Honoré de Balzac – Tılsımlı Deri

Kuşkusuz kişiliğini eserlerinin yapısı ile belirgin bir şekilde yeniden üreten ve yapıtı ile kendisi tek ve aynı olarak addedilen pek çok yazar vardır. Bunun yanı sıra, sanatçının temel düşünceleri ve eserlerindeki fantezileri arasındaki çeşitli bağlantı düzeylerini tanımlayacak hiçbir gerçek kural bulunmayan, ruhları ve alışkanlıkları yapıtlarının biçimi ve içeriğiyle şiddetli bir şekilde ters düşen yazarlar da vardır. Bu uyum ya da uyumsuzluklar varlıklarını, tıpkı kuşağın kaprislerinde olduğu kadar değişken, iç işleyişlerinde garip, gizemli bir ahlaki yapıya borçluydular. Kurgulanmış bireylerin ve düşüncelerin üretimi, anlaşılması mümkün olmayan iki gizemi oluştururken, bu iki üretim tarzının yazarlarıyla birlikte ortaya koydukları benzerlikler ve farklılıklar adına çok az şey sunmaktadırlar. Petrarca, Lord Byron, Hoffmann ve Voltaire dehalarıyla öne çıkan yazarları temsil ederken, kanaatkâr kimliğiyle üslubunun açgözlülüğü ve eserinin kahramanlarıyla tezat oluşturan Rabelais, tıpkı lezzetli yemekleri tanıtırken ağzına neredeyse hiçbir şey koymayan Savarin [1] gibi, şarabı methederken su içiyordu. Büyük Britanya’nın gurur duyabileceği en kayda değer çağdaş yazar için de durum aynıydı. Eva, Melmoth, Bertram gibi eserleri borçlu olduğumuz kibar ve zarif papaz Maturin kitaplarında kadınlara gerekli özeni gösteriyor, gündüzleri mesleğinden kaynaklanan katı düşüncelere sahip olmasına rağmen geceleri cinsi latifi cezbedecek bir züppeye dönüşüyordu. Boileau için de benzer şeyler söylenebilirdi: Kibar ve yumuşak sohbeti ile küstah dizelerinin alaycı içeriği birbirleriyle tezat oluşturuyordu. Duyarlı şairlerin çoğu, özel yaşamlarında aynı duyarlılığı göstermezlerdi. Aynı şey, hiç durmadan insan bedeninin en güzel biçimlerini idealize etmeye, hatların şehvet uyandıran yanlarını yansıtmaya, güzelliğin ayrıksı çizgilerini bir araya getirmeye çalışan ama neredeyse tamamı kötü giyinen, şık görünmeyi küçümseyen, dışarıya hiçbir şey sızmasına izin vermeden güzelliğin ölçülerini ruhlarında saklayan heykeltıraşlar için de geçerliydi. Yazar ve düşüncesiyle ilgili bu karakteristik uyumsuzluk ve uyumluluk örneklerini artırmak hiç de zor olmayacak; ama bu çifte olgu o kadar belirgin ki, daha fazla üzerinde durmak biraz çocuksu bir ısrar anlamına gelecek. Şu halde, hiçbir dramacının sahneye koyamadığı en iğrenç anlatımı, en derin alçaklığı yansıtırken, Schiller’in soylu yüreği François Moor [2] ile suç ortaklığı yapmaktan kaçınsa gerçek bir edebiyattan söz etmek mümkün olabilir miydi?. En hüzünlü trajedileri kaleme alan yazarlar genellikle kendi yaşamlarında saygıdeğer Ducis [3] örneğinde olduğu gibi oldukça uysal ve ataerkil geleneklere bağlı kişiler değil miydi? Bugün bile, küçük burjuva geleneklerinin en kavranamaz nüanslarını büyük bir incelik ve hassasiyetle yansıtan Favart’larımızın [4] dizelerini gördüğünüzde, zihninizde temiz yürekli bir köylünün sığır spekülasyonu ile zenginleştiğini canlandırabilirsiniz. [5] Edebiyatta insanları yüzlerinden tanıma sanatını yöneten yasaların belirsizliğine rağmen, okurlar kitapla şair arasında asla tarafsız kalamazlar.


Düşünceleriyle istemsizce bir resim çizer, bir kişilik oluşturur, zihinlerinde bu kişinin yaşlı ya da genç, uzun ya da kısa, iyi ya da kötü olduğunu canlandırırlar. Yazar bir kez tasviri yaptığında her şey bitmiş, kuşatmaları tamamlanmıştır! [6] Böylece Orléans’da kambur, Bordeaux’da kumral, Brest’te ince ve narin, Cambrai’de irikıyım olursunuz. Bir sanat camiası sizden nefret ederken diğeri sizi göklere çıkarır. Tıpkı Parislilerin alaya aldıkları Mercier’nin Sen-Petersburg’daki Rusların esin kaynağı olması gibi. Nihayet, okurun fantezilerine göre şekillendirdiği ve neredeyse her zaman bazı değerlerini elinden alarak soyduğu, ardından kendine has kötülük eğilimleriyle yeniden giydirdiği birçok farklı özelliği barındıran bir varlığa, bir tür düşsel yaratığa dönüşürsünüz. Böylece bazen hakkınızda şöyle söylenmesinin paha biçilmez avantajına sahip olursunuz: “Onu hayalimde böyle canlandırmamıştım!.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir