Buket Uzuner – Balık İzlerinin Sesi

“Başlangıç diye bir şey yok. Herkes gibi, sıram gelince ben de doğdum. O zamandan beri de bir ait oluştur gidiyor.” Emile Ajar Beni seçtiklerinde yirmi bir yaşındaydım. Ülkemi temsil etmek için milyonlarca genç arasından seçilmek, kuşkusuz onur vericiydi. Biletimde gönderilmek üzere seçildiğim kuzey ülkesi başkentinin adı yazılıydı. Valizime de irice bir etiket yapıştırmışlardı: ‘Özel Burslu Seçilmiş Öğrenci’ Böylesi genç yaşta, böyle onurlu bir nedenle seçilmiş olmama pek de sevinmemiş görünen annemle babamın, uçağa ilerleyişim sırasında ensemde hop hop hopurdayan at kuyruğumu kaygılı bakışlarla izleyişlerini ‘evlat hastalığı’na bağlıyordum. Oysa gururlanmaları, sevinçten içlerinin içlerine sığmayıp, taşması falan gerekmiyor muydu? Anne ve babalar!… Uçak havalandığında, yanımda oturan orta yaşlı kadının yaşam öyküsünün tümünü ve özel sorunlarının çoğunu öğrenmiştim bile. Sorulmadan özel yaşamlarını anlatanlardan hiç hoşlanmam. Bu bende, birileri kirli iç çamaşırlarını göstermiş gibi bir zevksizlik duygusu yaratır. Kaldı ki, böylesi kısa ve dolambaçsız bir yaşam, ancak normalliğin renksiz ve kokusuz izlerini taşıyabilir. Sorulduğu zaman özel yaşamlarını anlatanlarıysa bilmiyorum. Hiç sormam. Benim sorularım farklıdır. Yol arkadaşımın ön koltuğun altına zorla tıkıştırdığı yorgun ve iri el çantasının üzerinde seçilmiş olduğuna dair hiçbir notu yoktu elbette.


Uçak yolculuklarını severim. Hatta bu benim ilk uçak yolculuğum ve ekonomi sınıfında olmasına karşın, onu da sevmiştim. Aslında özüm denizdir. Çocukluğumdan beri denizlere sevdalıyım ben. Uzun deniz yolculukları yaptım, bir süredir de deniz ehliyetim var. Beni havaalanında ilk orta yaşlarında hoş bir adam karşıladı. Şakaklarından tepesine doğru azalan, hafif kırmızıya çalan sarı dalgalı saçları ensesinde neşeli, küçük buklelerle sonlanıyordu. Gözleri, böylesi Kuzey Avrupalı bir yüzde, o çekik Asyalı biçimlerinin yarattığı aykırılığı örtbas etmek için masmavi bir telaşla parlıyordu. Gençken adamakıllı yakışıklı olduğu, şimdi taşıdığı albeni izlerinden yakalanıyordu. Bakımlı, atletik bedeni, kendine gösterdiği özen ve saygının şanlı bir abidesi gibi, uzun bacaklarının üzerinde dikiliyordu. Şıklığın spor rahatlığını seçmişti. Tepesinde kaybolan saçları da olmasa, dış görünüşü için neredeyse kusursuz denebilirdi. — Adım Günnar, dedi.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir