J. R. R. Tolkien – Yüzüklerin Efendisi

Bu kitap büyük ölçüde hobbitler hakkındadır ve okuyucu kitabın sayfalarından onların özelliklerinin birçoğunu ve tarihlerinin de birazını çıkartabilir. Bu konuda daha fazla bilgi için, Hobbit adı altında yayınlanmış olan Batışımdan Kırmızı Kitabı’ndan alınan seçkilere bakabilirsiniz. Oradaki öykü, dünya çapında ün kazanmış ilk hobbit olan Bilbo tarafından yazılan Kırmızı Kitap’ın ilk bölümlerinden bir araya getirilmiştir ve Doğu’ya gidip döndüğü yolculuğu konu aldığı için Gittim ve Döndüm adını taşımaktadır. Bu macera daha sonra, burada anlatılan o Çağ’ın büyük hadiselerinde bütün hobbitleri bağlayacak olan bir maceradır. Bununla beraber, kimileri o ilk kitaba sahip olmayabilir; birçok kişi de daha ilk başından bu tuhaf halk hakkında daha çok şey öğrenmek isteyebilir, işte bu okurlar için burada, hobbit irfanından önemli sayılabilecek noktalar üzerine birkaç not bir araya getirilmiş ve ilk macera kısaca hatırlatılmıştır. Hobbitler pek kendilerini göstermeseler de kadim bir halktır. Eskiden şimdikine nazaran daha kalabalıklardı; çünkü barışı, huzuru ve iyi sürülmüş toprağı çok severler: Hobbitlerin en çok sevdikleri uğrak yerleri dedi toplu, güzelce ekilip biçilmiş kırlık yerlerdi. Alet kullanmada maharetli olmalarına rağmen demirci körükleri, su değirmenleri veya el dokuma tezgahlarından daha karmaşık makinalardan anlamazlardı; hala anlamazlar ve sevmezler. Eski günlerde dahi, “Büyük Ahaliden” bize böyle derlerdi genellikle uzak dururlardı; şimdi ise korkuyla kendilerini bizden sakınmaya başlamışlardır ve artık hobbitleri bulabilmek çok zordur. Kulakları delik, gözleri keskindir ve yapı olarak kilo almaya müsait olmalarına ve gereksiz yere acele etme eğilimleri olmamasına rağmen yine de hareketlerinde çevik ve marifetlidirler. Her şeyden önce, karşılaşmak istemedikleri iri halktan biri patavatsızca yollarına çıkarsa hızla ve sessizce kaybolma sanatına sahiptirler ve bu sanatı o kadar geliştirmişlerdir ki insanlara büyücülük gibi gelebilir. Fakat aslında hobbitler hiçbir zaman, hiçbir çeşit büyüyle uğraşmamışlardır; bu ele geçmezlikleri de tamamen soya çekim, idman ve toprak ile olan yakın bir dostluğun onlara bahşetmiş olduğu, daha iri ve daha hantal ırklar tarafından taklit dahi edilemeyen profesyonelce bir hünerden kaynaklanmaktadır. Çünkü bunlar cücelerden de ufak tefek, minik bir halktır; yani cücelerden daha kısa boylu sayılmasalar da, pek o kadar sağlam yapılı ve tıknaz değillerdir. Boyları hobbitten hobbite değişir, bizim ölçülerimize göre 60 santim ile 120 santim arasındadır. Günümüzde bir metreye pek nadiren ulaşmaktadırlar; fakat kendi söylediklerine göre artık küçülmeye başlamışlardır, eski günlerde daha uzun boylu imişler.


Kırmızı Kitap’a göre II. İsengrim’in oğlu Bandobras Took (Boğakükreten) bir buçuk metre kadarmış ve ata bile binebiliyormuş. Bütün hobbit kayıtlarında onu sadece eskinin iki ünlü şahsiyeti geçebilmiştir; fakat bu ilginç olay, zaten bu kitapta anlatılacaktır. Bu öykülerle ilgisi olan Shire’lı Hobbitlere gelince, barış ve refah günlerinde onlar mutlu bir halk idi. Başta san ve yeşil olmak üzere canlı renkler giymeyi sever, fakat ayaklarının köselemsi tabanları olduğu ve üzerleri genellikle kahverengi olan saçları gibi sık kıvırcık tüylerle kaplı bulunduğu için çok nadiren ayakkabı kullanırlardı. O yüzden aralarında pek gelişmemiş olan tek zanaat kunduracılıktı; fakat uzun ve maharetli parmaklara sahiptiler ve birçok kullanışlı, zarif eşya yaparlardı. Yüzleri genellikle güzelden ziyade neşeli, ablak, gözleri parlak, yanakları kırmızı, dudakları her an gülmeye, yemeye ve içmeye hazır olurdu. Sık sık ve gönülden gülerler, her zaman için basit şakalardan hoşlanırlar, (ve imkan buldukça) günde altı öğün yemek yerler, içerlerdi. Dost canlısıydılar, partilere ve cömertçe hediyeler alıp vermeye bayılırlardı. Zamanla uzaklaşmış olmalarına rağmen hobbitler ile aramızda bir akrabalık olduğu açıktır: Bize elflerden hatta cücelerden daha yakındırlar. Hobbitler eskiden insanların dillerini konuşurlarmış kendi Usullerince ve genellikle insanların hoşlandıkları şeylerden hoşlanır, hoşlanmadıklarından hoşlanmazlarmış. Fakat aramızdaki akrabalığın tam olarak ne olduğunu bu zamandan sonra bulmak mümkün değildir. Hobbitlerin başlangıcı artık kaybolmuş ve unutulmuş olan Eski Günler’e dayanır. Sadece elfler hala o yitip giden zamanların kayıtlarını saklarlar ve adetlerine göre de neredeyse sadece tamamıyla kendi tarihleriyle ilgilenirler ki bunun içinde insanlar çok az görünür, hobbitlerin ise hiç sözü edilmez. Yine de, diğer halkların onların varlığını fark etmesinden epey yıllar öncedir hobbitlerin Orta Dünya’da sessiz sakin yaşamakta olduğuna şüphe yok.

Ve sonuç olarak dünya sayılamayacak kadar garip yaratıklarla dolu olduğu için bu minik halk pek de önemli görülmemiştir. Fakat Bilbo ve varisi Frodo’nun zamanında aniden, kendi istekleri dışında hem önemli hem de ünlü oluverip Ariflerin ve Uluların aklını karıştırmışlardır. O günler, yani Orta Dünya’nın Üçüncü Çağı artık çoktan geride kaldı, kıtaların şekilleri değişti; ama hobbitlerin yaşamış oldukları bölgeler hiç kuşku yok ki hâlâ bulundukları yerlerdir: Eski Dünya’nın kuzey batısı, Deniz’in doğusu. Bilbo’nun yaşadığı dönemde, hobbitlerin asıl yurtlarına dair bilgiler tamamen unutulup gitmişti. Öğrenme sevgisi (şecerelerine ait bilgiler hariç) aralarında yaygın olmaktan çok uzaktı; ama yine de eski aileler arasında kendi kitaplarını inceleyen, hatta elflerden, cücelerden ve insanlardan eski zamanlar ve uzak diyarlarla ilgili malumat toplayan birkaç kişi çıkmıştır. Kendi kayıtlan Shire’a yerleşmelerinden sonra başlamıştı; en eski efsaneleri de Gezginlik Günleri’nden pek geriye uzanmaz. Yine de bu efsanelerden, garip sözcükleri ve âdetlerinden, diğer birçok değişik halk gibi hobbitlerin de uzak geçmişte batıya doğru geldiği açıktır, ilk öyküleri, Anduin’in yukarı vadilerinde, Koca Yeşilorman’ın saçaklarının altı ile Dumanlı Dağlar arasında oturdukları bir zamandan dem vurur adeta. Daha sonra dağlardan zorlu ve tehlikeli bir geçiş yaparak Eriador’a neden gelmişlerdir, artık bilinmez. Kendi öyküleri, ülkede insanların çoğaldığından, gelip ormanı karartan ve adını dönüştüren bir gölgeden söz eder. Daha dağları aşmadan önce hobbitler üç değişik soya ayrılmış gibidirler: Kılayaklar, Ülkenler ve Samanpostlular. Kılayaklar daha esmer, daha küçük ve kısa, sakalsız ve çizmesiz hobbitlermiş; elleri ve ayakları düzgün, hünerliymiş; yüksek yerleri ve dağ yamaçlarını severlermiş. Ülkenler daha cüsseli, daha ağır yapılıymış; elleri ve ayaklan daha iriymiş; ovaları ve nehir kıyılarını tercih ederlermiş. Samanpostluların tüyleri ve ciltleri daha açık renkliymiş ve diğerlerine nazaran daha uzun ve inceymişler; onlar ağaçları ve ormanlık ülkeleri çok severlermiş. Kadim zamanlarda Kılayaklar’ın cücelerle çok alışverişi varmış ve uzun süre dağların eteklerinde yaşamışlar. Batıya en önce gelenler onlar olmuş; diğerleri hala Yabaneller’de oyalanırken onlar Eriador üzerinden Fırtınabaşı’na kadar uzanmışlar.

Bunlar hobbitlerin en normal, en tipik örnekleri ve en kalabalık olanlarıymış. Bir yere yerleşip atalarının tüneller ve delikler içindeki yaşayış biçimlerini muhafaza etmeye en çok eğilimi olan da bunlarmış. Ülkenler uzun süre Ulu Nehir Anduin’in kıyılarında oyalanmışlar ve insanlardan daha az çekiniyorlarmış. Onlar da Kılayaklar’dan sonra batıya gelmişler ve Gürültülüsu’yu izleyerek güneye inmişler; Orada, Tharbad ile Garpeli sının arasında epey bir zaman yaşayıp, neden sonra yeniden kuzeye göç etmişler. Sayıca en küçük soy olan Samanpostlular kuzey kolunu oluşturuyormuş. Diğer hobbitlere nazaran elflerle daha dostça geçiniyorlarmış ve el işçiliğinden çok dilde ve müzikte maharet gösteriyorlarmış; eskiden beri çiftçilikten çok avcılıktan hoşlanırlarmış. Ayrıkvadi’nin kuzeyindeki dağları geçmişler ve Akpınar Nehri’nden aşağıya inmişler. Kısa bir süre sonra Eriador’da onlardan önce oraya gelmiş olanlarla karışmışlar fakat biraz daha cesur ve maceraperest olduklarından Kılayak ve Ülgen klanları arasında sık sık lider ve reis konumuna gelmişler. Bilbo’nun zamanında dahi, Tooklar ve Erdiyan’nın Efendileri gibi büyük ailelerde Samanpostlu soyunun güçlü kanı kendisini gösteriyordu. Eriador’un batı topraklarında, Dumanlı Dağlar ile Mavi Dağlar arasında hobbitler hem insanları hem de elfleri bulmuşlardı. Gerçekten de Dünedain’den, yani Deniz’i aşıp Batıil’den gelen insanların krallarından arta kalan bir kısım burada yaşıyordu; fakat hızla azalmaktaydılar, onlara ait olan Kuzey Krallığı topraklan gün be gün yabana kanşmaktaydı. Gelenler için bol bol yer vardı ve çok geçmeden hobbitler düzenli topluluklar halinde yerleşmeye başlamıştı, ilk yerleşim merkezlerinin çoğu daha Bilbo’nun zamanında çoktan kaybolmuş ve unutulmuştu; fakat önem kazanan ilklerden biri, zamanla küçülse de varlığını korumayı başarmıştı; burası Shire’ın kırk mil kadar doğusuna düşen Bree ve etrafındaki Tokay Ormanı idi. Kuşkusuz bu ilk günlerde hobbitler yazıyı öğrenmişler ve bu sanatı çok daha önce elflerden öğrenmiş olan Dünedain tarzında yazmaya başlamışlardı. Yine o günlerde daha önce hangi dili kullanıyorlarsa onu unutmuşlar ve ondan sonra hep Westron adı verilen Arnor’dan Gondor’a kadar kralların ülkelerinde ve Belfalas’tan Mavi’ye kadar bütün sahillerde geçerli olan Ortak Lisan’ı kullanmışlardı. Yine de ayların ve günlerin kendi isimleri ve geçmişten kalan büyük bir şahıs isimleri birikimine ilaveten, kendilerine ait birkaç kelimeyi alıkoymuşlardı.

Bu sıralarda hobbitler arasında, yıllar dikkate alınmaya başladıkça efsane, tarih halini almıştır. Çünkü Üçüncü Çağ’ ın bin altı yüz birinci yılında Samanpostlu kardeşler Marko ile Blanko, Bree’den yola çıkmışlardı ve Fornost’taki* yüksek kralın izniyle arkalarında çok sayıda hobbitle kahverengi nehir Baranduin’den geçmişlerdi. Kuzey Krallığı’nın güçlü günlerinde inşa edilmiş olan Taşyay Köprüsü’nü aşıp, karşı kıyıda nehir ile Irak Yaylalar arasındaki toprakların tamamını kendi yerleşim bölgeleri olarak ilan etmişlerdi. Tek yükümlülükleri ise Koca Köprü’yü ve diğer türn köprülerle yolları bakımlı tutmak, kralın habercilerinin yolunu açmak ve kralın egemenliğini kabul etmekti.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Korkunç kitap seviyorum