J. G. Ballard – Sınırsız Rüyalar Diyarı

Eğer Londra Havaalanı’ndan kalktıktan yalnızca on dakika sonra, yanan aracın Thames’a düşeceğini bilseydim yine pilot kabinine adımımı atar mıydım? Ama galiba daha o zamandan kurtuluşumu izleyen saatlerde gerçekleşecek olan tuhaf olaylara ilişkin karmaşık bir önsezi vardı içimde. Burada, bu nehir kıyısındaki terk edilmiş kasabanın merkezinde durup, yakındaki süpermarketin camlarındaki lime lime uçuş giysimin yansımasına bakarken havaalanındaki korumasız hangara girdiğim anı açıkça anımsıyorum. Yedi gün önce, zihnim, başımın üzerindeki çelik dam kadar serin ve gergindi. Kendimi pilot kabinine bağladığımda hayat boyu başarısızlıklarımın ve yanlış başlangıçlarımın, artık en azından eylemlerin en kolayının ve en gizemlisinin -uçmanın- yolunu açtığını biliyordum! Helikopterler film stüdyolarının üzerinde dönüyor. Birazdan polis, bu boş alışveriş merkezine inecek; kuşkusuz bütün Shepperton halkının ortadan kayboluşu hakkında beni sorgulamaya can atıyorlardır. Bu kasabayı olağanüstü bir biçimde nasıl değiştirdiğimi keşfettikleri andaki şaşkınlıklarını görmeyi çok isterdim. Helikopterlerin ürküttüğü kuşlar göğe yükseliyorlar, artık gitme zamanımın geldiğinin farkındayım. Binlerce kuş etrafımı sarmış; dünyanın dört bir yanından gelmiş flamingolar ve firkateyn kuşları, şahinler ve derin su albatrosları, kalabalık bir hayvanat bahçesinin kafeslerinden fışkırmış gibiler. Benzin istasyonunun avlusuna konmuş, terk edilmiş arabaların ılık tepelerinde itişip kakışarak kendilerine yer arıyorlar. Bir posta kutusuna dayanmış yırtık pırtık uçuş giysimi düzeltmeye çalışırken, bu asla toplanmayacak olan mektuplara bekçilik eden kartal, ellerime saldırdı, kim olduğumu unutmuş gibiydi ve sanki tesadüfen, rüzgâra kapılıp bu terk edilmiş sokaklara düşmüş yalnız pilotu gözetim altında tutmak istiyordu. Kakaduların, papağanların ve kızıl ibişlerin vahşi tüyleri alışveriş merkezini kaplıyor; sanki belime dolanacak canlı bir kuyruk. Şu geçen dakikalar boyunca, artık komşularımın hiçbirinin geride kalmadığından emin olduğumda, Shepperton’ın merkezi görkemli bir kuşhaneye, dev akbabalar tarafından yönetilen bir hava bölgesine dönüşmüştü. Sonunda, bir tek dev akbabalar kalacak benimle. Şu iki büyük akbaba, şimdi otoparkın beton damından bana bakıyor. Kanatlarının ucunda mantar lekeleri var, pençelerinin arasında çürüyen etin cerahati parlıyor, hırslı sarrafların pençelerinin arasındaki çürümüş altın ışıldıyor.


Bütün kuşlar gibi onlar da her an bana saldırabilirlermiş izlenimi veriyorlar, helikopterler ve göğsümdeki tam iyileşmemiş yara onları tahrik ediyor. Bütün bu banliyö matraklıklarına rağmen, burada daha fazla kalıp başıma gelenleri, bunların hepimizi etkileyen ve bu Londra’nın on beş mil batısındaki küçük kasabanın sınırlarını aşan sonuçlarını kabullenmek isterdim. Etrafımdaki sokaklar, öğleden sonra güneşi altında sessiz. Bahçe kapılarının yanında yerlerde oyuncaklar yatıyor; bir saat önce oyunlarını bırakıp giden çocuklar, onları öylece terk etmişler; komşularımdan birisi de çim sulama fıskiyesini kapatmayı unutmuş. Fıskiye yorulmak bilmeden dönüp duruyor, derinliklerinden hayali bir balık yakalamak istiyormuş gibi bahçenin dibindeki süs havuzuna birbiri ardınca gökkuşakları fırlatıyor. “Bayan St. Cloud!. Peder Wingate!.” Onları daha şimdiden özledim; uçuş okulumu finanse etmeye çalışmış olan dul ve nehir yatağında kemiklerimi bulmuş olan rahip. “Miriam!. -Doktor Miriam!. ” Neredeyse boğulmuşken beni kurtarmış olan genç doktor. Hepsi de beni terk etti artık. Kuşlara beni izlemeleri işaretini verip alışveriş merkezinden ayrıldım. Nehir kıyısındaki bir kumsalda, helikopterler gidene kadar bekleyebileceğim gizli bir yer var.

Son bir kez Shepperton’ın eşsiz siluetini oluşturan capcanlı tropikal bitki örtüsüne bakıyorum. Orkideler ve atkuyruğu eğreltileri, süpermarketin ve benzin istasyonunun damlarını dolduruyor; testere yapraklı saballar, elektrikli eşya dükkânının ve televizyon kiralama ofisinin pencerelerinde sallanıyor; mango ağaçları ve manolyalar, bir zamanların sade bahçelerini kaplıyor ve daha bir hafta önce düşmüş olduğum bu sessiz banliyö kasabasını unutulmuş bir Amazon kentinin bir köşesine dönüştürüyor. Helikopterler daha yakında artık, film stüdyolarının oradaki terk edilmiş caddelerde gürültüyle alçalıp yükseliyorlar. Uçuş ekibi dürbünleriyle boş evleri gözetliyor. Ve ben, kasaba halkının gitmiş olmasına karşın, hâlâ varlıklarını bedenimin içinde duyumsayabiliyorum. Elektrikli eşya dükkânının vitrininde tenimin bir baş-meleğinki gibi parladığını görüyorum, içimde, kemiklerimin güvenli yatakhanelerinde uyuyan bu ev kadınlan ve sekreterlerin, film oyuncuları ve banka memurlarının rüyaları aydınlatıyor tenimi. Parkın girişinde, son uçuşlarına başlamadan önce, benim için yapmış oldukları anıtlar var. Hoş bir mizah anlayışıyla; bulaşık makineleri ve televizyon piramitlerinden; ayçiçeği, kabak ve nektarinlerle süslü plak kulübelerinden tapınaklar yaptılar, banliyö sakinlerinin bana olan sevgilerini göstermek için bulabilecekleri en uygun şeyler bunlardı. Bu çardakların herbirinde; Shepperton göklerinde birlikte yapmış olduğumuz uçuşların ve hayatım boyunca yaratmayı düşlemiş olduğum ve bana yapımında yardım etmiş oldukları insan-güdümlü uçma aracının anısına; uçuş giysimden bir parça ya da uçağın küçük bir bölümü vardı. Helikopterlerden biri hemen arkamda, kasabanın merkezinde çekingen bir daire yapıyor. Pilot ve kılavuzu, ağaçların arasından parlayan tenimi gördüler bile. Ama bütün kaygılarına karşın, onlar da araçlarını gökyüzünün ortasında bırakıp gidebilirler. Çok yakında sayacakları birçok terk edilmiş kent olacak. Thames Vadisi boyunca, Avrupa ve Amerika’nın her yanında, Asya ve Afrika boyunca, insanlar ilk insan güdümlü uçuşlarını yapmak üzere toplandıklarında, on binlerce benzer banliyö kenti boşalacak. Artık bu sakin, iki yanı ağaçlı yolların kaçış pisti olduğunu biliyorum; yedi gün önce Thames üzerindeki bu küçük kasabanın, pike yapıp, hem ölmekten hem de yaşamaktan kurtulmuş olduğum bu kasabanın hafif uçağımla girip keşfettiğim göklerine hep birlikte uçmamızı bekliyor bu pistler.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir