Cemil Kavukçu – Düşkaçıran

“Galatasaray!” Buyurgan, küçümseyen bir biçimde söylemişti bunu. İyi gününde olsaydı “Galatasaray lütfen,” derdi.Taksiye biner binmez dikiz aynasındaki top namlusu gibi iki siyah gözle bakışları karşılaştığında inmek istemiş, bir gerekçe bulamadığı için de oturduğu yerde kalakalmıştı. Genç sürücünün kaçamak bakışlar attığını hissediyor ama aynaya bakmıyordu. Adam resmen belasını arıyordu. Nerede cins bir taksici varsa ona rastlıyordu. Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş bu yiğit delikanlı, arabasına binen her kadın müşteriye iş çıkar umuduyla mı bakıyordu? Bu ve bunun gibi kendini bir bok sananlardan her şey beklenirdi. Açıkça “Senin derdin ne?” diye sorsa tutulup kalacaktı salak herif. İlk tuzak soru geldi bile: “Müzik rahatsız ediyor mu?” “Hayır,” dedi. Sert bir biçimde söylemişti. Allahtan “abla” dememişti taksi şoförü de, biraz daha gerilmesine neden olmamıştı. “Abla” deyip yılışsaydı, hemen “Sağa çek,” diyecekti. İnerken de kapıyı sertçe çarpacaktı. Bu tür düzeysiz konuşmalardan nefret ediyordu ama hiçbir şeye dayanacak gücü kalmamıştı artık. Hele bu akşam… Dinlediği abuk sabuk müziğin arka koltukta oturan müşteriyi rahatsız etmediğini öğrenmesine karşın radyonun sesini neden kısmıştı? Yaranmaya çalışıyordu.


Herifte hâlâ bir umut vardı demek ki.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir