Marissa Meyer – Ay Günlükleri #2 – Scarlet

YOLCU KOLTUĞUNDAKİ EL EKRANINDAN BİR BİP sesi yükseldiğinde Scarlet, Rieux Barı arkasındaki çıkmaz sokakta ilerliyordu. Bip sesinin ardından, el ekranından şu otomatik bilgilendirme mesajı yükseldi: “Toulouse Polis Kuvveti Kayıp Arama Biriminden, Matmazel Scarlet Benoit adına bir mesaj alındı. ” Heyecanlanan Scarlet, gemisinin sancak tarafını duvara çapmasına son anda engel olabildi ve el frenini çekerek aniden durdu. Motoru kapattı ve yan koltuktaki el ekranına uzandı. Ekranın hafif mavi ışığı, hava aracının kokpit kontrollerini solgun bir ışıkla aydınlattı. Bir şey bulmuşlardı. Toulouse Polisi sonunda bir şeyler bulmuş olmalıydı. “Mesajı aç!” diye bağırdı, el ekranım parmakları arasında sıkıştırarak. Scarlet karşısına babaannesinin dosyasıyla ilgilenen dedektifin gönderdiği bir video mesajı çıkacağını düşünmüştü ama el ekranında beliren tek şey, kabaca yazılmış bir dizi satırdı: 28 AĞUSTOS 128 T.E. CEVAP: 11 AĞUSTOS 126 TE’DE AÇILAN #AIG00155819 NO’LU DAVA DOSYASI BU İLETİ AVRUPA FEDERASYONU, FRANSA, RIEUX’TAN SCARLET BENOIT’YI 28 AĞUSTOS 126, SAAT 15:42 İTİBARİYLE AVRUPA FEDERASYONU, FRANSA, RIEUX’TAN MICHELLE BENOIT’YA AİT KAYIP KİŞİ(LER) DOSYASININ HERHANGİ BİR SALDIRI VEYA ŞÜPHELİ BİR DURUMA DAİR YETERLİ KANIT BULUNMAMASI NEDENİYLE KAPATILDIĞINI BİLDİRMEK İÇİN GÖNDERİLMİŞTİR. DOSYA İNCELEME SONUCU: KİŞİ(LER) KENDİ İSTEKLERİYLE UZAKLAŞMIŞ VE/VEYA İNTİHAR ETMİŞTİR. DOSYA KAPANMIŞTIR DEDEKTİFLİK SERVİSİMİZE BAŞVURDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ. Mesajı, tüm dağıtım aracı pilotlarını güvenli bir sürüşe ve motorları çalışırken emniyet kemelerini takmaya davet eden bir polis reklamı izledi. Scarlet elindeki ufak ekrana bakakaldı.


Kelimeler siyah ve beyazdan çığlık çığlığa bir bulanıklık hâline gelinceye ve sanki yer, hava aracının altından kayıp gidiyormuş gibi oluncaya kadar da bakmaya devam etti. El ekranının siyah plastikten arka kapağı, elinin arasında çatırdadı. “Geri zekâlılar,” diye fısıldadı tıslamasına. DOSYA KAPANMIŞTIR kelimeleri, sanki onunla dalga geçiyordu. Gırtlağından bir çığlık koptu ve el ekranını plastik, metal ve kablodan parçalara ayırma isteğiyle hava aracının kontrol paneline indirdi. Üç sağlam vuruştan sonra, ekran sadece azıcık rahatsız olmuşçasına hafifçe titreşti. “Aptal herifler!” El ekranını yan koltuğun ayak boşluğuna fırlattı ve arkasına yaslanarak kıvırcık saçlarını ellerinin arasına aldı. Emniyet kemeri boğucu bir hisle sanki birden göğsünü kesmeye başlamıştı. Scarlet kemeri çözdü ve aynı anda bir tekmeyle kapısını açarak neredeyse düşercesine kendini sokağa attı. Öfkesini dindirmek için mantıklı düşünmeye çalışıp derin nefesler alırken, yakındaki bardan gelen yağ ve viski kokusu neredeyse öğürmesine sebep olacaktı. Bugün artık çok geç olmuştu ama yarın polis merkezine gidebilirdi. Sabaha ilk işi bu olacaktı. Soğukkanlılığını korur, mantıklı bir şekilde konuşur ve onlara varsayımlarının neden hatalı olduğunu açıklayarak dosyayı geri açmalarını sağlardı. Scarlet bileğini hava aracının kapısı yanındaki tarayıcıya uzattı ve kapıyı hidroliklerin izin verdiğinden de büyük bir güçle yukarı kaldırdı. Polis dedektifine aramaya devam etmesini söyleyecekti.

Kendisini dinletecekti. Babaannesinin kendi iradesiyle ortadan kaybolacak türden bir kadın olmadığını ve kesinlikle intihar falan etmeyeceğini anlamasını sağlayacaktı. Hava aracının arka tarafı, içi sebzeyle dolu, yarım düzine plastik sandıkla doluydu ama Scarlet’ın gözleri o anda sebzeleri görmüyordu. Dedektifle yapacağı konuşmayı tasarlarken akit kilometrelerce ötedeydi. Elinde kalan tüm ikna gücünü, tüm mantığını, konuşmaya yedirmeye çalışıyordu. Babaannesinin başına bir şey gelmişti. Ortada bir gariplik vardı. Ve polis bu garipliği araştırmaya devam etmezse, Scarlet olayı mahkemeye taşıyacak, o şalgam beyinli dedektiflerin hepsini kovduracak, bir daha iş bulamamalarını sağlayacak ve… Her iki avucuna birer kırmızı domates aldı ve topukları üstünde dönerek ellerini arkasındaki duvara vurdu. Patlayan domateslerin suyu ve çekirdekleri, duvar dibinde toplanmayı bekleyen çöplerin üstüne saçıldı. Scarlet kendini iyi hissetmişti. Eline bir domates daha aldı. Gözünün önüne, babaannesinin ortadan kaybolmasının hiç de sıradan bir durum olmadığını açıklarken ona şüpheyle bakan polis dedektifinin yüzünü getirdi. Sonra hayalinde, elindeki domatesler, o dedektifin kibirli suratına saçıldı. Bir domates daha imha edilmişken yan taraftaki bir kapı açıldı. Elini daha şimdiden yeni bir domatese uzatan Scarlet, bar sahibinin açılan kapıda belirmesiyle donakaldı.

Scarlet’ın binanın duvarında yarattığı turuncumsu lekeleri görünce Gilles’in yüzünde sert bir ifade belirdi. “Umarım bunlar benim domateslerim değildir.” Scarlet elini domates kutusundan çekti ve zaten lekeli olan kotuna sildi. Yüzünün kızardığını ve nabzının hızlı atışlarını hissedebiliyordu. Gilles neredeyse tamamen kelleşmiş başındaki teri sildi ve her zamanki ifadesiyle, Scarlet’a dik bir bakış attı. “Evet?” “Seninkiler değildi,” diye mırıldandı Scarlet. Ve bu doğruydu. Teknik olarak, Gilles ona parasını verene kadar, domatesler hâlâ Scarlet’ın malı sayılırdı. Gilles homurdandı. “O zaman bu pisliğin temizlenme bedeli olarak, ücretinden sadece üç univ keseceğim. Şimdi, atış talimini tamamladıysan, belki o domatesleri artık içeri getirirsin. Müşterilerime iki gündür, içi geçmiş salata servis etmek zorunda kaldım.” Gilles kapıyı arkasından açık bırakarak bara geri girdi. Scarlet’ın dünyası tepesine yıkılıyordu ve kimse bir şeyin farkında değildi. Babaannesi kayıptı ve bu kimsenin umurunda değildi.

Aracın bagajına döndü ve domates sandığını kavrayarak, deli gibi atan kalbinin sakinleşmesini bekledi. Aldığı iletide yazanlar hâlâ aklımdaydı ama en azından biraz daha net bir şekilde düşünebilmeye başlamıştı. İletiyi okuduğunda hissettiği o öfke patlaması, duvara çarpılmış domatesler gibi çürümeye yüz tutmuştu. Ciğerleri kasılmadan nefes alabilmeye başladığında, Scarlet domates sandığım bir patates sandığının üstüne koydu ve ikisini de araçtan indirdi. Scarlet kızartma tavalarının arasından sessizce geçip serin saklama odasına doğru ilerlerken, aşçılar onu tamamen görmezden geldiler. Sandıkları ait oldukları rafların üstüne bıraktı. Rafların üstündeki etiketler, yıllar içinde belki onlarca defa kazınarak, tekrar ve tekrar yapıştırılmıştı. “Bonjour Scarling!” Scarlet terle ıslanmış ensesindeki saçları bir yana savurarak arkasına döndü. Emilie gözlerinde bir sırrın parıltısıyla kapı eşiğinde durmuş, yüzünde büyük bir neşeyle Scarlet’a bakıyordu ama onun yüzündeki ifadeyi gördüğünde istemsiz olarak geriye sindi. “Ne…” “Bu konuda konuşmak istemiyorum.” Scarlet garson kızın yanından geçerek mutfağa yöneldi ama Emilie imalı bir tavırla boğazını temizledi ve onun arkasından koşturdu. “Konuşma o zaman. Ama geldiğine sevindim,” dedi, sokak arasına çıktıklarında Scarlet’ın dirseğini kavrayarak. “Çünkü o döndü.” Yüzünü çerçeveleyen sapsarı saçlarıyla melekleri andırmasına karşın, Emilie’nin yüzündeki sırıtış, oldukça şeytani düşüncelere işaret ediyordu.

Scarlet kolunu geri çekti ve bir havuç ile turp sandığını kaldırarak garson kıza uzattı. Ona herhangi bir yanıt vermedi. Bahsettiği kişinin kim olduğu veya dönmüş olmasının ne önemi olduğu konusuna aldırış edebilecek bir ruh hâlinde değildi. “Harika,” dedi, bir sepeti kırmızı soğanlarla doldururken. “Hatırlamadın, değil mi? Haydi ama Scarlet, hani geçen gün sana bahsettiğim şu sokak dövüşçüsü… Ah, belki de bundan bahsettiğim kişi Sophia’ydı.” “Sokak dövüşçüsü mü?” Başına saplanan bir ağrı alnını zonklatmaya başlamışken Scarlet gözlerini sıkıca yumdu. “Ciddi misin sen Em?” “Öyle deme. O çok tatlı biri! Ayrıca bu hafta neredeyse her gün geldi ve her seferinde benim baktığım tarafta oturdu ki bu bir rastlantı olamaz, sence de öyle değil mi?” Scarlet bir cevap vermeyince, Emilie elindeki kutuyu bıraktı ve önlüğünün cebinden bir sakız çıkardı. “Oldukça sessiz, sakin bir adam. Kesinlikle Roland ve arkadaşları gibi gürültücü değil. Utangaç bir yapısı olduğunu düşünüyorum… Ve yalnız olduğunu.” Ağzına bir sakız attı ve Scarlet’a da bir tane uzattı. “Utangaç bir sokak dövüşçüsü mü?” Scarlet elini sallayarak sakızı reddetti. “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?” “Anlamak için onu görmen gerekiyor. O gözlerine bir baksan…” Emilie elini bir yelpaze gibi yüzüne salladı ve kalbi sızlıyormuş gibi yaptı.

“Emilie!” Gilles, tekrar kapı eşiğinde belirdi. “O dudaklarını azıcık sustur ve içeri gir. Dördüncü masa seni istiyor.” Gilles, Scarlet’a çalışanlarını oyalamayı bırakmazsa ücretinden daha da fazla univ keseceğini belirten dik bir bakış attı ve sonra bir cevap beklemeden içeri girdi. Emilie adamın arkasından dilini çıkardı. Scarlet içi soğan dolu sepeti kolunun arasına sıkıştırdı ve hava aracının kapısını kapatarak Emilie’nin yanından girişe yöneldi. “Dördüncü masada oturan, şu bahsettiğin adam mı oluyor?”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

Yorum Ekle
  1. devamıda yazılabilirdi