Yusuf Akçura, OsmanIı İmparatorluğunun son yirmi yılında, Türkçülük savaşma katılaniar arasında yer almıştır. Cumhuriyet devrinde de bu yerini korumuştur. Yaşamı dalgalı ama başarılı geçmiştir. Siyasal çalışmaları, yazarlığı, özellikle siyaset ve tarih konuları üzerine düşünceleri île kültür hayatımızda canlılığı sürecek olan bir etki yapmıştır. Bu etkiyi belirtmek için kaleme alınmış olan bu yazı, iki bölümü kapsamaktadır. Birinci bölümde Akçura’nm kısa bir biyografisi verilecektir, İkinci bölümü ise “ Üç Tarz-ı Siyaset” adlı yazısı ile bu yazı hakkında yapılan eleştirilere dair olacaktrr. Yusuf, 1876 yılının aralık ayının ikinci gününde, Volga suyu kıyısında Sİmbir kentinde dünyaya gelmiştir. Ailesi varlıklı idi. Babası Basan Bey Akçura fabrikatör idi. Anası Bibi Banu Hatun, Knzan’ıtı tanınmış ailelerinden Hasanoğuliarmdandt. Amcalarından İbrahim Akçura, Türk dili ve edebiyatı konularında geniş bilgi sahibi idi. Türkçülük çalışmalarında, sonraları ün kazanacak olan, İsmail Gaspirinski eniştesi İdi. Böyle bîr aile ortamından gelmesi, Yusuf’u rahat bir çocukluk yaşamı için aday göstermekte idi. Oysa kİ hiç dc öyle olmadı. İki yaşını bitirmeden babası öldü. Anası çuha fabrikalarını iyi yönetemedi, işleri moral yıpratıcı düzeyde bozulunca Baııu Hatun Y’usuf iie İstanbul’a göçetmek zorunda kaldı. (1883), Volga kıyılarından Boğaziçi sahillerine geldiği sıralarda Yusuf yedi yaşlarında bir çocuktu. Sarı saçlı idi. Yüzünün hatları ince, bakışları çoğu çocuklarınki gibi canlı ve tatlı idi. Gelişmekte olan karakteri, gelecek için ümit verici idi. Yusuf, normal denecek bir ilk vc orta öğrenim gördükten sonra Harp Okuluna girdi, çalışkanlığı ile dikkati çekti. 1897 de kurmay sınıfına geçmeyi başardı. Çoğu kurmay adaylarının Abdülhamİt istibdadına karşı duyduğu nefreti o da duymakta idi. özgürlük üzerine yazılmış, okunması yasak edilmiş yazıları gizlice okumakta idi. Bir kez tutuklandı ise de bağışlandı. İkinci kez tutuklandığında, harp divanına verilerek yargılandı, askerlik mesleğinden çıkarılarak Ferid (Tek) iie birlikte Trablusgarb’a sürgün edildi. ÜÇ TARZ-I SİYASET Yusuf Akçura, uzun sure sürgün hayatı yaşamadı, bir kolayını bularak arkadaşı Ferİd (Tek) ile birlikte bir Maltız kayığı He Avrupa yakasına kaçmayı başardı. Paris’e geldi. Askerlikten başka bir yüksek öğrenim seçmek gereğini anlıyordu. İstemediği ve düşünmediği halde siyaset yoluna atılmıştı. Serbest Siyasal Bilgiler Okuluna girdi. 1902 yılında* bu okulda, öğrenimini başarı İle bitirdi. Yusuf’u artık Paris’te tutan bir şey kalmamıştı. Türkiye’ye dönmesi yasaklanmış olduğu İçin Rusya’ya, amcasının yanına döndü. Bu dönüş Yusuf’un yaşamında bîr dönüm noktası olabilirdi. Amcası çok zengindi, fabrikaları vardı; çocuğu olmadığı için Yusuf’u kendisine mirasçı yapmak istedi. Ona sermayeyi yöneltmek ve üretmek yollarım öğretmeye koyuldu. Yusuf, dimağında kaynaşan uluşçuîuğa ilişkin sorunları geriye İterek, kendisini İş hayatına vermeye çalıştı. Defterler arasına gömülmeye, işçiler arasına karışmaya hatta, mal sürümü sağlamak için, panayırları dolaşmaya başladı. Ne var kİ, servet kazanmak onun eyilimine uymuyordu.. Kimilerinin çok kazanması için, başkalarının çok kaybetmesi gerektiğini anlamakla zihni bulanıyordu. Geceleri fabrikalarda çalıştırılan kız ve erkek çocukların durumu yüreğini dağlıyordu. Anıca ile yeğen arasında servete karşı beliren bu değişik görüş, çözümü olanaksız bir anlaşmazlığa yol açtı ve ayrılık ile sonuçlandı. Amcasını milyonları ile başbaşa bırakan Yusuf, yüreği rahat, düşüncesi bağımsız Kazan’a geliyor. Mahmudiye medresesinde tarih ve coğrafya öğretmenliğine başlıyor. Bir yandan da Kazan Muhbiri Gazetesi’nİ çıkarıyor. Rusya dışında, Abdülhamit istibdadına karşı çalışan Genç Türkîer ile ilişki kuruyor. Mısır’da yayımlanan Türk adlı gazeteye “ Üç Tarz-ı Siyaset” adlı yazışım, buradan gönderecektir. Î908 yılında İkinci Meşrutiyetin duyurulması üzerine Yusuf, İstanbul’a geliyor. Hayatında yeni bir çalışma devresi başlıyor. Önceleri siyasal faaliyetleri nedeniyle kovulmuş olduğu Harp Okulu’na siyasal tarih Öğretmeni atanıyor, Aym yılda Türk illerini ve kavımlerini tanıtmak amacıyla, “Türk Derneği” adiyle bir cemiyet ve bir dergi kurucuları arasındadır. 1911 yılında, Yusuf’u, Darülfünun (Üniversite) da Siyasal Tarih Profesörü, ve Türk Yurdu Dergişi’nin ikinci, sonrada birinci müdürü görüyoruz. i 1912 de Türklerin ulusal eğitimini ve ekonomik düzeyini yükseltmek için açılan Türk Ocağı kurucuları arasındadır. ÖNSÖZ Genel Savaş’ta görev ile Rusya’ya gönderiliyor, Türk Bağımsızlık Savaşı başlayınca Anadolu’ya geçiyor. T, B. M. Meclisine mebus seçiliyor; Dış İşleri Encümeninde çalışıyor. Yazarlık da yapıyor, Ankara Hukuk Okulunda öğretim üyeliğine atanıyor. 1932 de Atatürk’ün uygun görmesiyle Birinci Türk Tarihi Kongresine Başkanlık ediyor; İki yıl sonra» mebusluğu üzerinde kalmak üzere, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yakınçağ Tarihi Profesörlüğüne de atanıyor; Bu arada yine Atatürk’ün uygun görmesiyle’Türk Tarih Kurumu Başkanlığı da yapmıştır. Yusuf’un, yaşamı boyunca, yayınlamış üç bölüme ayrılabilir : olduğu makale ve yazıları I — Genel Türk tarihi, özellikle, Türkçülüğe ilişkin yapıtlar. 2 —-Osmanlı tarihi konusundaki yapıtlar. 3 — Avrupa’nın yakınçağ iarihi’nin siyasal, sosyal ve ekonomik konulariyle İlgili yazılan. Bu başlıklardan da anlaşılacağı üzere, Yusuf’un entellcktücl yaşamının mihveri tarihtir. Tarih yazarlığını i ve Tarih Öğretim Üye-’: İiğini birlikte yürütmüştür. Devrinde tarihin neye yaradığı konuşu; Avrupa’da1 henüz çözülmüş değildi. Kimi tarihçiler, tarihin bağımsızlığına bir sınır çizmiş olmamak için, tarihten edilecek istifadeler konusunda fikirlerini açıklamaktan çekinmişlerdir, Yusuf’a gelince o, tarih tarih içindir, başka bir deyimle tarih, matematik: ilimlerinde olduğu gibi, soyut gerçekler aramak içindir ilkesini kabul etmiyor. Tarihten istifade edilmez kanısında olanlara karşı, düşüncesi şudur: “Tarihi, hayatta kendisinden faydalanılmayan kimi soyut gerçekleri öğrenmek için tetkik etmiyoruz. Tarih, bağlı bulunduğumu^ İnsan topîumunun belli zaman ve alanda çıkarım sağlıyacak bilgi, düşünce veduygu verebileceği için önemlidir”. Yusuf’un Türkçülüğünün temelinde ve amacında tarihin anlamına ilişkin bu düşünce egemendir5. Yusuf’un Türkçülüğünün, üç ortamda geliştiği görülmektedir. İstanbul’da, Rusya’da ve Fransa’da. İstanbul’daki ortam üzerine, sonraları kendi kaleminden çıkan ve Türk JV/’nda yayın lana n; biyografisinde, şu sözleri dikkati çekicidir; “Akçura oğlu Yusuf’un biraz şuurlu Türkçülüğü Harp Okulu sıralarında başlar. O yamanlar, Tutum Eserlerin bir listesi bu yazının sonuna eklenmiştir. savaşı öncesinde, Necip Asım Beylerin, Veled Çelebi Efendilerin, Tahir Beylerin Türkçülüğe İlişkin yazılan yayınlanmakta idi. İsmail Gaspirinski’nin Tercüman11 da bir aralık İstanbul’a gelip dağıtılıyordu. Ak* çura oğlu’nun bu yazılardan etkilenmiş olduğu kesindir”. Yusuf’un Rusya ortamından almış olduğu etkinin duygusal ve fikirsel yönleri olduğu anlaşılmaktadır. Harp Okulu öğrenciliği sırala nnda, tatil aylannı geçirmek üzere, Rusya’ya gittiğini söyler. Orada Orta Asya Türklüğü ile temasa gelir, Başkırdistan bozkırlarında dolaşır, çadır hayatı yaşar; kımız içen Sözün kısası, kuzey Türklüğünün sosyal yaşamım, düşünce akımlarını inceler. Aynı zamanda, ünlü Türk bilginleri ile de görüşür. Yûsuf’un bu temaslarından edindiği fikir şudur: Osmanîı Türk aydınları; OsmanlI İmparatorluğu dışındaki Türkierİn (Kuzey Türkieri) genellikle, dil ve tarih konulariyle ilgilenmektedir. Yusuf, bunu yetersiz görenekte, çağdaş fikir akımlarının ve bu akımların önderlerinin de bilinmesini gerekli bulmaktadır. BÖyîece, Osmanlı Türklüğü ile Kuzey Türklüğü arasında bir duygu ve düşünce köprüsünün kurulmasını istemektedir, Bu nedenledir ki, henüz Harp Okulunu bitirmeden, Şehabettin Elmercanî’nin hayat hikâyesini yazıyor ve 1897 de İstanbul’da Malûmat Dergisi’nde yayımlıyor. Mercanî, Kazan’da dinde reform ve ulusal pyanış akımının önderidir. Müslümanlıktan başka bir değer bulunduğunu bilmeyen Kazanlılara, sert bir dil ile, bir de ulus kavramının var olduğunu öğretmeye çalışmaktadır. Mercanı makalesi, Yusuf’un yayımlanan ilk yazısıdır.
Yusuf Akçura – Üç Tarz-ı Siyâset
PDF Kitap İndir |