Isaac Asimov – Robot #1 Çelik Mağaralar

Elijah Baley masasına eriştiği sırada, R.Sammy’nin bir şeyler bekliyormuş gibi kendisine baktığını fark etti. Uzun, asık suratındaki ifade büsbütün sertleşti. “Ne istiyorsun?” “Patron seni görmek istiyor, Lije. Hemen. Gelir gelmez, dedi.” “Pekâlâ ” R.Sammy hâlâ olduğu yerde duruyordu Baley homurdandı “Pekâlâ, dedim. Haydi git!” R.Sammy topuklarının üzerinde dönerek görevinin başına gitti. Baley öfkeyle, neden bu işleri insanlara yaptırmıyorlar, diye düşündü. Bir an durup kesesindeki tütüne bakarak kafasından bir hesap yaptı. Günde sadece iki pipo içersem tütünüm yeni kotanın verileceği güne kadar yetişir… Parmaklığın arkasından çıkarak büyük odada ilerledi. İki yıl önce parmaklıklı bir kösede oturmaya hak kazanmıştı Baley yanından geçerken, Simpson cıvabanktan başını kaldırdı “Patron seni istiyor, Lije ” “Biliyorum. R.


Sammy söyledi.” Küçük aygıt içindeki parlak cıvanın yüzeyindeki titreşim çizgilerine yerleştirilmiş olan sürüyle bilginin arasından istenileni bulabilmek için “belleğini” araştırır ve analiz ederken, sık şifreyle dolu bir bant dışarı uzandı. Simpson, “Bacağımı kırmaktan korkmasam.” diye söylendi.”

  1. Sammy’e tekmeyi indireceğim… Geçen gün Vincent Barrett’i gördüm.” “Ya?” “Eski işine girmek istiyor. Ya da bu bölümde herhangi bir işe. Zavallı çocuk çaresiz durumda. Ama ona bir şey söyleyemedim. Ne diyebilirdim? Robot Sammy onun işini yapıyor. Çocuk şimdi maya fabrikasında çalışıyor. Mat teslim bölümünde.

Aslında çok zeki. Burada herkes ondan hoşlanırdı.” Baley omzunu silkti.


“Bu hepimizin başına gelebilecek bir şey.” Tavırları istememesine karşın soğuklaşmıştı. Patronun özel bir odası vardı. Kapıdaki dumanlı gibi duran camın üzerine Julius Enderby yazılmıştı. Güzel harflerle ve dikkatle cama kazınmış olan bu adın altında şu sözcükler vardı”New York Kenti Polis Müdürü.” Baley içeri girdi. “Beni mi görmek istediniz, sayın müdürüm?” Enderby başını kaldırdı. Her zaman gözlük takardı. Çünkü fazla duyarlı olan gözleri kontak lense gelemiyordu. İnsan ancak gözlüğe alıştıktan sonra Enderby’nin yüzünü inceleyebilirdi. Aslında fazla özelliği olan bir yüz değildi bu. Baley müdürün kendisine kişilik kazandırdığı için gözlükten hoşlandığına inanıyor, adamın gözlerinin pek de o kadar duyarlı olmadığından kuşkulanıyordu. Müdürün pek endişeli gibi bir hali vardı. Manşetlerini düzelterek arkasına yaslandı. Ve fazla candan bir tavırla, “Otur Lije, otur.

” dedi. Baley bir iskemleye dimdik oturarak bekledi. Enderby sordu. “Jessie nasıl? Ya oğlun?” Baley ifadesiz bir sesle, “İyi.” dedi. “Çok iyi. Ya sizin aileniz?” Enderby onun sözlerini bir yankı gibi tekrarladı. “İyi… Çok iyi…” Bu hatalı bir başlangıç olmuştu. Baley, yüzünde bir gariplik var, diye düşündü. Sonra da, “R. Sammy’i bana göndermezseniz çok sevineceğim.” dedi. “Bu konudaki fikirlerimi biliyorsun, Lije. Ama Sammy’i buraya gönderdiler. Ondan yararlanmam gerekiyor.

” “İnsanı rahatsız ediyor, müdür bey. Bana sizin beni istediğinizi söyledi, sonra da orada öylece dikilip durdu. Ne demek istediğimi biliyorsunuz. Sammy’e gitmesini söylemek zorunda kalıyorsunuz. Yoksa orada öyle bekliyor.” “Ah, suç bende, Lije. Ona sana haber vermesini söyledim. Ama ondan sonra işinin başına dönmesini emretmeyi unuttum.” Baley içini çekti. Koyu kahverengi gözlerinin etrafındaki ince çizgiler daha belirginleştiler. “Neyse… Beni görmek istemişsiniz.” Müdür, “Evet, Lije.” dedi. “Ama kolay bir iş için değil.” Ayağa kalkarak döndü.

Masasının arkasındaki duvara doğru gidip dikkati çekmeyen bir düğmeye bastı. Duvarın bir bölümü saydamlaştı. Baley beklenmedik bir biçimde odaya dolan grimsi ışıkta gözlerini kırpıştırdı. Enderby gülümsedi. “Bunu geçen yıl özel yaptırdım, Lije. Sana göstermedim değil mi? Gel de bak. Eski günlerde her odada bunlardan bulunurmuş. Bu açıklıklar, ‘pencere’ diye tanımlanırmış. Bunu biliyor muydun?” Birçok tarihi roman okumuş olan Baley pencerenin ne olduğunu biliyordu. “Onlardan söz edildiğini duydum.” “Buraya gel.” Baley yerinde sıkıntılı sıkıntılı kımıldandı. Sonra da bu isteği yerine getirdi. Bir odanın mahremiyetini dış dünyaya teşhir etmek biraz saygısızlık gibi geliyordu ona. Bazen müdürün ortaçağa özgü davranışlarda fazla ileri gittiğini düşünmekteydi.

Gözlük takması da aynı şey, diye aklından geçirdi. Ah, tamam. Müdürün yüzünde o nedenle bir gariplik vardı. “Bağışlayın, müdür bey.” dedi. “Gözlüğünüz yeni sanırım.” Enderby hafif bir hayretle ona bir göz attı. Gözlüğünü çıkararak bir buna, bir memuruna baktı. Gözlüğünü çıkardığı için yüzü daha yusyuvarlak, çenesi de daha sivri duruyordu. Gözlerini bir noktaya dikememesiyse yüzündeki ifadeyi belirsizleştiriyordu. “Evet…” Gözlüğünü burnunun üzerine oturtarak öfkeyle konuştu. “Eski gözlüğümü üç gün önce kırdım. İşim başımdan aşkın olduğu için yenisini ancak bugün alabildim. Şu üç gün boyunca cehennem azabı çektim, Lije”

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir