Alfred Bester – Kaplan! Kaplan!

Hollywood yapımı bir filmin hangi dönemde yapıldığını başroldeki kadın oyuncunun makyajına bakarak söyleyebilirsiniz ve eski bir bilim kurgu romanının yazıldığı zamanı da kullanılan sözcüklerden saptayabilirsiniz. Gelecek dışında hiçbir şey zamanı daha güçlü, daha hızlı ve daha tuhaf bir şekilde saptayamaz. Bu her zaman doğru değildir, ama son otuz yıl içinde (John Clute ve Peter Nicholls’ın Bilim Kurgu Ansiklopedisi’nde ‘ilk bilim kurgu’nûn ölümünün başlangıcı olarak niteledikleri Sputnik’in uzayı yeryüzüne indirdiği 1957 ve George Orwell’m bitip William Gibson’un başladığı 1984 yılları arasında) şu anda içinde yaşamaya çalıştığımız geleceğe yollandık ve belki de bütün eski bilim kurgu romanları kendilerini artık tozlu raflarda çürümeye terk edilmiş buldular, yürürlükten kalkmışlardı, günlük gereksinimlere cevap vermiyorlardı. Gerçekten de böyle mi oldu? Bilim kurgu, eğer gerçekten iyiyse, sorun yaratan, aykırı ve içine girilmesi zor bir yazın türüdür. Gelecekte insanlığı tehdit eden sorunları öngörür, “eğer böyleyse” ve “eğer böyle sürerse”lerin hepsi bilim kurgunun ana izleklerinden biridir; ama bugünde de ve içinde yaşadığımız diinyada da “eğer böyleyse” ve “eğer böyle sürerse”ler daima bulunacaktır. Bugünden neyi anlıyorsak elbette. Başka bir şekilde belirtmek gerekirse, hiçbir şey tarihsel kurgu ve bilim kurgudan daha iyi bir şekilde zamanla hesaplaşmaz. Sir Arthur Conan Doyle’un tarihsel kurgusu ve bilim kurgusu bir bütündür; Her ikisi de Victoria Dönemi Londra’sında gazla aydınlatılmış devri konu edinmesine rağmen, Sherlock Holmes’da görmediğimiz bir şekilde zamanıyla hesaplaşır. Tarihi midir diye bir soru sorarsak, buna verilecek cevap onların daha çok kendi dönemlerini konu edindiğidir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir