Kurt Vonnegut – Kedi Beşiği

İçindekiler

Dünyanın sona erdiği gün
Güzel, güzel, çok güzel
Ahmaklık
Uzantıların ufak ufak birbirine dolanması
Bir hazırlık öğrencisinden mektup
Böcek dövüşleri
Saygıdeğer Hoenikkerler
Newt

ın Zinka olayı
Volkanlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı
Gizli ajan X-9
Protein
Dünyanın sonu kokteyli
Başlangıç noktası
Otomobillerde kristal vazoların olduğu günlerde
Mutlu Noeller
Anaokuluna dönüş
Kızlar Bölümü
Dünyadaki en değerli mal
Çamura son
Buz-dokuz
Deniz piyadeleri, marş marş
Sarı basının bir mensubu
Son şaka
Dr. Hoenikker’e dair asıl mevzu
Tanrı nedir?
Marslılar
Mayonez
Aramızdan ayrıldı ama kalbimizde yaşıyor
Uyuyorsun yalnızca
Bir Breed daha
Dinamit parası
Nankör bir adam
Vin-dit
Hobi dükkânı
Miyav
Modern bir tümgeneral
Dünyanın barakuda başkenti
Fata Morgana
Umut ve merhamet yuvası
İki kişilik bir karass
Afganistan’a bisiklet
İbret-i âlem
Komünist sempatizanları
Amerikalılardan neden nefret edilir?
Sezar’ın hakkı meselesinin Bokononcu çözümü
Dinamik gerilim
Tıpkı Aziz Augustine gibi
Savaş sonrasında Rumfoord hanedanının uçan çocuğu
Hoş bir cüce
Peki, Anne
Acı yok
Fabri-Tek’in başkanı
Komünistler, Naziler, kraliyet yanlıları, paraşütçüler ve asker kaçakları
Asla kendi kitabının dizinini hazırlama
Kendine yeten bir sincap kafesi
Nahoş bir rüya
Farklı bir tiranlık
Kemerlerinizi bağlayın
Yoksun bir ulus
Bir onbaşının değeri
Hazel neden korkmuyordu?
Saygılı ve özgür
Huzur ve bereket
San Lorenzo’ya gelmek için uygun zaman
En güçlü şey
Gah-ı-n-coğğ-yyı
Yuzz tamok-razza şak-hi-ddi
Büyük bir mozaik
Bokonon’un öğrencisi
Amerikalı olmanın mutluluğu
Lavuk Hilton
Kara ölüm
Kedi beşiği
Albert Schweitzer’e selamımı söyleyin
Julian Castle her şeyin anlamsız olduğu konusunda Newt ile fikir birliğine varıyor
Aspirin ve boko-maru
Çelik çember
McCabe’in ruhu neden karardı?
Çağlayanın filtreleri
Gar hamalının oğluna beyaz gelin
Zah-mah-ki-bo
Dr. Schlichter von Koenigswald eşitleme noktasına yaklaşıyor
Karartma
Bir dolu foma
İki küçük termos
İnsan sarrafı
Neden Frank başkan olamıyor?
Duffle
Bit yeniği
Mona
Şairin ilk boko-maru’sunu kutlaması üzerine
Mona’mı az kalsın nasıl yitiriyordum?
En yüksek dağ
Kancayı görüyorum
Çan, kitap ve şapka kutusundaki tavuk
Kokuşmuş Hıristiyan
Son dua
Gantı, çummur yarıdı
Frank zindana iniyor
Seleflerim gibi ben de Bokonon’u yasaklıyorum
Özgürlük düşmanları
Yazarlar grevinin etkileri üzerine bir doktorun görüşü
Sülfat azol
Ağrı kesici
Bokononcular intihar ederken ne der?
Gözleriniz bayram etsin
Frank ne yapmamız gerektiğini söylüyor
Frank kendini savunuyor
On dördüncü kitap
Mola
Newt’ın annesinin çantası
Tarih
Kurşunun kalbime saplandığını hissettiğimde
Şöyle ki…
Kulakları sağır eden çatır-rrrrr-tı
Sığınak
Demir bakire ve zindan
Mona bana teşekkür ediyor
İlgili kişiye
Cevap vermekte ağır kalıyorum
İsviçreli Robinson ailesi
Fareler ve insanlar
Frank’in karınca çiftliği
Tazmanyalılar
Çalsın borular
 


Dünyanın sona erdiği gün Bana Jonah deyin. Annemle babam öyle yaptı, ya da ona yakın bir şey. John adını vermişler bana. Jonah, John değil de eğer bir Sam olsaydım bile yine de Jonah olurdum ki, bunun sebebi herkesin tanıdığı o en meşhur Jonah gibi başkalarına uğursuzluk getirmem değil, birinin ya da bir şeyin beni belirli zamanlarda belirli yerlerde olmaya zorlamış olmasıdır. Hem tuhaf hem de alışageldik tüm araçlar ve sebepler tedarik edilmiştir. Ve bu plana göre, tayin edilmiş tüm zamanlarda ve tüm yerlerde bu Jonah hazır bulunmuştur. Dinleyin: Ben daha genç bir adamken; iki karı önce, 250.000 sigara önce, 3000 litre içki önce… Çok daha genç bir adamken, adına Dünyanın Sona Erdiği Gün denecek bir kitap için malzeme toplamaya başlamıştım. Kitap, gerçeklere dayalı olacaktı. Kitap, ilk atom bombasının Japonya’daki Hiroşima’ya atıldığı gün, önde gelen Amerikalı şahsiyetlerin neler yaptığının bir anlatımı olacaktı. Bir Hıristiyan kitabı olacaktı. O zamanlar Hıristiyan’dım. Şimdiyse Bokononcu’yum.


Bokonon’un buruk tatlılıktaki yalanlarını bana öğretecek biri olsaydı, daha o zamandan Bokononcu olurdum. Fakat Bokononculuk, Karayip Denizi’ndeki San Lorenzo Cumhuriyeti isimli küçük adayı çevreleyen çakıl taşlı plajların ve keskin mercan kayalıklarının ötesinde henüz bilinmiyordu. Biz Bokononcular, insanlığın takımlardan oluştuğuna inanırız; ne yaptıklarının farkına varmadan Tanrı’nın İradesi’ni yerine getiren takımlardan. Bokonon, bu takımlara karass adını verir ve beni kendi karass’ıma getiren araç, yani kan-kan, adına Dünyanın Sona Erdiği Gün denecek olan hiçbir zaman bitirmediğim kitap olmuştu. Güzel, güzel, çok güzel ‘Hiçbir mantıklı sebep olmaksızın hayatınızın başka birinin hayatıyla karıştığını görecek olursanız,’ diye yazar Bokonon, ‘o kişi sizin karass’ınızın bir mensubu olabilir.’ Bokonon’un Kitapları’nın başka bir bölümünde Bokonon bize şöyle der: ‘İnsanoğlu dama tahtasını yarattı; Tanrı karass’ı yarattı.’ Bununla kastettiği, bir karass’da milli, kurumsal, mesleki, ailevi ve sınıfsal sınırları tanımadığıdır. Bir amip gibi biçimsizdir karass. ‘Elli Üçüncü Kalipso’sunda Bokonon bizi kendisiyle beraber şu şarkıyı söylemeye davet eder: İşte size bir ayyaş Sızmış kalmış Central Park’ta, Ve bir aslan avcısı Karanlık ormanda, Ve bir Çinli dişçi, Ve bir İngiliz kraliçe… Hepsi ne de yaraşmış Doluşmuş aynı makineye. Güzel, güzel, çok güzel; Güzel, güzel, çok güzel; Güzel, güzel, çok güzel… Bir sürü değişik insan Doluşmuş aynı düzeneğe. Ahmaklık Bokonon kişinin karass’ının sınırlarını keşfetmesine ve Yüce Tanrı’nın ona yaptırdıklarının özünün ne olduğunu araştırmasına dair hiçbir yerde herhangi bir uyarıda bulunmaz. Bokonon sadece bu tür arayışların eksik kalmaya mahkûm olduğu yönünde bir gözlemde bulunur. Bokonon’un Kitapları’nın kendi yaşam öyküsünü anlattığı bölümde Bokonon, keşfetmiş gibi, anlamış gibi yapmanın nasıl bir ahmaklık olduğu hakkında ufak bir hikâyeye yer verir: Bir zamanlar Newport, Rhode Island’daki Episkopal cemaatine mensup bir hanım tanımıştım. Kendisi benden Danua cinsi köpeği için bir kulübe tasarlamamı ve yapmamı istemişti. Hanımefendi, Tanrı’yı ve onun İşlerini Yapış Şeklini kusursuz anladığını iddia ediyordu.

Bir insanın bugüne dek olanlar ya da bundan sonra olacaklar karşısında şaşkınlığa düşmesine anlam veremiyordu. Buna karşın, kendisine yapmayı önerdiğim kulübenin detaylı bir planını gösterdiğimde, “Kusuruma bakmayın ama ben bunları hiç okuyamam,” dedi. “Siz en iyisi bunu Tanrı’ya iletmeleri için kocanıza ya da rahibinize verin,” dedim “Tanrı, boş bir ân bulduğunda eminim ki size bu köpek kulübesi çizimini sizin bile anlayabileceğiniz şekilde açıklayacaktır.” Kadın işi vermedi bana. Onu hiç unutmayacağım. Tanrı’nın yelkenli teknelere binen insanları motorlu teknelere binenlerden daha fazla sevdiğine inanıyordu. Bir solucana bakmaya tahammül edemezdi. Solucan gördüğü anda çığlığı basardı. Ahmağın tekiydi ve ben de öyleydim ve Tanrı’nın İşleri’ni anladığını düşünen herkes de ahmaktır [diye yazar Bokonon]. Uzantıların ufak ufak birbirine dolanması Her şeye rağmen, bu kitapta karasss’ıma mensup mümkün olduğunca fazla sayıda insana yer vermeyi amaçlıyorum ve bu dünyada topluca neler yaptığımıza yönelik tüm sağlam ipuçlarını incelemek niyetindeyim. Bu kitabı Bokononculuk risalesine dönüştürmek gibi bir gayem yok. Yine de kitapla ilgili olarak Bokononcu bir uyarıda bulunmak isterim. Bokonon’un Kitapları’nın ilk cümlesi şöyledir: ‘Birazdan size anlatacağım gerçeklerin hepsi utanmadan söylenmiş yalanlardır.’ Benim Bokononcu uyarımsa şu şekilde: Faydalı bir dinin yalanlar üzerine inşa edilebileceğini idrak edemeyen bir kimse, bu kitabı da anlayamaz. Hadi bakalım.

Şimdi gelelim karass’ıma.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir