Tui T. Sutherland – Ateşten Kanatlar II – Kayıp Varis

Webs, ölen ejderlerin çığlıklarını suyun altından işitemiyordu. Suyun altında, savaş yıldızlar kadar uzaktaydı. Ateş ona zarar veremiyor, Barış Pençeleri onu incitemiyordu. Pençelerindeki kan suya karışıp yok olmuştu. Suyun altında güvendeydi. Ve bir o kadar da ödlek. Yine de sadık olmak, cesur ve ölü olmaktan iyiydi. Webs irkilerek uyandı. Bir kedibalığı boş gözlerle ona bakıyordu. Bıyıkları akıntının etkisiyle bir o yana bir bu yana savruluyordu. Yüzünde, Neden ejderin biri kayaların üzerinde uyuyor ki? diye soran bir ifade vardı. W ebs, balığı midesine indirince kendini biraz daha iyi hissetti. Barış Pençeleri diğer ejderlere ne olduğunu çoktan öğrenmiştir, diye düşündü. GökKanat Sarayı’nda casusları var. Gidip onlara haber vermeme gerek yok.


Diğer Barış Pençesi üyelerinin önünde, “Başaramadık,” demesine gerek yok. 17 Kayıp Varis Ama nereye gidebilirdi ki? Kendi kabilesi olan D enizKanatlar’dan zaten saklanıyordu. Ölene dek Barış Pençeleri’nden de mi kaçmak zorunda kalacaktı? Webs suyun yüzeyine doğru ilerleyip dikkatli bir şekilde başını sudan çıkardı. Bulut Pençesi Dağları, ay ışığının yayılmasını engellediğinden etraf karanlıktı. Günlerdir nehirde yüzerek ilerliyordu. Gök Krallığı artık çok uzaktaydı. G ök Krallığı ve korumaya yemin ettiği beş ejder. Webs uzun, sancıyan bedenini sudan çıkarıp ormana doğru üç adım attıktan sonra karanlıkta onu bekleyen b in ­ lerinin olduğunu fark etti. Kaçmak için arkasına dönünce, nehirden çıkan bir ejder onu durdurdu. Yeşil pullarının üzerine düşen siyah gölgeyi görünce gülümsedi ve dişleri ay ışığında parladı. “W ebs,” dedi diğer DenizKanat sevinçli bir sesle. “Hiç uyanmayacağını düşünmüştüm.” Webs pençelerini nehrin kenarındaki çamurdan çıkardı. “Nautilus,” dedi. Korkudan titreyen sesi hiç hoşuna gitmemişti.

“Barış Pençeleri’ne önemli haberlerim var.” “D em ek öyle,” dedi Nautilus. Sanırım her zamanki toplanma yerine giderken yolda kayboldun.” D onuk bir sesle, “Biz de seni bulmaya geldik,” dedi gölgelerden biri. Bu Cirrus olmalı, diye düşündü Webs. BuzKanatlar’dan Cirrus’un ortaya çıkması pek iyiye işaret değildi. “GökKanatlar mağaramızı buldu,” dedi Webs. Hadi, gerçekleri söyle. Senin hatan değil. “Ve Kraliçe Scarlet ejderleri aldı.” 18 T ui T . Sutherland “Evet,” dedi Nautilus alaycı bir şekilde. “En yüksek dağın tepesine geçip, ‘Kehanet ejderleri benim elimde! H epsi benim !’ diye bağırmasından anlamıştık zaten.” “Bize her şeyi anlat,” diye tısladı Cirrus. “Yerinizi nasıl buldular?” “Şey,” dedi Webs yavaşça.

“H er şey iki ejderin kaçmaya çalışmasıyla başladı.” Belki de üç. Starflight ve Sunny’yi bulduğu gece Glory’nin nerede olduğundan emin değildi. Ama Tsunam i ve Clay’le nehre gitmediğini biliyordu. Nautilus sert bir tavırla, “Neden kaçmaya kalkıştılar ki?” diye sordu. “Onlara ne yaptınız?” Webs kulaklarının kızardığını hissetti. “Hayatta kalmalarını sağladık,” diye homurdandı. Ve onları yeraltına hapsettik. Tsunami’yi zincirledik. Kehanette adı geçen ejderlerden biri olmadığından Glory’yi öldürmeyi planladık. Ama başka bir seçeneğimiz var mıydı ki? “Em inim kaçanları yakalayıp geri getirmişsinizdir,” dedi gölgelerin arasından bir ses. Webs, Barış Pençeleri’ne yeni katılan ÇamurKanat Crocodile’ı fark etti. Birden ümitlendi. Birkaç kez görüşmüşlerdi ve ona oldukça sıcak davranmıştı. O nun tarafını tutabileceğini düşündü.

“Şey,” dedi Webs. “Hayır. Tam olarak öyle olmadı. Kendileri geri geldi desek daha doğru olur. Diğerlerini almak için.” Boğazını temizledi. “Bunu beklemiyorduk.” Kestrel kaçtıklarında bir daha asla geri dönmeyeceklerini düşünmüştü. “Görünüşe bakılırsa orada kendilerini tutsak gibi hissetmişler,” dedi Nautilus hafifçe tıslayarak. 19 Kayıp Varis “Bize onları yeraltında tutmamızı söylediniz,” diye karşı çıktı Webs. “Bu toplu verilmiş bir karardı!” “Ama onların başkaldırmasını değil, uyum sağlamasını istedik,” dedi Nautilus. “Ö nem li olan buydu, değil m i?” T üm ejderler hep bir ağızdan söylenmeye başladı. W ebs’in görebildiği kadarıyla Nautilus’la birlikte yedi ejder vardı. Bu yedi ejderin arasından kurtulup kurtulamayacağını düşünüyordu. “Bizim hatamız değildi,” diye mırıldandı.

“Belki de bir sorunları vardır.” “Bu durumun GökKanatlar’la ne ilgisi var?” diye tısladı Cirrus. “GökKanatlar, Clay ve Tsunam i’yi mağaraya kadar takip etm iş,” dedi Webs. “Kraliçe Scarlet yerimizi böyle buldu. Ona karşı koymaya çalıştık; ama D une’u öldürdü, Kestel ve diğer ejderleri esir aldı.” “Onları arenada dövüştürecek m i?” diye sordu C rocodile. “Kazanma şansları var m ı?” “Onlar daha yavru ejder,” diye homurdandı Cirrus. “Arenaya çıkarlarsa hayatta kalma şansları yok.” “Kraliçe en azından GökKanat’ı koruyacaktır,” dedi Crocodile. Webs geri çekildi. Barış Pençeleri’ne GökKanat ejderi kaybedip yerine bir YağmurKanat koyduklarını itiraf etmeye cesareti yoktu. Fakat artık ejderler dışarıda olduğuna göre, yakında herkes bu gerçeği öğrenecekti. “Kraliçe Scarlet’ın en parlak gecede dünyaya gelen GökKanat ejderlerine ne yaptığım biliyorsun,” diye tısladı Cirrus. “Kraliçenin hiç kimseye acıması yok.” 20 T ui T .

Sutherland Webs başını kaldırıp karanlıkta parlayan gözlere baktı. “Gidip onları kurtaramaz mıyız?” diye sordu. “Tüm Barış Pençeleri aynı anda saldırırsa b elk i…” Birden sesi kesildi. Kimi kandırıyordu ki? G ök Krallığı’na gidip göz göre göre kendini ölümün kollarına atmayacaktı. Ü stelik Barış Pençeleri’nin diğer üyeleri ejderleri tanımıyordu bile. O, ejderlere hepsinden daha yakındı. “T üm Barış Pençeleri m i?” diye tısladı Cirrus. “Yüzlerce GökKanat Krallığı korumasına karşı kırk ejder mi? Harika bir plan. Yavru ejderleri emin pençelere emanet etmişiz.” Elmas şeklindeki başını kaldırıp bir yarasa yakaladı. Yarasanın m inik kemikleri dişleri arasında ezildi. “Herkesi ölüme sürüklemenin bir anlamı yok,” dedi Nautilus. “GökKanat Sarayı’nda dün bir şeyler oldu. Bu bilginin doğruluğundan henüz emin değiliz ama casuslardan bir tanesi yavru ejderlerin Kraliçe Scarlet’ı öldürdüğünü düşündüğünü söyledi.” Webs şaşkınlıkla kanatlarını açtı.

“Benim ejderlerim mi öldürmüş?” “Belki de kaçma konusunda sıra dışı bir yetenekleri vardır,” dedi Nautilus. “Gerçi başka bir casus da kaçmaya çalışırken hepsinin öldüğünden emin olduğunu söylemişti.” W ebs’in karnına bir sürü zehirli denizanası yemiş gibi bir ağrı girdi. Ejderler ölmüş olamazdı. Kehanet uğruna feda ettiği onca şeyden sonra bu imkânsızdı. Ejderler ölürse sen de ölürsün, diye fısıldadı içinden bir ses. “Pyrrhia’dan kaçmayı başarmışlarsa onları nasıl bulabiliriz?” diye sordu Nautilus. “Lütfen bizi ölüme sürükle21 Kayıp Varis yen önerilerde bulunma. Tabii seni saymıyorum. N e zaman istersen gidip kendini öldürebilirsin.” “Bilm iyorum ,” dedi Webs. Ejderlerin nereye gittiğine dair en ufak bir fikri yoktu. Neden koruyucularını bırakıp yalnız kalmak istediklerini bir türlü anlayamıyordu. Kraliçesini terk ettikten sonra Barış Pençeleri onu bulana kadar hayatının en kötü on gününü geçirmişti. Ona yardım edecek bir kabile ve onu koruyacak Barış Pençesi ejderleri olmadan, yapayalnızdı.

Ejderler nasıl hayatta kalabilir ki? “Eğer ejderleri geri getiremezsek, yedek planımızı gerçekleştirmek zorunda kalabiliriz,” dedi Nautilus düşünceli bir hâlde kulaklarını kaşırken. “Yedek plan ne?” diye sordu Webs. “Senin bilmemen gereken plan,” dedi Cirrus. “Ama onları geri getirmeliyiz,” dedi Webs. “Onlar seçilmiş ejderler. Savaşı durdurabilecek tek ejderler.” “Kehanete biraz güven, W ebs,” dedi Nautilus. “Evet, dert etm e,” dedi Crocodile rahatlatıcı bir ifadeyle. “Barış Pençeleri tüm yumurtaları bir yuvaya koymadı. Bu yedek plan hiç fena değil.” Webs tek tek her birinin yüzüne baktı. Crocodile dışında kimsenin gözlerinde sevecen bir ifade yoktu. “Anlamıyorum,” dedi. Yoksa bilmediği başka bir kehanet mi vardı? “Elbette. Zaten anlasan her şeyi berbat ederdin,” dedi Nautilus.

Cirrus birden sırtına yapışıp onu yere doğru iterken Webs, “N e?” diye bağırdı. GökKanat askerlerinden kalan 22 Tui T . Sutherland yaraları tekrar acımaya başladı. T ek kolu geriye doğru kıvrılmıştı ve BuzKanat’ın tırtıklı pençelerinin pulları arasına girdiğini hissediyordu. “N e yapıyorsun?” diye acıyla bağırdı Webs. “Ben sizden biriyim! Yedi yıldır Barış Pençeleri’ne hizmet ediyorum.” “Ve bizi başarısızlığa uğrattın,” diye tısladı Cirrus. “Şimdi, şim d i…” Nautilus birden sustu. “Hayır, doğru bir karar.” “Kalbini söküp balıklara yem edeceğim,” diye hırladı Cirrus. Böyle bir ceza alması komik olurdu. Webs hüzünle az önce yediği balığı düşündü. “Ama biz barışı getirmeye çalışan ejderleriz,” dedi acı içinde. “Birbirimizi öldürürsek, Burn, Blister ve Blaze gibi kötü ejderlerden ne farkımız kalır?” “Üzgünüm W ebs,” dedi Nautilus. “Barışın gelmesi, ejderlerden çok daha önemli ve yedek planımızı seninle gerçekleştiremeyiz.

Bunu senin iyiliğin için yapıyoruz. Kehanet için. Barış için.” Webs kendi sözlerini işitiyordu. Tıpkı ejderler dağın altında yaşamaktan şikâyet ettiğinde söylediği gibi. Bu sizin iyiliğiniz için. En önemli şey barış. O zamanlar bunları inanarak söylemişti. Aynı şey şimdi Nautilus için de geçerliydi. Nautilus pençesiyle işaret etti. “Cirrus, kalbini yerinden sök.” BuzKanaf ın çenesi kocaman açıldı ve Cirrus, W ebs’i sırtına doğru fırlattı. W ebs’in karnını deşmek için keskin pençelerini büktü. 23 Kayıp Varis Crocodile aniden ona çarpıp Cirrus’u çalılıklara doğru fırlattı. Webs hiç duraksamadan harekete geçti.

Sırtüstü dönüp olabildiğince hızlı bir şekilde gökyüzüne yükseldi. C rocodile diğerleriyle baş etmeye çalışırken bağrışmaları duydu ve kendini suçlu hissetti. Acaba diğerleriyle dövüşürken ona yardım etmeli miydi? Fakat yaşama şansı varken neden kendini ölümün pençelerine atsın ki? Ardından gelen kanat seslerini duyunca daha hızlı uçmaya başladı. Cirrus’un kuyruğunun dibine kadar yaklaştığını, Nautilus’un tıslamalarının her saniye daha da yaklaştığını düşünüyordu. Ama ona seslenen Crocodile’dı. “U ç W ebs,” diye bağırdı. “Onları alt ettim. Bunu hiç beklemiyorlardı.” “Teşekkür ederim,” diye bağırdı Webs. Arkasında süzülen kahverengi ejderi görebilmek için hafifçe döndü. “Nereye saklanacaksın?” diye sordu. Webs başını iki yana salladı. “Bilmiyorum. Jade Dağı’nda bir ejderha var diye duydum…” W ebs’in alt tarafına geçmek için hafifçe kanatlarını eğerken, “Eve gitmelisin,” dedi Crocodile. “Duyduğum kadarıyla Kraliçe Coral bu günlerde herkese iyi davranıyormuş.

” Webs tepeden tırnağa titrerken neredeyse nefesi kesilmişti. Eve mi? Onca yıldan sonra denize geri dönmek mi? Bu mümkün mü? 24 Tui T . Sutherland “Yaptıklarımdan dolayı beni alsa affetmeyecek,” dedi. “T ek hatam onu savaşta terk etmek değil. Kehaneti gerçekleştirebilmek için yumurtayı benim çaldığımı da biliyor olmalı.” “Belki de seni şaşırtır,” dedi Crocodile. “O nun tarihteki en yüce kraliçelerden biri olması gerekmiyor mu? Tüm DenizKanat parşömenlerinde öyle yazıyor. Belki de seni affeder. Bunu başarabilirsen eve döneceksin. Denemekten ne çıkar?” Webs sessizdi. Aylardan biri mavi-yeşil pullarını aydınlatarak doğuyordu. Tepeden okyanusu görebiliyordu; fakat oraya ulaşmak aya ulaşmak kadar zor gibi görünüyordu. Crocodile uzaklaşırken, “Sen bilirsin,” dedi. “Sadece duyduklarımı söyledim. Nereye gidersen git, yolun açık olsun.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir