Diana Wynne Jones – Uçan Şato

Çok çok güneydeki Ingary diyarında, Raşput Sultanlığındaki Zanzib şehrinde Abdullah adında genç bir halı tüccarı yaşardı. Bir tüccara göre zengin değildi. Babası Abdullah’la ilgili hayal kırıklığına uğramış ve öldüğünde ona sadece Çarşı’nın kuzeybatı köşesinde bir çadır alıp donatmasına yetecek kadar para bırakmıştı. Babasının servetinin geri kalanı ve Çarşı’nın ortasındaki kocaman halı dükkanı ise babasının ilk karısının akrabalarına kalmıştı. Abdullah’a babasını neden hayal kırıklığına uğrattığından hiç bahsedilmemişti. Bunun Abdullah’ın doğumu sırasında ortaya atılan bir kehanetle ilgisi olduğu söyleniyordu. Fakat Abdullah konuyu derinlemesine araştırmak için hiç uğraşmamıştı. Onun yerine küçük yaşlardan itibaren kehanetle ilgili hayaller kurmuştu. Hayallerinde ulu bir prensin uzun yıllar önce kaybettiği oğluydu, ki bu da babasının gerçekten babası olmadığı anlamına geliyordu. Bunun gerçeklikle bir alakası yoktu kesinlikle ve Abdullah da durumun farkındaydı. Herkes ona hık demiş babasının burnundan düşmüş olduğunu söylerdi. Aynaya baktığında da ince, şahini andıran bir yüze sahip, oldukça yakışıklı bir genç adam görüyor ve babasının gençlik haline çok benzediğini biliyordu, tabii babasının gür bıyığına karşın kendi üst dudağında yakında çoğalacaklarını umduğu topu topu altı tane kıl bulunması hariç. İnsanlar maalesef bir konuda daha hemfikirdiler: Abdullah’ın karakterinin hayalperest, ürkek ve herkesi büyük hayal kırıklığına uğratmış annesine -babasının ikinci karısına- çektiği konusunda. Abdullah bu durumdan pek de rahatsız sayılmazdı. Bir halı tüccarının yaşamında cesarete yönelik pek fırsat olmazdı ve Abdullah da halinden memnundu.


Satın aldığı çadır küçük olmasına rağmen konumu iyi çıkmıştı. Zengin insanların güzel bahçelerle çevrili kocaman evlerinde yaşadıkları Batı Mahallesinden fazla uzak değildi. Daha da iyisi, halı ustaları kuzeydeki çölden Zanzib’e geldiklerinde ilk olarak Çarşı’nın o kısmına uğruyorlardı. Hem zenginler hem de halı ustaları genelde Çarşı’nın ortasındaki büyük dükkanları tercih ederlerdi, fakat pek çoğu, genç bir halı tüccarına ait çadırın önünde duraklamaya da hazırdı, hele hele o genç tüccar önlerini kesip fırsatlar ve indirimler sunar, üstelik de bunu son derece kibar bir dille yaparsa. Abdullah bu sayede sık sık en kaliteli halıları henüz başkaları görmeden alabiliyor ve üstüne kâr koyarak satabiliyordu. Alış ve satışlar arasında da çadırında oturup hayal kurmaya devam ederdi. Abdullah halinden hoşnuttu. Aslında hayatındaki tek sorun kaynağı, babasının ilk karısının akrabalarıydı. Bunlar ayda bir yanına uğrayarak ona kusurlarını sayıp dökerlerdi. “Ama kazandığın parayı hiç biriktirmiyorsun!” diye mukadder bir günde haykırdı Abdullah’ın babasının ilk karısının erkek kardeşinin oğlu, Abdullah’ın nefret ettiği Hakim. Abdullah eline geçen parayı daha iyi bir halı almakta kullanmayı âdet edindiğini açıkladı. Böylece tüm parası stokuna bağlanıyorsa da, giderek daha iyi bir stoka sahip oluyordu. Elinde avucunda geçinip gitmesine yetecek kadar vardı. Ve babasının akrabalarına açıkladığı gibi, evli olmadığı için daha fazlasına ihtiyaç duymuyordu.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir