Yilmaz Oztuna – II. Sultan Mahmud

İkinci Sultan Mahmud’un dedesi, Üçüncü Sultan Ahmed’dir (saltanatı 1703-1730, hayatı 1673- 1736). Üçüncü Ahmed’den sonra tahta, ağabeyi İkinci Mustafa’nın (saltanatı 1695-1703) 2 oğlu, Birinci Mahmud (saltanatı 1730-1754) ve kardeşi Üçüncü Osmân (saltanatı 1754-1757) geçti. İkisinin de çocuğu olmadı ve bu sûretle İkinci Mustafa’nın nesli 1757’de erkek tarafından kesildi. 1757’de tahta Üçüncü Ahmed’in oğullarından Üçüncü Mustafa geçti (18.1.1717 doğumlu, saltanatı 30.1.1757 – 21.1.1774). Osmanlı İmparatorluğu 1683 bozgunu ile, 1517’den beri muhafaza ettiği Cihan devleti (Fr. Puissance mondiale, Alm. Weltreich) durumundan çıkmıştı. Ama önem bakımından hâlâ Dünya devletleri arasında 1. durumda idi.


1771’de bu durumunu birden kaybetti. Öyle ki, birincilikten dördüncü sıraya düştü. Artık sırasiyle İngiltere, Fransa ve Rusya’dan sonra Dünya’nın 4. devleti idi. Üçüncü Mustafa’nın saltanatı bu şekilde kapandı ve halefi Birinci Abdülhamîd, tahta geçer geçmez, Küçük Kaynarca Anlaşması denen feci belgeyi kabûl etmek durumunda kaldı. Üçüncü Mustafa’nın yerine, kardeşi Birinci Abdülhamîd tahta çıktı (21.1.1774 – 7.4.1789, doğ. 20.3.1725). Osmanlı Devleti’nde reform hareketleri iki safhaya ayrılır: Birinci safhada Hoca Sâdeddin Efendi, İkinci Osmân, Dördüncü Murad, Köprülü Mehmed Paşa ve birtakım fikir adamları vardır ki, devlete 16. asırdaki gücünü kazandırmak isterler.

Avrupa etkisi yoktur veya çok azdır. Zira 17. asırda Osmanlı Devleti, hâlâ Avrupa’dan üstündür. İkinci safha, Üçüncü Ahmed (1703-1730) ile başlar. Gerek onun, gerek halefleri olan Birinci Mahmud (1730-1754), Üçüncü Mustafa (1757-1774), Birinci Abdülhamîd (1774-1789) devirlerindeki reformlarda Batı etkisi açıktır. Birtakım müesseseler, Batı örneğine göre düzenlenir veya düzenlenmek istenir ve Batı’dan bazı yenilikler gelir. Ulemâ sınıfı ile sıkı ittifak içinde bulunan yeniçerilerden çekinen padişahlar ve vezirler, daha radikal reformlara gidemezler. Tavizci ve çekingen reformlar, bir kaç yeni müessese ile yetinirler. Radikal reform, Birinci Abdülhamîd’in halefi Üçüncü Selim (1789-1807) ile başlar. Yukarıda Birinci Mahmud’la kardeşi Üçüncü Osman’ın hiç çocukları olmadığını, İkinci Mustafa dalının 1757’de söndüğünü, kardeşi Üçüncü Ahmed’in oğullarından ikisinin, Üçüncü Mustafa ile Birinci Abdülhamîd’in Hânedân’ı devâm ettirdiğini söylemiştik. Üçüncü Mustafa dalı da erkek tarafından 1808’de Üçüncü Selim’in ölümü ile kesildiği için Hânedân, Birinci Abdülhamîd’den yürüdü. Üçüncü Selim’in de çocuğu olmadı. Konumuz olan İkinci Mahmud, Birinci Abdülhamîd’in oğludur. Onun için Birinci Abdülhamîd ailesi hakkında bir kaç cümle söylemek gerekir: Bu padişah 15 hanımla evlendi ve bunlardan 23 çocuğu oldu. Bunlardan 4 kızı ile 2 oğlu yaşadı.

Diğerleri bebekken öldüler. Bebekken ölenler içinde en çok yaşıyanlar 2. velîahd Şehzâde Mehmed (1776-1781), 2. velîahd Şehzâde Süleyman (1779- 1786), 4. velîahd Şehzâde Mehmed Nusret (1782-1785), Fatma Sultan (1782-1786), Emîne Sultan (1788-1791)’dır. Üçüncü Mustafa’nın yaşıyan kızları Ahter-Melek Hanım (1758?-1785), Ayşe Dürr-i Şehvâr Sultan (Hanım) (1760?-1826), padişahlığında doğan Esmâ Sultan (1778-1848) ve Hibetullâh Sultan (1789-1841)’dır. Birinci Abdülhamîd’in yaşayan oğulları, Dördüncü Mustafa (8.9.1779- 16.11.1808, saltanatı 29.5.1807-28.7.1808) ile İkinci Mahmud’dur (20.

7.1785-1.7.1839, tahta çıkışı 28.7.1808). Babası Birinci Abdülhamîd öldüğü zaman, Şehzâde Mahmud, 3 yaşını 8 ay ve 18 gün geçiyordu, çok küçük bir çocuktu. 6 yaş büyük ağabeyi Şehzâde (Dördüncü) Mustafa ise 9,5 yaşında idi. İşte Birinci Abdülhamîd ölüp yerine ağabeyi Üçüncü Mustafa’nın oğlu Üçüncü Selim tahta çıktığı zaman (7.4.1789), bu 9,5 yaşındaki Şehzâde Mustafa velîahd ve kardeşi Şehzâde Mahmud ise 2. velîahd oldu ve padişah ile bu iki şehzade dışında Osmanoğulları Hânedânı’nın başka hiç bir erkek üyesi, şehzâdesi mevcud değildi. Üçüncü Selim’in de çocuğu olmadığı için, onun 1807’ye kadar devâm eden saltanatı boyunca, Şehzâde Mustafa ile kardeşi Şehzâde Mahmud, Osmanoğulları’nın iki imparatorluk prensi olarak kaldılar, üçüncü bir şehzâde doğmadı. Şehzâde Mahmud’un hayal meyal hatırladığı babası Birinci Abdülhamîd 64 yaşında, 15 yıllık bir saltanattan sonra ölmüşdü (Şehzâde Mahmud doğduğu zaman babası Birinci Abdülhamîd 60 yaşını 4 ay geçiyordu). Ölüm şekli patetik’tir: Ukrayna’da Özü kalesinin Ruslar’ın eline düştüğünü, kaledeki bütün Türkler’in kadın, erkek, çocuk kılıçtan geçirildiğini anlatan Sadrâzam arîza’sını (raporunu) okurken beyin kanaması geçirir ve ölür.

Tebeasını koruyamamış olmanın utancıyle ar damarı çatlamıştır. İşte Sultan Mahmud böyle bir karakter yapısındaki babadan doğdu. Sonraki asırlarda tarihimiz, yüz binlerce Türk’ün ölümü karşısında kılı kıpırdamayan devletlülerle dolup taşacaktır. Nakş-ı Dil Vâlide-Sultan Sultan Mahmud’u doğuran Nakş-ı Dil Hanım (1768?-1817), oğlu İkinci Mahmud adıyle tahta çıkınca Vâlide-Sultân olarak (28.7.1808-28.8.1817) 9 yıl müddetle imparatorluk protokolünde 2. yeri işgal etti. Fâtih Camii yanındaki türbesinde gömülüdür. Fâtih’te mektep, sebil, imaret, meşrûta, Kasımpaşa’da çeşme, namazgâh, Sultanahmet’te çeşme, Alemdağı’nda çeşme, Ayvansaray’da mescid gibi hayrâtı vardır [1] . İşte bu vâlide-sultân’ın şahsiyeti üzerinde pek çok münakaşa edilmiştir. Nakş-ı Dil Vâlide-Sultân, Kafkasyalı, muhtemelen Gürcü’dür. Bir kısım Batılılar ise onun Fransız asıllı olduğu üzerinde ısrar etmişlerdir [2] . Hattâ Sultan Mahmud’un Batı’cılığı ve dehâsı, annesinin Avrupalı ve Fransız olmasından kaynaklanıyormuş! Bunu söyliyen Batılı yazarlar bile çıkmıştır.

Vâlide-Sultân’ın küçük yaşta Türk korsanlarının eline düşüp Saray’a gönderilen, Antiller’de Martinik adasında oturan soylu bir Fransız ailesinin kızı olduğu hakkındaki iddia veya rivayet, kesin şekilde yanlış ve geçersizdir. Zira denizde kaybolan Mademoiselle Aimée du Buc de Rivery’nin kayboluş tarihi, yaşı, kronoloji bakımından onun Nakş-ı Dil olmasını imkânsız kılıyor. Kaldı ki, Osmanoğulları’nın aile geleneklerinde böyle bir rivayetin izi bulunmamaktadır ve hepsi babaannelerinin Kafkasyalı olduğunda birleşmişlerdir. Aslında Sultan Mahmud’un annesinin Fransız asıllı bulunmasında en ufak bir küçültücü taraf olamazdı. Öyle olsaydı ne değişirdi? Ancak değildir. Batılılar’ın Fâtih’in annesinin de Fransız asıllı olduğu iddiaları ünlüdür. Üstelik bazı hayali geniş Avrupalı yazarlar, Nakş-ı Dil Vâlide Sultân’ın Hıristiyan imanı ile öldüğünü yazmak derecesinde saçmalığa düşmüşlerdir. Şehzâde Mahmud’un Doğumu, Gençliği Şehzâde Mahmud, Birinci Abdülhamîd ile Nakş-ı Dil’in oğlu olarak 20 Temmuz 1785 günü Topkapı Sarayı’nda doğdu. Sultan Abdülhamîd’in son doğan şehzâdesidir. 4. velîahd yâni tahtın 4. adayı olarak doğdu ve 3 aylıkken gene bebek yaşta bir ağabeyinin ölümü üzerine 3. velîahdliğe yükseldi. Babası Birinci Sultan Abdülhamîd’in ölümünde 4 yaşını doldurmamıştı ve bu ölümle 4 yaşına gelmeden 2. velîahdliğe yükseldi.

Kendisinden 23 yıl, 6 ay, 27 gün büyük olan amca oğlu Üçüncü Selim’in 18 yıl, 1 ay, 19 gün süren bütün saltanatı boyunca 2. velîahd olarak kaldı. I. Velîahd ise, kendisinden 6 yaş büyük olan ağabeyi Sultan Mustafa idi. Şehzâde Sultan Mahmud’un şahsiyeti, Üçüncü Selim’in 18 yıllık saltanatı sırasında oluştu. Bu müddet içinde eğitim ve öğretim gördü. Bilindiği gibi Üçüncü Selim, 1595’te ölen Üçüncü Murad’dan beri gelen padişahlar arasında en yüksek tahsillisi, en geniş kültürlüsü olarak 1789’da tahta çıktı. Tahta çıktığı günden tam 3 ay, 7 gün sonra Büyük Fransız İhtilâli (14.7.1789) başlamıştır. Aydın, reformist, enerjik Üçüncü Selim erkek olarak iktidarlı, fakat kısırdır. 16 cariye ile evlenmiş, hiç bir çocuğu olmamıştır. Geleneksel olarak monarşilerde, velîahd, hükümdarın öz oğlu olmadığı takdirde, hükümdar-velîahd ilişkileri soğuktur. Üçüncü Selim’in velîahdi Şehzâde Sultan Mustafa, onun amcasının (babasının küçük kardeşinin) büyük oğlu idi. Oğlu değil, kardeşi ve yeğeni bile değildi.

Üstelik Şehzâde Mustafa mağrur, durgun, karizmadan mahrum bir prensti. Sultan Selim, velîahdine çok iyi muamele etti, fakat onu sevemedi. Sultan Mustafa da amca oğlu Sultan Selim’i hiç sevememiş, hattâ anlıyamamıştır. Muhtemelen çocuk yaşta iken bile Sultan Selim’in radikal reformlarını kavrıyamamış, geleneksel düzeni yıkacağından endişe etmiştir. Üçüncü Selim, hiç sevmediği amca oğluna iyi davranmaya şu bakımdan da vicdanen borçlu idi: Şehzâde Mustafa’nın babası Birinci Abdülhamîd, Sultan Selim velîahd iken reformcu sadrâzam Halil Hamîd Paşa’nın komplosunda onunla işbirliği yapıp amcasını tahttan indirmek, yerine çıkmak istemişti. Osmanlı tarihinin önemli iç olaylarından biridir. Meşrû bir imparatoru, Osmanlı hâkan-halîfesi’ni, üstelik hiç bir sebep olmaksızın, sadece radikal reformcu olmayıp ılımlı reformcu (yâni inkılâpçı değil ilerici) olduğu için tahttan indirmeye teşebbüsün cezası tektir. Birinci Abdülhamîd, bu cezayı sadrâzamı hakkında uyguladı, yeğeni olan velîahd Sultan Selim için uygulamadı. Onun için de uygulasaydı yerine yeğeni değil, doğrudan doğruya oğlu geçecekti. Ancak merhametli, sorumluluk duygusuna sahip, Allah’tan korkan bir adamdı. Sultan Selim, amcasının hakkındaki bu davranışını hayatının sonuna kadar unutmadı ve onun oğlu olan Sultan Mustafa’nın âdeta kendi icraatını beğenmez tutumuna sabretti. Üçüncü Selim’in, velîahd Şehzâde Sultan Mustafa’nın ayrı anneden kardeşi olan 2. velîahd Şehzâde Sultan Mahmud’a karşı tutumu ise, bambaşka oldu. Kendi çocuğu olmayacağını anladıktan sonra, 24 yaş küçüğü olan ve tahta geçtiği zaman 4 yaşından küçük bulunan Şehzâde Mahmud’u oğlu gibi kabûl etti. Tamamen evlâd muamelesi yaptı.

Üstelik Şehzâde Mahmud, ağabeyi Mustafa’nın aksine sevimli, karizmatik, yakışıklı, olağanüstü zeki ve kavrayışlı, espri’si olan, mizahtan hoşlanan, tenkitlere kulağı açık bir çocuktu. 4 yaşında kaybettiği babasını zamanla unuttu. Üçüncü Selim’i iç dünyasında babası olarak kabûl etmeye başladı. Pâdişâh ve 2. velîahdi olan kuzeni, fevkalâde kaynaştılar. Velîahdinin eğitimi ile rutin şehzâde öğrenimi dışında hiç uğraşmıyan Üçüncü Sultan Selim, 2. velîahdinin eğitim ve öğrenimi ile çok yakından ilgilendi. Mutlak monarşilerde iktidarın dışında kalanlar, muhalifler, memnuniyetsizler, hükümdârın değil, velîahdin çevresinde birikir ve çöreklenirler. Bu durumda velîahd, ister istemez muhalefet lideri hâline gelir ve hükümdarla arası açıldıkça açılır. Sultan Selim’in şehzâdesi olmadığı için, Hânedân’ın kendisinden başka iki erkek üyesi, imparatorluk prensi olan iki amca-zâdesi, Sultan Mustafa ve Sultan Mahmud, şehzâdelere uygulanan kafes sisteminin sert disiplininden uzak kaldılar. Zaten Sultan Selim mutlak bir monarşide olabildiği nisbette liberal bir hükümdardı. İki şehzâdeyi sıkmadıktan başka, onlar hastalanır, sıkılır, ölürler ve Osmanoğulları denen azametli hânedan tarihe karışır endişesi içindeydi (bu endişesini açıkça söylemiştir). Sultan Mahmud, Üçüncü Selim gibi, 16. asır şehzâdelerine epey yakın düzeyde bir öğrenim gördü. Lalası Anber Mehmed Ağa, 1808’de tahta çıkınca hazînedâr, dârüssaâde ağası (1813-5) oldu, Şam’da oturdu, 1823’te şeyhu’l-Harem olup 1827’den sonra Şam’da öldü.

Sonraki lalası Mehmed Bey, Seferli Odası kethudâsı idi. Sultan Mahmud tahta çıkınca silâhdâr-ı şehryârî olup 4 ay sonra Kıbrıs’a sürüldü, 1820’de orada öldü. Vezirlerden Boşnak Receb Paşa’nın (1698?-1768) küçük oğludur. Son baş lalası Tayyâr Efendi (1733-1834, Târîh-i Enderûn, III, 405-6), 101 yaşında öldü. Oğlu 5 ciltlik Enderûn tarihinin yazarı Ahmed Atâ Bey’dir. Sultan Mahmud’un sülüs, nesih ve celî icâzetleri aldığı hat hocaları Kebeci-zâde Mehmed Vasfî Efendi (ölm. 1832, Son Hattatlar, 447 v.dd.) ve Kazasker Mustafa Râkım Efendi’dir (1758-1826, Son Hattatlar, 269 v.dd.). Tanbûr ve ney ile musikiyi bizzât Sultan Selim’den öğrendi ki, padişahça ne kadar sevildiğini gösterir. Sonradan padişah olunca, Kazasker Tosyalı Mustafa İzzet Efendi’den ney’ini ilerletti. İlk sazı tanburdur. Fakat Üçüncü Selim, Sultan Mahmud’un asıl tabir caizse siyâsî ilimler ve politika hocasıdır.

Şehzâdeliğinde Adlî mahlasını alarak bu isimle şiir yazdı. “Sultân Mahmûd-i Adlî” denmesi mahlası sebebiyledir. Şâir, bestekâr, tanbûrî, neyzen, hânende, büyük hattat olan Sultan Mahmud, Mevlevî ve Nakşbendî idi. Arapça ve Farsçaya vâkıftı ve padişahlığında konuşulanı anlıyacak, fakat kendisi konuşamıyacak derecede Fransızca öğrendi. İyi öğrenemediği bu Batı dilini büyük oğlu Sultan Abdülmecîd’e çok iyi öğreterek öldü. Biyografisinden ve Şahsiyetinden Bazı Çizgiler Atâ Bey’e göre Sultan Mahmud’un “kadd-ü kaameti tûle mâil (boyu bosu uzuna yakın) ve vechi müdevver (yüzü yuvarlak), lihyesi (sakalı) siyâh ve endâmı matbû (vücudu güzel) idi”. “Ayasofya’da bir nümûne-i hârika olan büyük levha İkinci Sultan Mahmud’undur” (Son Hattatlar, 227). İkinci Mahmud, 1 Temmuz 1839 geceyarısından sonra bir müddetten beri dinlendiği ablası Esmâ Sultan’ın Çamlıca’daki küçük sarayında öldü. 54 yaşını bitirmesine 18 gün kalmıştı (53 yıl, 11 ay, 12 gün). 28 Temmuz 1808 (zevâlî saat 8.00)’de başlıyan saltanatı bu sûretle 31 yıldan 26 gün eksiktir (30 yıl, 11 ay, 4 gün). Doğumunda 4. velîahd, az sonra 3. velîahd, babasının ölümüyle 4 yaşına gelmeden 2. velîahd oldu ve 2.

velîahdliği 18 yıl, 1 ay, 19 gündür ki, Üçüncü Selim’in saltanat müddetidir. Tahta 1 yıl, 2 ay için ağabeyi Dördüncü Mustafa oturdu. Dördüncü Mustafa’nın ancak ölümünden 6 ay sonra doğan ve 6 aylık ölen Emîne Sultan adlı kızı olmuşdur. Onun için Dördüncü Mustafa devrinde kardeşi Sultan Mahmud, 14 ay müddetle velîahd idi. Bu müddet içinde tahttan indirilen Üçüncü Selim de hayatta idi ve onu tekrar tahta çıkarmak için “Rusçuk Yârânı” denen reformcu komite gizlice faaliyette idi. Üçüncü Selim’i öldürten Dördüncü Mustafa, ayni gün tahttan indirilerek yerine İkinci Mahmud çıkarıldı. Dördüncü Mustafa da 3 ay, 19 gün sonra öldürüldü. Sultan Mahmud tahtta hayattaki tek erkek Osmanoğlu olarak kaldı. İlk 3 çocuğu kız oldu. Ancak 25.12.1812’de Şehzâde Murad, velîahd olarak doğunca, Dördüncü Mustafa’nın ölümünden, 3 yıl, 1 ay, 9 günden beri boş kalan verâset makamı doldu. Bu şehzâde Murad gerçi yaşamadı. Ama onun doğumu, babası İkinci Sultan Mahmud’un doğumundan bu yana, tam 26 yıl, 7 ay, 6 günden beri Osmanoğulları’nda ilk şehzâde doğumu olduğu için, sevinçle karşılandı. Hânedân’ın erkek tarafından kesilmesi, imparatorluğun derhal ayrı devletlere ayrışarak dağılması demek olduğu için, çok korkulurdu.

3 yaşını 8 ay, 18 gün geçe, kendisinden 23 yıl, 6 ay, 27 gün büyük olan amca oğlu Üçüncü Selim’in 2. velîahdi olan Sultan Mahmud, Üçüncü Selim’in tahttan indirilmesi üzerine, 18 yıl, 1 ay, 19 gün sonra 21 yaşını 10 ay, 9 gün geçe velîahd, 14 ay sonra 23 yaşını 9 gün geçe de padişah (hâkan-halîfe) oldu. İkinci Mahmud, sürmenaj ve veremden öldü. Halkın kısaca “Türbe” dediği Sultan Mahmud Türbesi’ne gömüldü. Burası Cağaloğlu’nda, Sultan Mahmud’un çok sevip saydığı ablası Esmâ Sultan’ın (1778-1848) sarayı istimlâk edilerek, arsasının bir kısmı üzerine yapıldı ve 12.10.1840’da Birinci Abdülmecîd tarafından açıldı, sonra bahçesine Tanzîmât devlet adamlarının ileri gelenleri gömülerek bir Tanzîmât panteonu hâline getirildi. Türbe kısmına, Sultan Mahmud’un yanına ise küçük oğlu Sultân Abdülazîz 1876’da ve Sultan Mahmud’un torunu İkinci Abdülhamîd 1918’de, Sultan Abdülazîz’in oğlu Velîahd-i Saltanat Yusuf İzzeddin Efendi ise 1916’da gömüldü. Vehhâbîler’in Mekke’den çıkarılması üzerine (23.1.1813), Şeyhulislâm Dürrî-zâde Abdullah Efendi’nin 28.5.1813 hutbesi ile Sultan Mahmud’a “Gazi” unvanı verilmiştir. Tahta çıkan Sultan Mahmud’a o zaman sadece nakıybüleşrâf olan ayni Abdullah Efendi kılıç kuşattı ki, 14 ay önce de Dördüncü Mustafa’ya kılıç kuşatmıştır (Eyüp Türbesi içinde padişahların kılıç kuşanması, taç giyme töreni mesâbesindedir).

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir