Douglas Adams – Yıldız Gemisi Titanic

YILDIZGEMİSİ Titanic fikri de tıpkı diğer fikirler gibi ortaya çıktı, yani damdan düşercesine akla geliveren bir çift cümle olarak. Yıllar önce, “Yaşam, Evren ve Her Şey”de konu dışı ortaya atılıvermiş bir sözden ibaretti. Orada diyordum ki, ilk yolculuğuna yeni çıkan Yıldız-gemisi Titanic, Kendiliğinden Olma Kapsamlı Varoluşsal Arıza’ya uğradı. Olay örgüsünün gelişmesini beklerken öylesine araya sokuşturulan laflardan işte. “Neyse, bununla uğraşırken çarçabuk başka bir olay geliştiririm şimdi,” diye düşünür ya insan. Bu da “Yaşam, Evren ve Her Şey”de bir çift laf olarak kaldı, ama biraz sonra, “Galiba bundan bir şeyler çıkacak,” dedim kendi kendime ve bir süre daha üzerinde durdum. Hatta bir ara bunu başlı başına bir roman haline getirmeyi de düşünmedim değil, ama sonra baktım da fazla parlak bir fikirdi. Böyle fikirlere hep çok ihtiyatlı yaklaşmışımdır. Seksenlerin ortalarında, Infocom diye bir şirkete “Her Otostopçunun Galaksi Rehberi”nin yalnızca metin olarak açılan bir bilgisayar oyununu hazırlamıştım. Çok zevkli bir iş oldu benim için. Oyuncu, makineyle sanal bir diyaloga giriyor. Böyle bir şey yazarken sanal okuyucunun tepkisini kafanızda canlandırıp ona göre davranıyorsunuz. Binlerce yıllık insanlık kültürünün tanıklık edeceği pek çok şey yapabilirsiniz metinde, oysa bence bilgisayarın bize asıl sağladığı, matbaanın bulunmasından önceki günlere dönerek etkileşimli hikâye anlatmaya dayalı eski bir sanatı yeniden yaratmaktı. O zamanlar buna etkileşimli adı verilmiyordu elbette. Etkileşimsiz bir şey bilmiyorlardı ki zaten, dolayısıyla da buna özel bir ad takmaları gerekmemişti.


Biri kalkıp da hikâye anlatmaya başladı mı, dinleyiciler ona cevap verirdi. Hikayeci de dinleyiciye cevap verirdi hemen. Etkileşim unsurunu ortadan kaldıran, matbaanın devreye girmesi oldu ve hikâyeler, katı, değişmez formlar içerisine hapsedildi. Bana kalırsa bilgisayar aracılığıyla etkileşimli hikâye anlatma, her iki formun en iyi yönlerinden bir kısmını birleştirebilirdi. Ancak bu iletişim ortamı daha emekleme çağındayken bilgisayarlı grafik ortaya çıkmış ve onu öldürmüştü. Metin, son derece zengin bir iletişim ortamı olabilir, ama ekranda okunması sıkıcıdır. Pırıltılar saçarak hoplayıp zıplamaz, onun için de yerini, böyle imkânlar sunan şeylere bırakmak zorunda kalmıştır. İlk bilgisayarlı grafik ürünleri çok yavaş, kaba ve çirkindi tabii. Bir iletişim ortamı olarak hiç mi hiç ilgilendirmiyordu beni, ben de grafikler güzelleşene kadar oturup beklemeye karar verdim. On yıl sonra güzelleştiler de. Fakat etkileşim büyük ölçüde fareyi bir şeylere doğrultup tıklamaya indirgenmişti. Metinli oyunlara kullanıcının katılımını sağlayan konuşmaları kaçırmıştım. Düşündüm de, belki ikisini birleştirmek mümkün olabilirdi…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir