Isaac Asimov – Robot #4 Kurtarıcı

Gladia, çim alandaki şezlongun fazla nemli olup olmadığına baktıktan sonra oturdu. Kontrollere bir dokunuşuyla şezlong yan yatarcasına oturmasını sağlayacak bir biçime girdi. Diğer bir düğme ise dia-manyetik alanı çalıştırdı ve Gladia her zaman olduğu gibi birdenbire çok rahat hissetti kendisini. Tabii. Aslında şimdi şezlonga kaplanmış olan kumaşın bir santim yukarısında, havada duruyordu. Sıcak ve güzel bir geceydi bu. Yıldızların aydınlattığı mis kokulu Aurora’nın en güzel halini aldığı o gecelerden biri. Gladia ani bir üzüntüyle gökyüzünde şekiller oluşturan o parlak noktalara baktı. Evinin bütün ışıklarını söndürmelerini ‘emrettiği için daha da parlak duruyorlardı bu noktacıklar. Gladia, “Nasıl oldu da ikiyüz otuz yıllık hayatım boyunca yıldızların adlarını öğrenmeye çalışmadım?” diye düşündü. Bu noktacıklardan biri dünyaya geldiği Solario gezegeninin etrafında döndüğü güneşti. Gladia’nın hayatının ilk otuz yılı süresince sadece, “Güneş,” diye tanımladığı o yıldız. Kadının adı bir zamanlar Gladia Solaria’ydı. İki yüz yıl -iki yüz Standart Galaksi Yılı- önce Aurora’ya geldiği zaman ona bu ismi takmışlardı. Böylece, hiç de dostça olmayan bir biçimde, kadının başka bir dünyada doğmuş olduğunu belirtmeye çalışmışlardı.


Gladia, Aurora’ya geleli tam iki yüz yıl olmuştu. Bir ay önce dolmuştu bu süre. Ama kadın bunu kutlamak için bir şeyler yapmamıştı. Çünkü o günleri hatırlamayı pek istemiyordu. Daha önce yani Solaria’dayken de adı Gladia Delmarre’dı. Gladia endişeyle kımıldandı. O soyadını hemen hemen unutmuştu, Bunun nedeni aradan çok uzun bir zamanın geçmiş olması mıydı? Yoksa sadece her şeyi unutmaya çalışması mı? Gladia bunca yıl, Solaria’dan ayrıldığına hiç pişman olmamış, orayı aramamıştı. Ama şimdi? “Şu anda üzülmemin nedeni gezegenin ölmüş olmasına karşılık hâlâ hayatta olmam mı? Solaria artık tarihi bir anı. Ama ben hâlâ yaşıyorum. Nedeni bu mu? Solaria’yı birdenbire bu yüzden özlemeye mi başladım?” Gladia kaşlarını çattı. Sonra da azimle, kendi kendine, “Hayır,” dedi. “Solaria’yı özlediğim yok. O gezegenin hasretini çekmiyorum. Oraya dönmeyi de istemiyorum. Belki de üzüntümün sebebi -ne kadar mahvedici olursa olsun hayatımın bir parçası sayılacak bir şeyin artık ortadan kalkmış olması.

” Solaria! Uzaycıların en son yerleştirdikleri ve insanlığın yaşayabilecekleri bir yer haline soktukları gezegendi bu. Belki de simetriyle ilgili esrarlı bir yasa yüzünden önce Solaria ölmüştü. “Önce mi? Yani bu bir ikinci sonra da üçüncü bir gezegenin öleceği anlamına mı geliyor?” Gladia’ nın hüznü arttı. Gerçekten böyle bir şey olacağını düşünenler vardı. O halde en son Gladia’nın vatanı halini alan Aurora ölecekti. Tabii aynı simetri yasası geçerli olduğu takdirde. Çünkü Uzaycıların yerleştikleri elli dünyadan ilki Aurora’ydı. “Ömrümün uzun olmasına rağmen belki de bunu göremem…” Gladia tekrar yıldızlara baktı. Hayır, imkânsızdı bu. Birbirlerinden ayırt edilmeyen o ışık noktacıklarından hangisinin Solaria’nın güneşi olduğunu anlaması kabil değildi. Her halde daha parlak olan yıldızlardan biriydi bu. Ama gökyüzünde o parlak yıldızlardan belki yüz tane vardı. Gladia kolunu kaldırdı ve kendince ‘Daneel’i çağırma hareketi’ diye tanımladığı işareti yaptı. Etrafın karanlık olması hiç önemli değildi. Robot Daneel Olivaw hemen yanında belirdi.

Robot’la iki yüz yıl kadar önce, Han Fastolfe onu ilk yarattığı zaman karşılaşanlar Daneel’de gözle görülecek bir fark olmadığına karar verirlerdi. Elmacık kemikleri çıkık enli yüzü, geriye doğru taradığı kısa bronz rengi saçları, mavi gözleri, bir insanınkinden farksız olan atletik vücudu eskisinin aynıydı. Daneel eskisi gibi genç ve sakindi. Robot “Size yardım edebilir miyim, Madam Gladia?” diye sordu. “Evet Daneel. Bu yıldızlardan hangisi Solaria’nın güneşi?” Daneel başını kaldırarak gökyüzüne bakmadı. “Hiçbiri değil. Madam Gladia. Yılın bu mevsiminde Solaria’nın güneşi ufuktan ancak saat üçü yirmi geçe yükselecek.” Gladia şaşaladı. “Ya?” Nedense kadın ilgisini çeken her yıldızı aklına estiği zaman görebileceğini sanmıştı. “Desene boşuna bakıp durmuşum.” Daneel sanki onu teselli etmeye çalışıyormuş gibi, “İnsanların gösterdikleri tepkilerden anladığıma göre,” dedi. “Yıldızlar çok güzel. Bazıları görülsün, görülmesin…” Gladia hoşnutsuzca, “Herhalde,” diye mırıldandı ve bir düğmeye basarak, şezlongun arka kısmının dikleşmesini sağladı.

Ayağa kalkarak, “Ama ben Solaria’nın güneşi görmek istiyordum,” dedi. “Fakat saat üçe kadar bekleyecek derecede değil.” Daneel. “Bunu isteseniz bile, yine de ‘büyütme-merceği’ kullanmanız gerekir,” diye açıkladı. “Büyütme merceği mi?” “Yıldızı çıplak gözle göremezsiniz, Madam Gladia.” “Ah, bu daha da kötü.” Kadın eliyle pantolonunu süpürdü, “önce senin fikrini almam gerekirdi, Daneel.” Gladia’yla iki yüz yıl önce Aurora’ya ilk geldiği zaman karşılaşmış olanlar kadının değiştiğini farkederlerdi. Tabii, o Daneel gibi değildi. Sadece bir insandı. Gladia’nın boyu hâlâ 155 cm. di. Yani ideal Uzaycı kadından on santim kısaydı. Ama her zaman itina ettiği vücudu hâlâ inceydi. Gücü azalmış ya da eklemleri sertleşmiş gibi de hareket etmiyordu.

Fakat saçlarında kırlar belirmişti. Gözlerinin iki yanında hafif çizgiler vardı. Cildi o eski düzgünlüğünü kaybetmişti. Gladia, daha yüz ya da iki yüz yıl yaşayabilirdi. Ama artık genç olmadığı da kesindi. Ancak kadının buna üzüldüğü de yoktu. Gladia, “Bütün yıldızları tanıyabilir misin, Daneel?” diye sordu. “Çıplak gözle görülebilenleri biliyorum, Madam Gladia.” “Yılın hangi aylarında gözüküp gözükmediklerini de mi?” “Evet, Madam Gladia.” “Ve yıldızlar konusunda bir hayli bilgin var. Öyle mi?” “Evet. Madam Gladia. Dr. Fastolfe bir keresinde astronomi bilgisi toplamamı söylemişti. Gereken şeyleri kompütere baş vurmadan çabucak öğrenebilmek için.

‘Bunları, kompüter yerine senin bana söylemen daha dostça bir şey’ demişti.” Daneel bir an durdu sonra da kadının ne soracağını anlamış gibi ekledi. “Bana bunun nedenini açıklamamıştı.” Gladia sol kolunu kaldırarak uygun işareti yaptı ve evinin ışıkları birdenbire yandı. Kendisine kadar gelen ışıkta birkaç robotun gölge gîbi dolaştıklarını hayal meyal farketti. Ama bu durumla ilgilenmedi bile. İyi yönetilen bir evde insanların erişebilecekleri her yerde robotlar beklerdi. Hem güvenlik, hem hizmet için. Gladia gökyüzüne son defa usulca bir göz attı. Evden süzülen ışıkta yıldızlar artık daha sönük duruyorlardı. Kadın hafifçe omzunu silkti. “Saçma bir istekti benimki,” diye düşündü. “Doğduğum kayıp dünyanın güneşini görmemin bana ne yararı olurdu? Bir sürü nokta arasında o küçücük benekçiği görmemin? Gelişi güzel bir nokta seçip onun Solaria’nın güneşi olduğunu düşünmek ve uzun uzun ona bakmak kadar anlamsız olurdu bu.”

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir