R. A. Salvatore – Unutulmuş Diyarlar – 13 – Karanlığın Yolları Serisi – 3 – Kristalin Hizmetkarı

Adam, öğlen güneşinin bunaltıcı sıcağında süzülürcesine ilerliyor, mekanda çok az gölge bulunduğu halde, her zaman olduğu üzere, sanki gölgelere bürünmüş gibi yürüyordu ve hatta burada he Diğer ikisi birkaç laf yetiştirdi, ama Entreri onları külliyen duymazdan geldi ve sadece kendisine meydan okuyan ilk adama dik dik bakmaya devam etti. Bakışma sürdükçe sürdü ve Entreri odak noktasını sabit tuttu, hatta bakışlarını daha da sertleştirerek gözleriyle adeta adamı delip geçti. Kiralık katil bu adama, o anda karşısında duran kişinin sahip olduğu irade gücünü, mükemmel kararlılığını ve kontrolünü gösteriyordu. “Bu da ne demek oluyor?” diye sordu diğer adamlardan biri, Entreri’nin yanında ayağa kalkarak. Sha’lazzi halk arasında yaygın bir duanın ilk mısralarını mırıldanmaya başladı. “Sana sordum be,” diye üsteledi adam ve Entreri’nin omzunu dürtmek için elini kaldırdı. Kiralık katilin eli hızla yukarı yükselip adamın yaklaşan elini baş parmağından kavradı ve bileğinden büküp aşağı doğru bastırarak adamı acı verecek bir açıyla iki büklüm etti. Entreri bunu yaparken gözünü hiç kırpmamış, hatta bakışlarını diğer adamdan ayırmamış, sadece o feci nazarıyla, tam karşısında duran adamı göz hapsinde tutmaya devam etmişti. Kiralık katil, yanında duran adamın eline basınç uyguladığında adam hafifçe homurdandı ve serbest olan elini kemerinde duran kıvrımlı bir hançere attı. Sha’lazzi duadan bir mısra daha mırıldandı. Masanın öbür tarafında, Entreri’nin ölümcül bakışma hapsolmuş olan adam, arkadaşına sakin olması ve elini hançerinden uzak tutması için işaret verdi. Entreri ona doğru hafifçe başını salladı ve arkadaşlarını da alıp oradan defolmasını işaret etti. Yanında duran adamı serbest bıraktı, adam ise Entreri’ye tehditkâr bakışlar atarak acıyan baş parmağını ovuşturdu. Fakat Entreri’nin üstüne bir daha yürümedi ve dostları da tabaklarını alıp oradan sıvışmaktan başka bir harekette bulunmadı. Adamlar Entreri’yi tanımamışlardı, fakat o, hançerini dahi çekmeden onlara nasıl biri olduğunu göstermişti.


“Ben de aynısını yapmayı planlamıştım,” diye kıs kıs gülerek belirtti Sha’lazzi, üç adam masadan ayrılıp Entreri karşısındaki sandalyeye oturduğunda. Entreri sadece ona bakmakla yetindi ve bu adamın ne kadar da garip göründüğüne dikkat etti. Sha’lazzi’nin kocaman bir kafası, iri, yuvarlak bir yüzü vardı ve bu kafa bir deri bir kemik olan, cılız bedeninin üzerinde duruyordu. Üstüne üstlük, o iri, yuvarlak yüzünde daimi bir gülümseme mevcuttu ve büyük, muntazam dişleri koyu teni ve kara gözlerine tam bir tezat oluşturuyordu. Sha’lazzi tekrar gırtlağını temizledi. “Buluşmaya geldiğine epey şaşırdım,” dedi. “Basadoni Loncası’nda yükselişinle birlikte kendine birçok düşman edindin. İhanetten korkmuyor musun, ey kudretli kişi?” diye sözünü iğnelemeyle ve tekrar kıs kıs gülerek bitirdi. Entreri sadece dik dik bakmaya devam etti. Hakikaten de ihanetten korkuyordu, ama Sha’lazzi ile konuşması gerekliydi. Jarlaxle için çalışan drow siyonisist Kimmuriel Oblodra, Sha’lazzi’nin düşüncelerini baştan aşağı taramış ve ortada bir komplo olmadığı sonucuna varmıştı. Elbette ki, bu bilginin kaynağını yani kendisinden hiç hoşlanmayan bir kara elf hesaba katınca, kiralık katil bu haberle tam anlamıyla rahatlamış sayılmazdı. “Bunun kudretli kişiler için bir hapis olabileceğini anlıyorsundur,” diye gevezeliğe dovam etti Sha’lazzi. “Kudretli olmak bir hapis olabilir, anladın mı? Yanında yüz kişilik bir muhafız taburu olmadan evlerinden dışarı çıkmaya cüret edemeyen bir sürü paşa var.” “Ben bir paşa değilim.

” “Hayır, hakikaten değilsin, ama Basadoni Loncası sana ve Sharlotta’ya ait,” diye karşılık verdi Sha’lazzi, Sharlotta Vespers’tan bahsederek. Bu kadın, dolaplar çevirerek Paşa Basadoni’nin baş yardımcılığına gelmiş ve drow saldırısından sağ kurtulup loncanın kukla başkanı olmuştu. Lonca ise aniden, hiç kimsenin tahmin dahi edemeyeceği kadar güçlenmişti. “Herkes bunu biliyor.” Sha’lazzi, o sinir bozucu gülüşlerinden birini sergiledi. “Her zaman senin iyi olduğunu düşünmüşümdür, dostum, ama asla bu kadar iyi olduğunu tahmin etmemiştim!” Entreri gülümseyerek karşılık verdi, fakat aslında kiralık katilin neşesi, sırf karşısındaki asalak adama tahammül edememesinden dolayı hançerini Sha’lazzi’nin gırtlağına saplama konusunda kurduğu bir fanteziden ileri geliyordu. Fakat Entreri, Sha’lazzi’ye ihtiyacı olduğunu kabul etmek zorundaydı ve işte kötü şöhretli muhbirin hayatta kalma yöntemi de tam olarak buydu. Sha’lazzi, herkese ne öğrenmek istiyorlarsa onu söyleyerek tabii bir bedel karşılığında hayatını kazanıyordu ve bu bir sanattı. İşinde o kadar başarılıydı, Calimport’un hükümdar ailelerinin ve sokak serserilerinin nabzını o kadar iyi tutuyordu ki, kendisini sık sık savaş halinde olan loncalar için katledilemeyecek kadar değerli kılıyordu. “Öyleyse bana Basadoni tahtının ardındaki gücün ne olduğunu söyle,” diye belirtti Sha’lazzi sırıtışı yüzüne yayılarak. “Zira kesinlikle ondan daha fazlası var, değil mi?” Bu soruya cevaben sırıtmasının çok fazla şeyi açık edeceğini bilen Entreri yüzünü çelik gibi sert tutmak için büyük bir çaba sarf etti ah, Sha’lazzi’nin, Basadoni Loncası’nın hali hazırdaki durumu hakkındaki saf cehaleti karşısında nasıl da sırıtmak istiyordu! Sha’lazzi, bir kara elf ordusunun Calimport’ta dükkân açtığını ve vitrine Basadoni Loncası’nı koyduğunu asla bilemezdi. “Dallabad Vahası hakkında konuşmak üzere anlaştığımızı sanıyordum, yanılmış mıyım?” diye soruyla cevap verdi Entreri. Sha’lazzi iç çekip omuz silkti. “Konuşacak birçok ilginç konu var,” dedi. “Korkarım ki, Dallabad onlardan biri değil.

” “Bu senin görüşün.” “Orada yirmi yıldır hiçbir şey değişmedi,” diye yanıtladı Sha’lazzi. “Orası hakkında senin şu anda ve birçok yıldır bilmediğin herhangi bir şey bildiğim yok.” “Kohrin Soulez hâlâ Charon’un Pençesi’ni elinde mi tutuyor?” diye sordu Entreri. Sha’lazzi başıyla onayladı. “Elbette,” dedi kıs kıs gülerek. “Hâlâ tutuyor ve her zaman tutacak. Kırk yıldır onun işine yarıyor ve Soulez öldüğünde, onu açgözlü oğullarından birisi alacak; tabii ilk olarak inceliksiz Ahdania Soulez kapmazsa. Kohrin Soulez’in kızı hakikaten de çok hırslı bir karı! Eğer bana, o nesneden ayrılıp ayrılmayacağını sormak için geldiysen, cevabı zaten biliyorsun. Hakikaten de çok daha ilginç olan konularda konuşmalıyız, meselâ Basadoni Loncası gibi.” Entreri’nin sert bakışları göz açıp kapayıncaya kadar yüzüne geri döndü. “Yaşlı Soulez onu neden satsın ki?” diye sordu Sha’lazzi, sıska kollarını abartılı bir tavırla havaya savurarak o kollar iri kafasının yanına yükseldiğinde son derece uyumsuz görünüyordu. “Acep nedendir ki, dostum, o kaliteli kılıcı üçünü defa satın almaya çalışıyorsun? Evet, evet! İlk seferinde, yırtık pırtık kesesinde yüz tanecik altın sikkesi olan Basadoni’nin hediyesiydi, değil mi? küçük bir kurt yavrusuydun.” Entreri, diğer tüm eksikliklerine rağmen, vücut hareketlerini ye yüz ifadelerini okuyup onların ardındaki gerçeği keşfetmek konusunda koca Calimport’ta Sha’lazzi’nin üstüne kimse olmadığını bildiği halde, bu sözler karşısında kendisini tutamayıp yüzünü buruşturdu. Hatırası ve henüz yeni yaşanmış olan hadiselerin etkisi, bu tepkiyi adeta kalbinden sökerek çıkartmıştı.

Paşa Basadoni, uzun yıllar önce hakikaten de ona fazladan para vermişti ve bu, gelecek vaat eden teğmenine sunduğu bir hediyeden başka bir şey değildi. Entreri, belki de Basadoni’nin hiçbir karşılık beklemeden ona bir hediye veren tek kişi olduğunu fark etti. Entreri de sadece birkaç ay önce Basadoni’yi öldürmüştü. “Evet, evet,” dedi Sha’lazzi, Entreri’den çok kendi kendine konuşarak, “sonra Pook Paşa’nın çöküşünün ardından tekrar kılıcı satın almak istemiştin. Ah, o adam ne feci çökmüştü öyle!” Entreri sadama bakmakla yetindi. Sha’lazzi, görünüşe bakılırsa tehlikeli kiralık katilin üzerine çok fazla gittiğini anlamış olacak ki, utanmış bir şekilde gırtlağını temizledi. “O zaman da sana bunun imkansız olduğunu söylemiştim,” diye belirtti Sha’lazzi. “Elbette ki imkansız.” “Artık daha fazla sikkem var,” dedi Entreri sessizce. “Tüm dünyadaki sikkeler dahi yetmez!” diye haykırdı Sha’lazzi. Entreri gözünü dahi kırpmadı. “Tüm dünyada ne kadar sikke olduğunu biliyor musun, Sha’lazzi?” diye sordu sakince, fazlasıyla sakince. “Basadoni Loncası’nın kasasında ne kadar sikke olduğunu biliyor musun?” “Entreri Loncası demek istiyorsun,” diye düzeltti adam. Entreri bunu inkâr etmedi ve Sha’lazzi’nin gözleri genişledi. İşte buydu, muhbirin sözlerle duymayı umup umabileceği kadar net bir şekilde belirtilmişti.

Söylentilere göre yaşlı Basadoni ölmüştü ve Sharlotta Vespers ile diğer faal lonca başkanları, ipleri çeken kişinin kuklalarından başka bir şey değillerdi; yani Artemis Entreri’nin. “Charon’un Pençesi,” diyerek düşüncelere daldı Sha’lazzi, yüzünde bir gülümseme belirirken. “Demek ki, tahtın arkasındaki güç Entreri ve Entreri’nin arkasındaki güç ise… pekâlâ o da tahminimce bir büyücüdür, o kılıcı bu kadar gözü dönmüş bir şekilde isteyişine bakılırsa yani. Evet, bir büyücü ve biraz tehlikeli olmaya başlayan bir büyücü, değil mi?” “Tahmin yürütmeye devam et,” dedi Entreri. “Belki de doğrusunu bulabilirim, öyle mi?” “Eğer bulursan, seni öldürmek zorunda kalırım,” dedi kiralık katil, hâlâ o korkunç, soğukkanlı ses tonunu kullanarak. “Şeyh Soulez ile konuş. Fiyatı neymiş öğren.” “Fiyatı falan yok,” diye ayak diredi Sha’lazzi. Entreri, bir kedinin bir farenin peşinden atılabileceğinden bile daha hızlı bir şekilde ileri uzandı. Bir eli Sha’lazzi’nin omzunu kavradı, diğeri o ölümcül hançerine gitti, yüzü ise Sha’lazzi’ninkine bir santim kalana kadar yaklaştı. “Bu son derece talihsiz bir şey olur,” dedi Entreri. “Senin için.” Kiralık katil, muhbiri sandalyesine geri ittikten sonra dimdik doğruldu ve sanki içinde aniden bir açlık duygusu uyanmış da, o açlığı bastırmak için kendisine bir av arıyormuş gibi etrafına bakındı. Tekrar, ama sadece kısaca Sha’lazzi’ye baktıktan sonra tentenin altından çıkıp pazaryerinin karmaşasına geri döndü. Sakinleşip muhbirle olan buluşmasını gözden geçiren Entreri, sessizce kendini azarladı.

Gergin sinirleri, mükemmelliğini yıpratmaya başlıyordu. Yaptığı başka hiçbir şeyle, sorunun kaynağını Charon’un Pençesi’ni satın almak konusunda bu kadar heves göstermesinden daha fazla belli edemezdi. O silah ve kolçak terkibi, her şey bir yana, büyücülerle savaşmak için yaratılmıştı. Belki de siyonisistlerle, kim bilir? Zira Entreri’ye işkence çektiren bunlardı; biri büyücü, diğeri siyonisist olan Rai-guy ve Kimmuriel yani Jarlaxle’m Bregan D’aerthe’deki teğmenleri. Entreri ikisine de derin bir nefret besliyordu, ama daha önemlisi, onların da kendisinden nefret ettiğini biliyordu. Daha da kötüsü, Entreri biliyordu ki, bu tehlikeli ikiliye karşı tek zırhı Jarlaxle’m ta kendisiydi. Şaşırarak fark ettiği üzere, kara elf paralı askere ihtiyatla da olsa güvenmeye başlamış olmasına rağmen, Jarlaxle’ın kendisini sonsuza dek koruyacağından şüpheliydi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir