversitedeki, aslında pek sıkı olmayan, fakat birkaç kur yapmamı gerektiren görevlerimden alıkoyacak denli ilerledi. Üstelik cerrahi bir müdâhale, topluluk karşısında konuşmamı olanaksız kıldı. Eğer bu okuyacağınız konferanslarda ben kendimi dinleyiciler karşısına koyuyorsam, bu imgelemimin bir oyunun’dan başka şey değildir: Belki bu hayal konumu derinleştirerek okuyucuyu hesaba katmayı unutmama yardım eder. Bu yeni konefranslar hiç de birincilerinin yerini almayı hedef tutmamaktadır; onlardan da asla ayrüamazlar. Bağımsız bir bütün oluşturmadıkları gibi, kimi okuyucuları tek başlarına ilgilendirme yeteneğine de sahip değillerdir. Öncekileri tamamlamakta, sürdürmekte ve onlara oranla üç gruba bölünebilmektedirler. Birinci grupta daha on beş yü önce işlenmiş ve şimdi yeniden elden geçirilmiş, bilgilerimizin derinleşmesi, görüşlerimizin değişikliklere uğraması sonucunda bugün başka bir ışık altında sunulmaları, yani eleştirici düzeltmelerden geçirilmeleri gereken temalar sıralanmaktadır. Öbür iki grup, ilk konferanslar zamanında henüz var olmayan şeyleri ya da özel bir bölüm ayrılmayacak kadar az önem taşıyan konuları kapsamaktadır. Bu yeni konferanslardan kimileri kaçınılmaz, fakat hiç de esef edilmeyecek bir biçimde, her iki grubun karakterlerini birleştirmektedir. Öncekiler gibi, bu yeni konferanslar da, yeniden bir şey öğretmeyeceği meslekten analizcilere hitap etmemektedirler. Genç bilimin özelliklerine, başarılarına karşı yararlı —henüz ölçülünce— bir ilgi duymuş olan —öyle umuyoruz— büyük, kültürlü kimseler kategorisine ayrılmıştır. Bu kez, benim başlıca kaygım dış görünüşlere hiç bir şey feda etmemek ve psikanalizi basit, tamamlanmış, bitirilmiş bir bilim olarak sunmaktan kaçınmak olmuştur. Ne sorunların üstünü örtmek, ne boşluklarını ve belirsizliklerini saklamak için çalıştım. Başka hiçbir bilim alanında insan böyle bir alçak gönüllülükle övünmek gereğini duymaz; aslında bu doğal bir şeydir ve kamu, bilgin yönünden başka türlüsünü de beklemez.

Bir astronomi kitabının hiçbir okuyucusu, ötesinde bilgimizin karanlıklar içinde yittiği sınırlar kendisine gösterilince, düş kırıklığına uğradığını ya da kendini bilimin üstünde duymayı aklına getirmez. Psikolojide ise, bu pek başka türlü olur. Burada bilimsel araştırma konusunda insanın yeteneksizliği bütün ge-nişliğiyle görülür. Psikolojiden, bilginin bir ilerlemesi istenmez de sanki tatminler beklenir. Çözümlenmemiş her sorun, her belirsizlik onun bir kusuru olarak yüzüne vurulur. İnsanlığın ruhsallık bilimini gerçekten seven biri. bu haksızlıktan payını almak zorundadır. Viyana, yaz, 1932 Sigmuna FREUD

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir