Umberto Eco – Tez Nasıl Yazılır

Elinizdeki kitabın ilk baskısı İtalya’ da 1977 yılında okurla buluşmuştu ve o tarihten itibaren de hedef kitlesi olan mezun adayı okurların elinden hiç düşmedi diyebiliriz. Üniversite öğrencileri ve tez danışmanlarının sürekli başvurduğu bir kaynak olarak güncelliğini ve değerini korudu. Dile kolay tam 40 yıl önce yayımlanan bu kitabın, aradan bunca zaman geçtikten sonra Türkçeye çevrilmiş olması biraz geç kalmış bir girişim olsa da çok önemli bir adım. Türkiye’de sosyal bilimler alanında birkaç tez yazmış ve onlarca tez çalışmasını danışman olarak yönetmiş, aynca yıllarca bilimsel araştırma yöntemleri dersi vermiş, müfredatta Tez Nasıl Yazılır?’a benzer kitaplardan yararlanmıştım. Ama nasıl olduysa bu kitap aklımdan çıkıp gitmişti. Oysa 90’lı yılların başında yüksek lisans tezimi yazarken bu kitabı okumuş ve çok da içselleştirmeden yararlanmıştım. Üstelik Tahsin Yücel hocanın bilimsel araştırma yöntemleriyle ilgili dersinde bir bölümünden sunuş da yapmıştım. Danışmanım Gül Işık Alkaç, tezimi yazarken sık sık renkli kalemlerle araştırma konusunu oluşturan metinleri söylem düzeylerine göre işaretlemekten, okuma ve bibliyografya fişlerini düzgün hazırlamaktan söz ediyordu. Gençlik halleri ve hayat gailesinin getirdiği başka şeylerle bu detayların bir kısmını uyguluyor, bir kısmını es geçiyordum. Yine de itiraf etmem gerekir ki okuma fişi çıkarmak için kullandığım kalın not kartlarımı daha geçen yıl çöpe atabildim. Bir kısmı kullanılmıştı, bir kısmına dokunmamıştım bile. 13 Okuma fişi terimi şimdi genç öğrencilerin büyük bir bölümüne yabancı gelecek. Fiş mi? Ne fişi? Fişlenmekle ilgili bir şey mi yoksa diyecekler. Bazıları beni çeviride bu terimi kullandığım için belki de eleştirecek.


Oysa bu terimi özellikle kişisel tarihimin o yıllarına dönerek ve bir araştırma geleneğini hatırlatmak için kullandım. Fişlerin ne olduğunu, nasıl kullanıldıklarını, neden önemli olduklarını kitabı okurken öğreneceksiniz. Ben sadece küçük bir hatırlatmayla, bir araştırma geleneğinin ayrılmaz bir parçası olan bir şeyin sözlüğümüzden uçup gittiğine dikkat çekmek istedim. Oysa bilim üst üste konulan tuğlalardan oluşan bir duvar değil mi? Eco’nun sık sık kahramanlarına söylettiği ve elinizdeki kitapta da hatırlattığı gibi “devlerin omuzlarına çıkmış cüceler” değil midir, bilimsel mütevazılığı kavramış araştırmacılar. Bilimsel paradigmayı değiştirmek için bile, onun içinde hareket etmek gerektiğini ne çabuk unuttuk? Önceki paradigmayla hesaplaşmadan, ceket değiştirir gibi bilimsel paradigma değiştirilen bir ülkede, araştırma geleneği, yöntemleri ve terimlerinin tarihsel, süreğen ve tutarlı olması şaşırtıcı olurdu doğrusu. Her şeye rağmen iyi bir araştırmacı olmak istiyorsanız, öncelikle kendi sorularınıza sahip çıkan bireyler olmanız gerekiyor, o zaman gerisi kolay olacaktır ve doğru yararlanırsanız bu kitabın rehberliğinde sonucundan memnun kaldığınız çalışmalar üretebilirsiniz. Türkiye’de üniversiteden yolu geçen herkes, hele ki sosyal bilimler alanında çalışıyorsa, tezlerin kalitesi ve içeriği konusunda bir fikre sahiptir. Fikri olmayanların kulağına kar suyu kaçırmak istemem ama bu kitabı elinize aldığınıza ve okumak niyetinde olduğunuza göre şunu söyleyebilirim: Ülkemizde yazılan herhangi bir tez elinizdeki kitabın işaret ettiği konulardan yansını dikkate alsa, belki teze benzer ve daha sonra bir işe yarama şansı olur. Bir işi yapılması gerektiği gibi yapmak ile yapmış olmak için yapmak arasında onlarca fark var. Öğrencinin teslim tarihi geldiğinden alelacele yazılıp getirilen onlarca tezle karşılaştım. Araştırma sorusu, konusu, amacı belli olmayan bu çalışmalarda bir de yöntem sorunu olduğunda değerlendirme aşamasında işler daha da karmaşık hale geliyordu. Konu seçimi, düzgün bibliyografya araştırması, alıntı ve okuma notlarının doğru bir biçimde kaydedilmesi (eleştirel okuma yapmayı bilmek diye14 lim) akademik yazım kurallarına riayet edilmesi iyi bir tez yazmak için olmazsa olmaz koşullar. Elinizdeki kitap tam da bu konularda vazgeçilmez bir rehber olabilecek nitelikte. Danışmanlık yaptığım ve tez jürilerinde yer aldığımda en sık karşıma çıkan sorunlardan biri de atıf ve alıntı usullerinin mantığını kavrayamamış öğrencilerdi. Soruna birbiriyle çelişen, iç tutarlılığı olmayan, her üniversitede farklı telden çalan tez yazma yönergeleri de katkıda bulunmuyor diyemem doğrusu. Eco, 40 yıl öncesinden bu sorunu kavramınızı sağlayacak tavsiyeler veriyor.

Kitap isimleri italik mi yoksa kalın mı yazılır meselesi bile bizim ülkemizde çözülmemişken Eco, tezlerin daktiloyla yazıldığı bir dönemde bu işin nasıl çözümlendiğini ve nasıl sorunlara yol açabildiğini bize aktarıyor. O zamanlar daktilolarda italik yazı karakteri olmadığından kitap ve dergi isimlerinin altı çiziliyordu ve tez savunulduktan sonra kitap olarak yayımlanırsa altı çizili bölümler dizgide italik hale getiriliyordu. Eco bir tez yazmanın “daha sonraki yaşantınızda daima işinize yarayacak benzersiz bir araştırma deneyimi yaşamak” anlamına geldiğini kitap boyunca çeşitli yerlerde vurguluyor. Gerçekten de araştırma yapmayı öğrenmek, hayatta pek çok sorunu çözecek anahtara potansiyel olarak sahip olmak anlamına da geliyor. Bazıları, 40 yıl önce yazılmış bu kitabın, benzerleri sürekli yazılıp piyasaya sürülürken işlevinin ne olabileceğini sorup şüpheyle yaklaşabilir. Araştırma yöntemlerinin böylesine hızla geliştiği, bilginin parmaklarımızın ucunda olduğu, elyazısı ve daktilo çağını çoktan geçtiğimiz bu dijital çağda yazarın önerdiği bazı yöntemler çok eski ve modası geçmiş gibi gelebilir ama hız ve (ülkemizde kısmi de olsa) bilgi kaynaklarına kolayca erişilebilirlik çağında görüntünün aldatıcılığına kapılıp yanılmamak gerekiyor. Çünkü elinizdeki kitapta göreceğiniz gibi Eco bir tez yazmanın iğneyle kuyu kazmak gibi ince, zorlu ve özenli bir iş olduğunu çok iyi anlatıyor. Bunu kanıtlayan en iyi örnek dilimize Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik başlığıyla çevrilmiş olan ve Thomas Aquinas’ın estetik anlayışı özelinde genel olarak Ortaçağ estetik anlayışını araştırıp sorgulayan Eco’nun mezuniyet tezi. Neyi araştırmak istediğiniz, bu araştırma için gerekli kaynakların erişilebilirliği, teze ayırabileceğiniz zaman, konu seçi15 minizi belirleyen parametreler olarak dikkate almanız gereken öğeler; elinizdeki kitap bu konuda çok detaylı, ufuk açıcı ve işinizi kolaylaştırıcı bilgiler sağlıyor. Tez yazmak isteyen herkes başlangıçta dünyayı kurtaracak formülü arar gibi konuyu ve araştırma alanını geniş tuttuğundan bu bileşenlere dikkat edilerek seçilmiş tez konularıyla çok sık karşılaşılmıyor aslında. Eco konuyu seçmek ve daraltmak meselesini, monografik, panoramik, teorik tezler, kuramsal tez, uygulama tezi, klasik eski konular mı yoksa güncel yeni konular mı başlıklarıyla ele alıp çok iyi bir rehber sağlıyor. Bir de bir türlü bitmeyen tezler için umut kırıcı olacak bir saptaması var: Bir tez yazmak “altı aydan az üç yıldan fazla” zaman almamalı diyor. Tezini yıllardır yazamamış olanların umudu kırılmasın, belki de bu kitabın rehberliğinde çok kısa zamanda bitirebilirler. Çeviriye dair bir şey söylemem gerekirse … Aslında 40 yıl öncesine ait bu kitapta yazarın kendi tezi için hazırladığı okuma fişlerinin ve “Nihai Redaksiyon” başlıklı bölümün hem o dönemin yazım geleneğini hem de yazarın emeğini göstermesi açısından fotoğraf olarak kalması ve çevrilmemesi gibi bir karar almak isterdim. Ancak, söylediğim bölümlerin, özellikle de okuma fişlerinin içeriği biçiminden daha ağır bastı ve bu nedenle çeviri bittikten bir ay sonra elim klavyeye zorla giderek çevirdim, umarım bir çevirmen körlüğü yaratmamışımdır.

“Nihai Redaksiyon” bölümü ise oldukça nostaljik. Daktilo kopyasının nasıl yapılacağı, nasıl görüneceği, İtalyanca yazarken nelere dikkat edilmesi gerektiği, hangi sözcüklerinin altının çizilmesi gerektiği, vurgunun nasıl yapılacağı gibi biçimsel detayları içeriyor. Bu biçimsel detaylar yıllar öncesine ait olmakla birlikte, bugün tez yazanlar için de kulağa küpe olacak yanları var. Hangi dilde tez yazıyorsanız, o dilin akademik dilini iyi kullanmanız, alıntı ve atıf kurallarına dikkat etmeniz, tezinizin formatının düzgün olması için elinizden geleni yapmanız gerekiyor. Daktiloyla tez yazılan bir dönemde üretilmiş bir çalışma bizim başvuru kaynağımız olurken, elimizdeki son derece gelişmiş aletlerle yamuk yumuk, bölük pörçük, ne dediği anlaşılmayan metinler üretmek gibi bir lüksümüz olmadığını da bize hatırlatmış oluyor. Çeviride beni en çok düşündüren noktalardan biri de kaynakça ve bibliyografyada kullanılan kısaltmaların Türkçe16 leştirilme meselesiydi. Eco, kitabını kaleme aldığı dönemde Kıta Avrupa’sında kullanılan kaynakça gösterim kurallannı kullanıyordu. Kuşkusuz o zamanlar Amerikan üniversitelerinde kullanılan sistemi de biliyor ve iki sistemin farkına işaret ediyordu. Bilimimizin de ithal olduğunu unutmadan, bizdeki alıntılama, atıf ve kaynakça oluşturma sistemlerinin Amerikan sistemine daha yakın bir görünüm çizdiğini düşünüp hepsini ona dönüştürmek bir seçenekti. Ancak bu sefer yazarın her iki sistem arasındaki farkı açıkladığı yerler sorun yaratacaktı. Her iki gösterim sistemini de kısmen Türkçeleştirmek mümkündü: Örneğin bütün kaynakça ve bibliyografya örneklerinde, gösterimlerle ilgili kısaltmalar için Türkçedeki kalıplan kullanabilirdik ama sosyal bilimler öğrencilerinin başka dillerde okuma yapma ve kaynakça sorgulama alışkanlığı ve gerekliliğini düşünerek akademik yazım kısaltmalarının biçiminden söz edilen yerlerde özellikle Türkçeleştirmekten kaçındık. Bazı bölümlerde ise içerik nedeniyle Türkçeleştirmek okur için daha yararlı bir çeviri karan olacaktı. Özellikle tezin konusunun bulunması, araştınlması, bu araştırmaya dayanarak çeşitli bilgi fişlerinin hazırlanmasıyla ilgili konuların yer aldığı sayfalarda bu gösterimleri yaygın kullanımlarıyla Türkçeleştirmeyi yeğledik. Elinizdeki kitapta yer alan kısaltmalar tablosu, bibliyografik gösterimlerin anlamını çözmenize yardımcı olacak. Önemli olan, Eco’nun da vurguladığı gibi gösterim sisteminin nasıl işlediğini kavramanız ve hangi gösterim sistemini tercih ederseniz edin onu tutarlı kullanmanız.

Bu, kolaycı bir tutum gibi gelebilir ama üzerinde çok düşünülerek alınmış bir karar. Ülkemizde standartlaşmış Türkçe bir kaynakça oluşturma, bibliyografya hazırlama, akademik yazım gösterimleri kılavuzunun olduğunu iddia edemeyiz. Her kürsü, her fakülte, her enstitü ve hatta her hoca, kendi geleneğinden yola çıkarak bir Türkçeleştirme yolu izlediğinden standart olmayan bir sistem kullanmaktansa bibliyografya hazırlama, kaynakça oluşturma, alıntı yapma ve atıfta bulunma meselesinde sizlere yardımcı olabilmek için Eco’nun kullanımlarını, gerekmedikçe, aynen bırakmayı yeğledik. Aynca bu kullanımların 40 yıl öncesine ait olduğu bilgisini de unutmadan hareket ettik. Bir sosyal bilimler araştırmacısı her zaman eski ve daha az başvurulmuş kaynaklann peşine düşmeye aday 17 olduğundan o döneme ait özellikleri de korumanın önemli olduğunu düşündük. Özetle elinizdeki kitap, akademik dil kullanımı, referans gösterme ve bibliyografya oluşturmayla ilgili günümüzde pek çok farklı sistem ve yöntem olduğu için size içerik açısından çok daha fazla yardımcı olup yol gösterecek bir kaynak.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir