Ernest Hemingway – Yenilmeyen Adam

Manuel Garcia, Don Miguel Retana’nın bürosuna giden merdivenleri tırmandı. Bavulunu yere bırakıp kapıyı çaldı. Ses seda yoktu. Manuel, koridorda beklerken içerde birinin olduğunu biliyordu. Kapının dışından bile hissediyordu bunu. «Retana!» dedi. İçeriye kulak kabarttı. Yanıt yoktu. «Orada, içerde,» diye düşündü Manuel. Yeniden kapıyı çaldı ve: «Retana!» dedi. Bürodan biri: «Kim o?» diye sordu. «Benim,» dedi Manuel, «Manolo.» Ses sordu: «Ne istiyorsun?» «İş istiyorum,» dedi Manuel. Bir şey kapının içinde birkaç kez tıkırdadı ve kapı açıldı. Manuel elinde bavuluyla içeri girdi.


Odanın öbür ucundaki masanın başında ufak tefek bir adam oturuyordu. Başının üzerinde Madridli bir sanatçı tarafından doldurulmuş bir boğa kafası vardı; duvarlarda boğa güreşiyle ilgili fotoğraf ve afişler asılıydı. Ufak tefek adam oturduğu yerden Manuel’e şöyle bir baktı: «Seni öldürdüklerini sanıyordum.» Manuel parmaklarını masanın üstünde tıpırdattı. Ufak tefek adam masanın ardından bakmaya devam ediyordu. Retana: «Bu yıl kaç boğa güreşine katıldın?» diye sordu. «Bir,» diye yanıt verdi Manuel. Ufak tefek adam: «Topu topu bir tane mi?» diye sordu. «Hepsi bu.» Retana: «Gazetelerde okumuştum,» dedi. Koltuğuna adamakallı yaslandı ve Manuel’e baktı. Manuel başını kaldırdı, doldurulmuş boğa kafasına baktı. Onu daha önce çok görmüştü. Yabancı bir şey sayılmazdı. Dokuz yıl önce, gelecek için büyük umutlar veren ağabeyini öldürmüştü.

Bugünmüş gibi aklındaydı Manuel’in. Boğanın ba şının tutturulduğu meşeden yapılma kalkanın üzerinde pirinçten bir plaket vardı. Manuel gerçi okuyamıyordu ama üzerinde kardeşinin anısına bir şeyler yazılı olduğunu kestirebiliyordu. Ne de iyi bir çocuktu ağabeyi! Plakette şöyle deniliyordu: «27 Nisan 1909’da, Novillero’da 7 cabal-lo’ya (*) karşı 9 vara (**) alan ve Antonio Garcia’nın ölümüne neden olan, Veragua Dükü’nün Mariposa adlı boğası.» Retana, Manuel’in doldurulmuş boğa başına baktığını görmüştü: «Dük’ün pazar günü için gönderdiği boğalar skandal yaratacak,» dedi. «Hepsinin de bacakları kötü. Kahvede onlar için neler söylüyorlar?» «Ben ne bileyim.» dedi Manuel, «Ayağımın tozuyla çıkıp geldim.» Retana: «Öyle ya,» dedi. «Bavulun hâlâ yanında.» Geriye yaslandı ve Manuel’e baktı. «Otur bakalım,» dedi. «Şapkanı da çıkar.» Manuel oturdu, şapkasını çıkarınca suratı de ğişivermişti. Solgun görünüyordu; belli olmasın diye şapkasının altından başının ön tarafına doğru tutturduğu coleta’s\ (*) ona garip bir hava veriyordu.

Retana: «Pek iyi görünmüyorsun,» dedi. Manuel: «Hastaneden yeni çıktım da,» dedi. «Bacağını kestiler diye çalınmıştı kulağıma,» diye sürdürdü konuşmayı Retana. Manuel: «Hayır,» dedi. «İyileşti.» Retana masanın önüne doğru eğildi, tahta sigara kutusunu alıp Manuel’e uzatarak: «Yak bir sigara,» dedi. «Teşekkürler.» Manuel sigarasını yaktı. Kibriti Retana’ya uzatırken: «Sen içmiyor musun?» diye sordu. Retana elini sallayarak:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir