Thomas Bernhard – Ungenach

… 4’ü gecesi, Zürih yolunda, oradan ABD’ye uçacağım, Chur’da Zumbusch Amcama gidiyorum, onun yanında birkaç gün dinlenmek amacındaydım. Ama amcam Chur’da değil, tabii ancak bugün biliyorum bunu, vasim olan kişinin cenazesinde tabii, o yüzden az çok tamamen kendi başımayım, kafam dönüp dolaşıp Ungenach’la meşgul daima, oranın feshedilişi, bölüştürülmesi vb… ve bir odadayım ki, bu odadan, şu an bana yemek hazırlamakta olan Bayan Morath, Splügen Geçidi’ni kuşbakışı seyrediyor ve hava soğuk olduğu (3 derece) ve aralıksız yağmur yağdığı için ve bende kütüphanenin anahtarı olmadığından, elimin altında gazete de bulunmadığından tüm zamanımı üvey kardeşim Karl’ın notlarıyla uğraşmakla geçiriyorum, düne kadar Gmunden’deki noter Mo-ro’daydı bunlar… … bu notları arzum üzerine noter Moro bana tevdi etti ve üvey kardeşimin kısmen Afrika’da, kısmen Ungenach’da, kısmen Ungenach’dan Afrika’ya giderken ya da Afrika’dan Ungenach’a dönerken tuttuğu bu notları incelerken ara sıra kendi kendime notlar aldım… … durmadan donarak, çünkü Chur kenti varolan kentlerin en soğuklarından biri, bildiğim en kasvetli kentlerden ve Graubündenliler dalgın -ya da bezgin- ya da düpedüz kafayı yemiş vaziyetteler karanlık ve soğuktan ve Chur’da, ama özellikle de Amcam Zumbusch’un evinde, yazın bile, şimdi olduğu gibi aralıksız yağmur yağdığı için, evleri ısıtmak zorundalar; ama ben soba olmayan, bu nedenle de hiçbir şekilde ısıtılamayan bir odadayım; gene de burada bulunmam yararlı. Penceremin altındaki şelaleden sağır olmuş vaziyette, şunları kaydettim; Ungenach’a vardığımda (3 Nisan), hemen Ungenach’ın tamamen boş olduğunu ve her zaman korktuğum ama hep bahanelerle ertelemeye çalıştığım şeyi, vasimin cenazesine geciktiğimi gördüm… Karar verdim ki, Ungenach’a zaten gitmeyecek, ama on kilometre uzaktaki ve kuşkusuz vasimin cenaze töreninin sürmekte olduğu Aurach’a da gitmeyeceğim, çünkü şu anda, akrabalarımı görmek değil tam tersi her an onlardan kaçınmak niyetin-deydim, onlarla sohbet etmek, hele Ungenach üzerine sohbet etmek istemiyordum, noter Moro’yu aramak istiyordum… … ona niyetimi, vasimin ani ölümü ve Karl’ın bir yıl önce ortaya çıkan katli yüzünden tamamen üzerime geçmiş bulunan Ungenach’tan ve Ungenach’la bağlantılı olan her şeyden bu sebeplerle tüzel olduğu kadar da pratik ya da daha doğrusu tüzelden çok pratik olarak vazgeçeceğimi, orayı bölüştüreceğimi (yani; Ungenach içime dehşet salan bir yükten başka bir şey olmadığı için noter Moro’yu halen afallatan ama açıklandığında tabii ki herkesi de afallatacak bütün bölüştürme işini) daha Stanford’dan bildirmiştim… Moro’ya bu niyetimi, Kirchengasse’deki ofisinde bana söylediği ilk cümlelerin ardından hemen tevdi etmiştim, kendisi olayı tamamen anlamış, vâkıf olmuş ve tarafımdan bildirilen tasarladığım şeyin en kısa zamanda ifası konusunda tamamen bilgilendirilmiş bulunuyordu. Moro oturduğu berjere yaslandı ve dedi ki: “Kendimizi bir cinnet demek olan bu hayata göre konumlayışı-mızın, bütün bu zahmetin, ümitsizce çabalayışımızın beş para etmediğini bilmemize rağmen, anlıyorsunuz ya, buna rağmen, vasiniz olan beyefendinin de hep ifade ettiği gibi, bundan ötiirii yola devam etmek istiyoruz ve milyarlara karışan ve milyarlara karışırken şüphe çekecek derecede şişkinleşen bir kafayla yola devam ediyoruz, ve sonra da bu şüphe çekici kafayla orda-burda, arada sırada yola devam etmek artık elverişli olmadığı, artık imkânsız göründüğü, imkânsız olduğu halde, uzun sürelerle kafa gitmiş halde yolumuza devam ediyoruz… koca koca tarih çağları hızlı hızlı geçip gidiyorlar, duruma göre, yarım hatta bütün bütün yüzyılları, kafayı kırmış olarak geçiriyoruz… hız düşkünleriyiz, bu yüzden yaratıcıyız… hız hummalarında acılar çekiyoruz, anlıyor musunuz, ama bu kafamız yerinde demek değil, yerinde değil demek de değil… kafamız yerinde mi, değil mi, bilmiyoruz… evet, işimize bakalım,” dedi Moro. “Bu bölüştürme işi…”, ekledi: “tabii, sevgili Bay Robert, seziyoruz, her şey katakulli… sayın vasiniz bir keresinde bunu şöyle dile getirmişti: yapıyor, ediyor, değiştiriyoruz, gerçekten yapıp edip değiştiremeden … vaktimiz de yok kafa patlatmaya, kafamız var mı yok mu diye düşünmeye… Çelişkiler,” dedi Moro, “beyinde ensest, absürd bir büyüklenme deliliğini oluşturan parçacıklardan kurulu nazik bir mekanizma… ölüm arzusu… çünkü düşünen biz düşünmüyoruz, doğa düşünüyor… bazı günler katlanılmazlık bilincimize iniyor, irticalen konuşuyoruz, kitleniyoruz… ani bir doğal yoğunluğu, doğal bir yorgunluk izliyor… sayın vasinizin hep ifade ettiği gibi: kuşak sürrealizmi, ama doğa sürrealizmi kisvesinde… iyice bilenmiş,” dedi Moro, “bir kavrama yetimiz var. Anlağımız eleştirinin kendisi. Kafamız bir totolojinin mantıki sonucu… çünkü her şey yokedişi hedeflemekte… konuya gelelim,” dedi Moro, “devrim niteliğinde bir hareket, bu bölüştürme işi… bunda devrime yeltenen unsurlar görüyoruz… Konuya gelelim; mümkündür, aileniz ya da siz kendinizin demin ailemden geri kalanlar diye tanımladıklarınız, onlar sayın vasinizin cenazesinde iken siz, iki saattir şurada oturuyorsunuz ya, az çok tuhaf ama gene de garip biçimde devrim niteliğinde geliyor olabilir size bu durum… mümkün… Ama konuya gelelim; doğa rezilce davranır. Bu arada sizin benim bile muhtemelen vasinizin cenazesinde yani Aurach’ta olacağım, burda olmayacağımı varsaymış olmanız… ne olursa, nerede olursa, nasıl olursa olsun, insan hayalettir, daha da daha da çok hayalet, insanlar hayaletten başka bir şey değil… ve vasinizin sözünü zikretmek gerekirse, hayalet olarak yaşamak zevktir, birinci dereceden bir zevk… Ungenach’ı ve sizin ifadenizle, ona ilişkin her şeyi bölüştürmek istiyorsanız, bu emsali görülmemiş bir şey. Hukuki durum basit olduğu kadar da çapraşık. Hakkınız var mı, belli değil. Koşullar benzeri görülmemiş cinsinden… bu kadar muazzam ölçülerde bir bölüştürme hatırlamıyorum… … ayrıca siz, dediğiniz gibi, hemen bugün yola çıkmak istiyor, İsviçre’ye Chur’a gitmek istiyorsanız,” dedi Moro, “bütün mesele bugün enine boyuna konuşulmalı, tespiti yapılmalı… temelde aynı durumda ve aynı koşullar altında babanızın davranacağı gibi davranıyorsunuz…” ve ekledi: “vasinizinki gibi böyle ani bir ölüm gerçekte hiçbir zaman ani bir ölüm değildir… bir insan ölür ve bununla bir sayfayı çevirmiş olur… ve her şey, önceden yazılmış bulunduğu için de sürer gider… anladınız mı… bildiğim kadarıyla da siz ve sayın müteveffa vasiniz arasında en ufak bir duygusal bağ yok… ilişkinizin bilhassa özenli bir saygı çerçevesinde sona erdiğini söylemeyi de tercih etmeyeceğim… … kardeşinizin mirasdışı olmuş olması, üvey kardeşinizin yani” -“öldürülmesi” dememişti- “şu durumda işleri kolaylaştırıyor.” Moro’nun sekreteri Bayan Zelter, bir deste yeni Ungenach dosyası, yanı sıra benim listelerimi, sıralamalarımı, ön hesaplarımı vb., getirip çekildi. Bunları Stanford’da hazırlamış ve yolculuğa çıkmadan önce önden Moro’ya yollamıştım, Moro, dosyaları, tapu sicili parçalarını vb. benim listelerim, sıralamalarım ve hesaplarımla karşılaştırmaya koyuldu.


“Karşılaştırma babında,” dedi Moro, “yani karşılaştırma diyeceksek… temelde her şey, böyle muazzam bir ölçüde de olsa, basit… ama adalet önünüze birtakım engeller çıkarmakta ısrarlı, kendisi gayet saçma çapraşıklıklar üzerine bina edilmiştir… kafa karışıklığı olmadan da edemez… dev bir bölüştürme,” dedi Moro, düşünceli düşünceli, “benzeri görülmemiş bir şey, kesinlikle benzersiz… ama gidişat yıkımı hedeflediğinde, eski hayat deneyimlerinin yıkılmasını, yenilerinin gözden geçirilmesini… öyle ya, yenilikler birkaç bin yıl gerimizde kaldı… biz tarih yazanlar, tarih yazıyormuş gibi yapanlar, vasinizin sık sık kullandığı tabirle tarih değiştiriyormuş aldatmacasına kalkışanlar; zaman zaman daima haklı bir ses tonuyla, hatta insan hakkı tınılı bir ses tonuyla, sevgili Bay Robert, her şey yerle bir edilse yeridir deriz, sevgili Bay Robert…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir