Star Wars – Jedi Akademi Üçlemesi #1 – Kevin J. Anderson – Jedi Arayışı

Kara delik kümesi, Binyıl Şahini’nin önünde uzanıyordu. Ağız kısmının çekim gücünün etkisi ile gemiyi kendisine doğru yaklaştırmaktaydı. Han Solo hiperuzayın alacalı bulanıklığına karşın anafor şeklindeki çarpıklığın gemiyi sonsuzluğun içine doğru çektiğini görebiliyordu. “Hey, Chewie! Sence de biraz fazla yakın değil miyiz?” Şahin’in se-yir bilgisayarına doğru baktı. Maw’dan daha güvenli bir mesafeden ge-çen bir rota izlemiş olmayı diledi. “Bunun ne olduğunu sanıyorsun, es-kiden olduğu gibi bir kaçakçılık görevi mi? Bu sefer saklanmak için bir nedenimiz yok.” Hemen yanında duran Chewbacca sıkılmış gözüküyordu. Ho-murdanarak özür diledi ve kıllı pençelerini kokpitin boğucu havası içinde sağa sola doğru salladı. “Evet, bu sefer resmi bir görevimiz var. Gizlenmemize gerek yok. Biraz daha ağırbaşlı olmaya çalış, tamam mı?” Chewbacca kuşkucu bir inleme çıkardıktan sonra, kafasını tekrar seyir ekranlarına çevirdi. Eski anıları aklına gelince Han’ın canı sıkıldı. Bir zamanlar kanunların diğer tarafındayken; baharat kaçırır, İmparatorluk Kaşif gemileri tarafından kovalanırdı. O zamanlar daha özgür ve kolay bir hayatı vardı. Bu çılgınca seferlerinden birinde o ve Chewbacca, Maw kara delik kümesinin yakınından geçen; ancak kayıtlı olmayan bir kestirme yol kullanmışlar, bu yüzden de Şahin’in alt tarafındaki kaplamaların zarar görmesine sebep olmuşlardı.


Duyarlı pilotlar kara deliklerden sakınmak için daha uzun yolları tercih ederler ve bu bölgeden uzak dururlardı. Şahin’in hızı sayesinde Han ve Chewie bir keresinde diğer tarafa on iki parsekten daha kısa bir sürede varmışlardı. Ama o garanti altına alınmış görevleri bir felaketle sonuçlanmıştı; Han elindeki tüm kaçak baharatı, İmparatorluk askerleri Binyıl Şahini’ne bordalamadan önce uzayın de-rinliklerine boşaltmak zorunda kalmıştı. Ama bu sefer Han, Kessel’a başka şartlar altında dönüyordu. Karısı Leia onu Yeni Cumhuriyet’in bir temsilcisi olarak g suratındaki keyifli ifade, eski kaçakçıya neşe katıyordu. Han solo, örnek baba? Leia uzun zaman önce ‘düzgün adamlar’ dan hoşlandığını söylemişti; Han da aynen böyle birisine dönüşüyordu. Chewbacca’nın gözünün ucuyla kendisine bakmakta olduğunu fark etti. Utanarak, koltuğunda dikleşti ve kaşlarını çatarak kontrol pa-neliyle ilgilenmeye başladı. “Neredeyiz? Sıçramanın sonuna gelmiş ol-mamız gerekmiyor mu?” Chewie hırlayarak bunu teyit etti. Kıllı pençesini uzatarak hiperuzay kontrollerini kavradı. Wookiee kontrol panelindeki sayıların ilerleyişini izliyordu; uygun an geldiğinde mekanizma kolunu geriye çekti ve gemi normal uzaya geri döndü. Hiperuzayın alacalı bulanıklığı çizgi halindeki yıldızlara dönüşürken çıkan gürültüyü Han duymaktan ziyade hissetti. Bir sonraki an yıldızlarla boyanmış bir duvar kağıdının ö-nünde duruyorlardı sanki. Arkalarında Maw, iyonize olmuş gazları kara deliklerin içine doğru girerken gösteren, iddialı bir resim gibi gözler önüne serilmişti. Şahin’in tam önünde Han, Kessel’in güneşinin mavi-beyaz ışıltısını gördü.

Gemi manevra yaparak tutulum çemberi ile hizaya girerken, Kessel’in kendisi ortaya çıktı. Patates şeklindeydi, atmosferinin filizlenmiş uzantıları gezegenin etrafında bir tür yele oluşturuyordu ve etrafında dolanan uy-du gezegeni bir zamanlar İmparatorluk garnizonu olarak kullanı-lıyordu. “Tam orada, Chewie,” dedi Han. “Kontrolleri ben ele alıyorum.” Kessel, yörüngesinin üzerinde ilerleyen bir tayf gibi gözüküyordu, ken-di atmosferine zorlanarak tutunacak kadar küçüktü. İşleyen dev fabrikalar ham kayaları işleyerek dışarı oksijen ve karbondioksit çıkartıyor; böylece orada bulunanların içlerinde bulundukları ortama uygun kıya-fetler giymesi yerine sadece basit gaz maskeleriyle dolaşmalarına olanak sağlıyorlardı. Yeni imal edilmiş bir parça atmosfer uzaya sızdı. Dışarıdan bakıldığında bu görüntü, kuyrukluyıldızın kuyruğuna benzetilebilirdi. Chewbacca genzinden gelen bir hırıltıyla kısa bir yorumda bulundu. Han bunu başıyla onayladı. “Evet, yukarıdan muazzam gözüküyor. Daha yakınına geldiğinde aslında çok farklı olması ne kadar da kötü. Burayı bir türlü sevemedim.” Baharat üretiminde Kessel, başı çeken bir gezegendi ayrıca ağır ka-çakçılık hareketlerinin de merkezi sayılırdı. Bunun yanında galaksinin en zorlu hapishanelerinden birine ev sahipliği de yapmaktaydı.

İmparatorluk, kaçakçıların burunlarının önünden çaldıkları hariç, tüm baharat üretimini bir zamanlar ellerinde bulunduruyorlardı. İmparatoru’n düşüşünden sonra kaçakçılar ve İmparatorluk İslah Tesisi’nin mahkumları gezegeni ele geçirmişti. Büyük Amiral Thrawn’ın neden olduğu problemler ve yeniden hayata dönen İmparator’un döneminde gözlerden uzak durmayı tercih etmiş; gizliliklerini korumak için çok uğraşmış ve hatta yardım çağrılarına bile yanıt vermekten çekinmişlerdi. Chewie’nin boğazından alçak bir homurdanma geldi. Han iç ge-çirdi ve kafasını salladı. “Bak, geri dönüyor olduğum için ben de çok mutlu değilim, dostum. Ama şimdi herşey çok daha farklı ve bu işin al-tından kalkabilecek en iyi adamlar bizleriz.” İç Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Yeni Cumhuriyet bir kere daha Coruscant’a yerleşmişti. Etrafa saçılmış İmparatorluk savaş gemilerinin birbirileriyle dalaşmalarına karışmıyordu. Şimdi müzakereleri yeniden başlatma zamanıydı. Sahip olduklarını olur olmaz yerlere satacaklarına bizim tarafımızda olsunlar daha iyi, diye düşündü Han, ki böyle olacaktı büyük bir ihtimalle. Yeni birleşmiş kaçakçıların bir temsilcisi ve zama-nında Luke’un en büyük düşmanı olan Mara Jade Kessel ile temasa geçmeye çalışmış ancak açıkça ters bir yanıt almıştı. Binyıl Şahini, Kessel’a yaklaşıyordu, arka iticileri gezegenin hareketini yakalamak için ateşlenmişti, yörüngeye eklenmeye hazırlanıyorlar-dı. İdare tarayıcı ekranından yaklaşmalarını izleyen Han, “İçeri yöneliyoruz,” dedi. Chewie kısa bir yorumda bulundu ve ekranları işaret etti.

Han, baktığında gezegenin etrafındaki yörüngedeki radar ışıklarını gördü, atmosferi örten bulutların içinden çıkmışlardı. “Gördüm. Görünüşe göre yarım düzine kadar gemi var. Türlerini tanımlayamayacak kadar uzaktayız.” Han, Chewie’nin huzursuz homurtusunu fazla önemsemedi. “O zaman onlara kim olduğumuzu söyleriz, olur biter. Endişelenecek bir şey yok. Hem neden Leia’nın bizim için uygun birer diplomatik kimlik sinyali ayarlamak için bu kadar yaygara kopardığını sanıyorsun?” Yeni Cumhuriyet işaret sinyalini açtı, kimlik bilgilerini temel li-sanda ve diğer bir çok dilde iletmeye başladı. yörüngede dolanan gemilerin rotalarından ayrılıp Şahin’in yolunu kesmek için yaklaştıklarını anlayınca Han biraz şaşırdı. “Hey!” diye bağırdı, ardından ses alıcısını açmadığını anladı. Chewie gürledi. Han düğmeyi çevirdi. “Ben, Yeni Cumhuriyet yıldızgemisi Binyıl Şahini’nden Han Solo. Diplomatik bir görevle burada bulunuyoruz.” Gerçek bir diplomatın kullanacağı kelimeleri seçebilmek için aklı hızla çalışıyordu.

“Uh, lütfen niyetinizi belirtiniz.” En yakındaki iki gemi hızla yaklaştılar. Önce birbirilerinden ba-ğımsız iki ışık kaynağı oldular sonra da gemilerin şekilleri ortaya çıkma-ya başladı. “Chewie, ön yansıtıcı kalkanlarına güç versen iyi olur. İçim-de bununla ilgili kötü bir his var.” Chewbacca kalkanlara güç verirken Han da haberleşme sistemini açtı. Ardından kafasını kaldırıp dışarı baktı. Gemiler inanılmaz bir hızla yaklaşmaktaydılar, ayrılarak Şahin’in iki yanına geçtiler. Altıgen solar panelleri ve orta kısımdaki pilot bölmesi bir anda Han’ın kanını dondurdu. TIE savaşçıları… “Chewie, sen şuraya geç. Ben lazer toplarının başına gidiyorum.” Wookiee daha cevap veremeden Han çoktan ulaşım tüpünden ge-çip silahların başına oturmuştu. Topçu koltuğunu yakalayıp, yeni çekim alanına ayak uydurmaya çalıştı. TIE savaşçıları iki farklı taraftan saldırıyorlar, Şahin’in üstüne ve altına doğru lazerlerini ateşliyorlardı. Han, koltuğa oturmayı başarıp kemerlerini bağladığı sırada, gemi darbelerle sarsıldı.

Saldıran gemilerden biri üzerlerine doğru bir pike yaptı. TIE savaşçılarının isimlerini aldıkları ikiz iyon motorlarının sesleri yüzünden Şahin’in sensör panelleri inledi. Düşman araçları tekrar ateş açtılar; ama lazer ışınları gemiyi ıskalayıp uzayın derinliklerinde kayboldu. “Chewie, lazerlerden kaçınmaya çalış! Sadece dümdüz uçma!” Wookiee arkasından bir şeyler bağırdı, Han da ona cevap verdi. “Bilmiyorum, şu anda pilot olan sensin, sen bul birşeyler!” Kessel, kesinlikle onlar için bir hoşgeldin halısı sermemişti. İmparatorluk’tan arda kalanlar acaba buranın kontrolünü ele geçirmiş olabilir miydi? Şa-yet öyleyse Han’ın bu bilgiyi Coruscant’a bildirmesi gerekiyordu. Diğer gemilerde şu anda bayağı yaklaşmışlardı ve nedense Han on-ların yardımcı olacaklarını hiç sanmıyordu. Hemen tepelerinde iki TIE savaşçısı dar bir yay çizerek geri dönüp ikinci bir saldırı için hazır-landılar. Ama bu sırada Han kemerlerini bağlamış ve lazerlere güç vermeye başlamıştı bile. Önündeki ekranda TIE savaşçısı bir hedef olarak belirmiş ve giderek daha da büyüyordu. TIE’ın pilotunun da aynısı yaptığını düşünerek ateşleme kolunu daha sıkı kavradı. Bekledi, ensesindeki ter damlalarını hissedebiliyordu. Nefesini tuttuğunu fark etti. Bir saniye daha… Hedef işareti savaşçının sancak tarafındaki kanadının tam or-tasını gösteriyordu. Han’ın düğmeye bastığı anda Chewie, Şahin’i diğer tarafa çevirdi.

Lazer ışınları açık farkla hedefi ıskalayıp yıldızlara doğru yöneldi. TIE savaşçısının lazerleri de Şahin’i es geçmiş hatta neredeyse diğer TIE’yı vuracaklardı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir