Zeki Kanmaz – Gereksiz Bilgiler Rehberi

Vücudumuz üzerindeki tüyler, küçük birer kasla deri altına bağlıdır. Duygusal stres, üşüme hissi ya da deride rahatsızlık durumlarında bu kasların refleks olarak kasılması, tüylerin ‘diken diken olmasına’ neden olur. Özellikle soğuk koşullarda tüylerin diken diken olması, söz konusu kasların kasılması nedeniyle ortaya çıkan ısı enerjisinin, vücudu çok az da olsa ısıtmasını sağlar. Diğer durumlardaysa, sıklıkla bir ‘sinyal’ mekanizmasının parçası olarak iş görürler. NEDEN ATA SOLDAN BİNİLİR? Diğer birçok alışkanlıkta olduğu gibi, bunun da sebebi, insanların çoğunun sağ ellerini kullanıyor olmalarıdır. Asırlar önce, daha çok sağ ellerini kullanan insanlar, kılıçlarını kolay çekebilmeleri için, kılıçlarını kınlarında, sol taraflarında taşıyorlardı. Ata binerken, sol dizin altına kadar inen bu uzun kılıçla ata sağdan binmek, yani sağ ayağı üzengiye koyup, sol ayağı atın üzerine atarak binmek kılıç nedeni ile zor oluyordu. Soldan, sol ayağı üzengi üzerine koyup, sağ ayağı atın üzerine atarak binince kılıç sorun yaratmıyordu. Özellikle savaşa giden ordularda disiplin nedeni ile bir örnek hareket edilmesi gerektiğinden, solaklar da ata soldan binmek zorunda kalıyorlardı. Artık biniciler kılıç taşımıyorlarsa da, ata soldan binmek günümüze kadar uzanan bir gelenek haline geldi. SARI RENKLİ OLAN MISIR PATLATILINCA NEDEN BEYAZ OLUR? Mısır, içeriğindeki suyun ısı nedeniyle yaptığı basıncın bir sonucu olarak patlar. Öz halindeki mısır taneciği ısıtıldığında, içeriğindeki su da buhar haline dönüşüp basınç yaratır ve bu basınç taneciğin kabuğunu zorlamaya başladığında da mısırı patlatır. Bu gerçekleştiğinde dışarı çıkan kabarık beyazlık ise tane içeriğindeki nişastadır. Rengi de nişasta içeriğinden dolayı beyaz olur. Mısırın içinde bulunan jelatin yapıdaki nişasta tanecikleri, nemden dolayı oluşan basınç nedeniyle patlamaz.


Bunun yerine, genleşerek jel benzeri kabarcıklar haline gelirler. Daha sonra bu kabarcıklar birleşerek katılaşır ve sonuçta da şekilsiz beyaz patlaklar meydana gelir. SICAKTA NEDEN TERLERİZ? Terleme, sıcak ortamlarda ve spor gibi güç esnasında vücudun ısısını düzenlemek için oluşturduğu fizyolojik bir olay. Maksat harareti yükselmiş vücudu soğutmak. Şofbenlerdeki termostat gibi ısı yükselince vücudun termostatı devreye giriyor ki buna ‘sempatik sistem’ deniyor, terleme başlıyor, ısı düşüyor. Vücutta beş milyon kadar ter bezi bulunuyor. Her noktada mevcut fakat sırt, koltuk altı, avuç içi ve ayak tabanında daha çoklar. Ter bezleri ısı değişikleri nedeniyle yüz ve üst bedende, zihinsel nedenlerle (utanma, korkma, stres) avuç içi ve ayak tabanlarında, acı ve baharatlı yiyecekler nedeniyle dudak üstleri veya saçlı deri gibi bölgelerde uyarılarak terlemeye neden olurlar. TAVUKLAR NEDEN SARI VEYA BEYAZ GİBİ FARKLI RENKTE YUMURTLARLAR? Tavukların niçin bazılarının yumurtaları beyaz da bazılarının açık kahverengi? Bu konuda iki zıt ama ikisi de yanlış olan görüş var. Kabuktaki beyaz rengin, yumurtanın ideal oluşumunu tamamladığını gösterdiğini, bunun dışında bir renk değişiminin kalitede düşüş anlamına geldiğini iddia edenlerin yanı sıra, kabuğun rengi ne kadar koyu ise besin açısından da o kadar değerli olduğunu ileri sürenler de var. Genellikle Avrupa ülkelerinde kahverengi yumurtalar makbul sayılırken, ABD’de durum tam tersidir. Oysa her iki görüş de yanlıştır. Besin değeri, lezzet ve pişme karakteristikleri bakımından her iki renk yumurtanın da içi aynı değerdedir. Her iki yumurtada da aynı miktarda protein, mineral ve vitaminler (C vitamini hariç) vardır. Tabii tavuğun yediği yemin kalitesi de belirli farklar yaratabilir.

Yumurtanın içi değil de kabuğunun rengi ile haklı olarak ilgilenenler, sadece onları paketleyenler ve satanlardır; çünkü bir pakette hep aynı rengin olması müşteri tarafından tercih edilmektedir. Tabiatta yaşayan hayvanların yumurtalarını renkli veya koyu renkte, hatta gölgeli ve çizgili şekilde yumurtlamalarının ana nedeni, bu yumurtaları yemek isteyen düşmanlarına karşı gizleyerek neslin devamını sağlamaktır. Yumurtaların kabuklarının renklerini, tavuğun kökenine, atalarının yaşadığı yerlere bağlayanlar da var. Bu görüşe göre Asya kökenli tavukların yumurtaları kahverengi, Akdeniz kıyıları kökenlilerin ise beyaz oluyormuş. NEDEN TİMSAH GÖZYAŞI DENİR? Timsahlar avlarını yerken, ağızlarını çokça açtıklarında, gözlerinden bir sıvı salgılarlar. Gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle bir ilgisi yoktur. Buradan yola çıkarak, bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi yapan insanlar için ‘timsah gözyaşları döküyor’ deyimi kullanılır. Sahtekârlık, iki yüzlülük gibi olumsuz bir anlamı vardır. SAÇLARIMIZ UZUYOR DA KİRPİKLERİMİZ VE KAŞLARIMIZ SÜREKLİ UZAMIYOR? Vücudumuzun farklı bölgelerindeki kılların, farklı uzama potansiyelleri var. Bu potansiyele eriştiklerinde uzamaları duruyor. Saçlarımızın uzama potansiyeli diğer bölgelere daha fazla. Maksimum boya erişmeleri için daha fazla süre gerekiyor. Belli zamanlarda saçlarımızı kestirdiğimiz için sanki bize sürekli uzuyorlarmış gibi geliyor. Mesela kaş ya da kirpiği köke yakın bir yerden kestiğimizde belli bir boya gelinceye kadar uzayıp öylece kaldığını hepimiz gözlemleyebiliriz. Çünkü onların maksimum boya ulaşma potansiyelleri de o kadardır.

SOĞAN NEDEN GÖZ YAŞARTIR? Bir soğanı dilimlediğimizde, birçok sayıda soğan hücresini kırarak açmış oluruz. Bu hücrelerin bazıları içlerinde enzimler barındırırlar ve dilimlenerek açıldıklarında bu enzimler dışarı çıkar. Aminoasit, bu çıkan enzimlerden biridir ve çıktığında gaz hâlini alır. Bu gaz gözlere ulaştığında, gözlerin nemli kalmasını sağlayan sıvı bu gaza tepki verir. Bu da kimyasalların yeniden şekillenmesini sağlar, orta şiddette bir sülfürik asit üretir ve bu gözleri rahatsız eder. Gözlerdeki sinir uçları çok hassastır ve bu etkiye çok çabuk tepki verir. Soğan doğradığımızda gözlerimizin yaşarmasının sebebi budur. Beyin, gözü rahatsız eden asidi sulandırarak, gözlerin korunmasını sağlamak için gözyaşı kanallarına daha fazla su üretmesi mesajını gönderir. Buna karşı verdiğimiz ilk tepki muhtemelen gözlerimizi ovuşturmaktır ama aslında bu, gözlerimizin daha da yaşarmasına sebep olur; çünkü elimizdeki soğan suyunu gözlerimize yaymış oluruz. PARMAKLARIMIZ SUDA NEDEN BURUŞUR? Bütün vücudumuz, bir kısmı gözle görülebilen, büyük bir kısmı da ancak dikkatli bakınca fark edilen kıl ve tüylerle kaplıdır. Bu tüy ve kılların dibinde ‘sebum’ adı verilen yağ bezleri vardır. Bunların çıkardığı yağ, su geçirmez keratin bir tabaka oluşturur ve suyun derimizden içeri girmesini önleyerek derimizi yumuşak tutar. Belki de en çok kullanılan yerler olmaları nedeniyle vücudumuzda sadece parmak uçlarımız ve tabanlarımızda kıl veya tüy yoktur. Dolayısıyla koruyucu keratin tabaka da yoktur. Ayrıca parmaklarımızın uçları ve ayaklarımızın tabanları kalın bir deri tabakası ile kaplanmıştır.

Parmaklarımızın uçları ve tabanlarımız suyun altında belli bir süre kalıp iyice ıslanırsa, osmos denilen daha sulu bir maddenin daha koyu bir maddenin içine girişi sonucunda derimizin altına su girer ve bu su burada kendine yer bulmak ister. Ancak buradaki kalın derimizin genleşerek bu suya ayırabileceği fazla yeri olmadığı için, aynen yazın çok sıcak havalarda yollardaki asfaltlarda olduğu gibi eğilir, bükülür; yani büzüşür.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir