Sophokles – Kral Oidipus

Bu adı taşıyan eser, Yunan tragedia’sının en kuvvetli örneği sayılıyor. Konusunun işlenişindeki ustalık, kişilerinin karakterlerinin belirtilmesindeki üstünlük, iç yapısındaki derli topluluk o kadar başarıyla ve bu ölçüde başka tragedia’larda pek az görülür. Ele alınan problemin, kader probleminin, her zaman canlı, taze kalacak, okuyanları da, seyredenleri de ilgilendirecek nitelikte olması eseri ölmezliğe kavuşturmuştur. Yazılalı yirmi beş asır geçtiği halde, eskimemesinin sırrını bu özellikte aramak doğru olur, çünkü Oidipus, kadercilikle savaşan insanların başında gelir. Dünya görüşü, tanrı anlayışı bakımından incelenmeye değer. Eserdeki davranışıyla, denilebilir ki, daha ziyade XVIII ve XIX. yüzyıllarda kendini iyive belli eden, tanınmış fikir adamlarında ifadesini bulan dünya görüşünün; her şeyi aklın, muhakemenin süzgecinden geçiren anlayışın öncüsüdür. Başına gelecekleri bildiği, yaman kaderini sezdiği halde, insana yaraşır bir davranışla yılmadan mücadele etmesi ona tragedia kahramanları arasındaki büyük yerini verir. Dünya edebiyatına böyle bir eseri kazandıran Sophokles, İsa’dan önce 495 yılında, Atina yakınındaki Kolonos kasabasında doğmuştur. Sophokles, Oidipus IColonos’ta adlı tragedia’sında, doğduğu yeri Koronun ağzından şöyle anlatır: “Ey yabancı! geldiğin bu atları güzel memleket, dünyada bir eşi daha olmıyan bu yer, beyaz topraklı Kolonos bölgesidir. Burada, yürekleri yakan bülbül, her yerde olduğundan çok dem çeker; yeşil vadilerin tq. sonunda, tanrının yemişlerle dolu, güneş ışığı da, fırtınaların sesi de geçmez, kat kat yeşil yapraklı ağacında, koyu sarmaşığa gizlenir de öyle dem çeken Dionysos da, o mübarek eğlencelerinde buralara gelir, kendini beslemiş nympha’ların arasında dolaşır durur… Her gün, gökten yağan çiğ altında, güzel salkımlı nerkis, iki büyük kız-tanrı’nın başına taç olan nerkis, altın gibi safranla beraber burada yetişir…”. Oidipus’un Kolonos’a sığındığı, son günlerini orada geçirdiği, günün birinde de esrarlı bir şekilde ortadan kayboluverdiği çok eski zamanlardan beri anlatılırdı. Çocukluğunda bu hikâyelerin Sophokles üzerinde tesirler bırakmış olduğu anlaşılıyor. Atina’nın en parlak devrini, Met savaşlarından sonraki yılları, Perikles ile Kimon hegemonyasının en güzel zamanlarını yaşamış; Peloponez savaşlarını, Sicilya seferinden sonra Atina’nın çöküşünü de görmüştür.


Babası Sophillos, oğlunun iyi bir, öğrenim ve eğitim görmesine dikkat etmişti. Sophokles’in tiyatro hayatına girmesi, tragedia yazmaya heves etmesi, Yunan tragedia şairlerinin babası sayılan büyük Aiskhylos’tın tesiriyle olmuştur. Ona derin bir hayranlıkla bağlanmıştı. Çok geçmeden, kendi başına, Atina’daki tiyatro yarışmalarına girer, 468 yılında, yirmi yedi yaşında iken, ilk başarısını kazanır. Onuncu yüzyıl ortalarında yaşıyan ve Yunan dili, edebiyatı üzerine değerli bir sözlük çıkarmış olan Suidas’a göre, altmış yıl kadar süren tiyatro hayatında, Sophokles yirmi dört defa yarışmalara katılmış, her defasında da birinci veya ikinci olmuştur. Hususi hayatiyle ilgili birçok söylentiler de var: Nikostrate adında bir kadınla evlenmiş, ondan çocukları olmuş; bunlardan îophon, babası gibi, tragedia’lar yazmış, hattâ babasına karşı tiyatro yarışmalarına girmiş. Sophokles, ihtiyarlık çarında, Theoris adında bir kadınla yaşamış, ondan bir de çocuğu dünyaya gelmiş. Ayrı analardan doğan bu çocukların geçimsizliklerinin, birbirleriyle kavgalarının son günlerinde şairi pek rahatsız ettiği söylenir. Sophokles, 406 yılında Atina’da ölmüştür. Doksan yıla yaklaşan öıııriinde yüzden fazla tragedia yazmıştır. Bunlardan yalnız yedisinin metinleri kalmış, diğerleri kaybolmuştur. Tam olarak elde kalan \edi eseri, yazılış sırasıyla, şunlardır:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir