R. A. Salvatore – Unutulmuş Diyarlar – 16 – Avcının Kılıçları Serisi – 2 – Yalnız Drow

“Üç sis, Obould Bol-Ok,” diye haykırdı Tsinka Shrinrill gözleri tamamen açık, gözbebekleri delicesine dönerken. Ork kralı ile diğerlerine hitap eƫğinde, gerçek dünya ve tanrıların diyarı arasında bir yerde kaybolmuştu ve böylece konuşmaya başladı: “Üç sis; buharlarını sabah rüzgarına karışƨran Surbrin Nehri’nin uzun haƴ, çağrınıza kulak veren Trollmoors’un kokuşmuş dumanı ve uzun zaman önce Fell Pass’ta ölmüş olan atalarınızın ruhlarının rahatsız edici ziyaretleri Dünyanın Omurgası’nın aşağısındaki krallığınızı tanımlıyor… Şimdi sıra sizde Kral Obould Bol-Ok ve bunların hepsi sizin topraklarınız olacak!” Ork şamanı hitabını kollarını havaya kaldırıp iki yana açarak ve inleyerek tamamladı. Ork Tanrısı Gruumsh Tek-Göz’ün adını haykıran diğerleri; onu, aynı şekilde çığlık aƨp kollarını kaldırarak ve Ork kralıyla sevgili tanrılarına ait tahta heykelin etraķnda geniş bir çember oluşturarak izlediler. Harap olmuş kutsal heykel, Gruumsh’un imgesine hakaret etmek için düşman taraķndan kullanılmıştı. Tanrılarını kirletmişlerdi. Obould’un oğlu ve tahƨn varisi Urlgen Üçyumruk, hayret, endişe ve şükran dolu bir ifadeyle baktı. Bol-Ok kabilesindeki renkli samanların en küçüklerinden biri olan Tsinka’dan hiçbir zaman hoşlanmamıştı ve aslında Obould’un hazırladığı konuşmayı yüksekten atarak yapıyor olduğunu biliyordu. Gözleriyle bölgeyi taradı; hırla-yamaya benzer sesler çıkaran, kızgın ve hayal kırıklığına uğramış bir ork deniziyle karşı karşıya olduğunu fark eƫ. Hepsi geniş ağızlı, keskin, kırık sarı-yeşil dişliydi. Korku ve heyecan içinde kendisini izleyen kan çanağına dönmüş ve düşmanca bakan gözlere bakƨ. Durmak bilmeyen iƟşmeleri izledi ve genellikle aynı şekilde cevaplandırılan, hiddetle savrulan ağır hakaretleri dinledi. Kızgın ve acımasız olan savaşçılar -Dünyanın Omurgası’nda yaşayan tüm orklar böyleydi-diğer ırklar kendilerine ait şehir ve toplumların tadını çıkarırken nemli mağaralarda yaşıyordu. Hepsi Urlgen kadar kaygılıydı; endişe içinde ƨrƨklı dilleriyle yarık dudaklarım yalıyorlardı. Obould, Kuzey Orkları’nın kaderini ve sefil varlıklarım yeniden şe-killendirebilecek miydi? Urlgen, Shallows olarak bilinen insan kasabasına düzenlenen saldırının öncülüğünü yapmış ve oradan büyük bir zaferle dönmüştü. Orklara büyük bir bela olan güçlü büyücünün kulesi devrilmiş; kudretli büyücü, kasaba halkının pek çoğu ve bir yığın cüceyle beraber öldürülmüştü.


Ayrıca herkes Mithril Salonu’nun yöneƟcisi olan Kral Bruenor BaƩlehammer’m da öldüğüne inanmıştı. Fakat pek çok kişi o kafir heykeli kullanarak Urlgen’in saldırısından kaçmışƨ. Önlerinde o ulu heykelin belirdiğini gören Urlgen’in ork kuvvetlerinin çoğu, acımasız tanrılarının imgesine saygılarını göstererek secde et harikulade bir şekilde işlenmiş, dikenli siyah bir savaş zırhı ve sadece tek bir düşünceyle bile alevler saçan muhteşem bir kılıcı vardı. Hiç kimse, aşırı kibirli olan Urlgen bile, kabile kontrolünü ele geçirmek için ona meydan okumaya cüret edemezdi. Gerçi Urlgen bunu dert etmese de olurdu. Topaç gibi dönen rahibelerin öncülük eƫği şamanlar, Obould’a hayallerinin ve arzularının pek çoğunu gerçekleşƟrme vaadi veriyor ve Shallows’ta -şerefli oğlu taraķndan kazanılan-böylesi bir eşsiz bir galibiyet elde eƫği için onu göklere çıkarıyorlardı. Obould tören boyunca Urlgen’e pek çok kez bakƨ; gülümsemesi dişlerini ortaya çıkaracak kadar büyüktü. Bu, birine işkence ederken aldığı zevki yansıtan o korkunç gülümseme değildi. Obould, Urlgen’den memnundu; her şeyden memnundu. Sonuç olarak Kral Bruenor BaƩlehammer ölmüştü ve cüceler kaçıyordu. Orklar, Shallows’ta yaklaşık bin savaşçısını kaybetmiş olsa da sayıları katlanarak artmışƨ. Üstelik daha fazlası da geliyordu; güneş ışığına doğru ƨrmanıyor (pek çoğu muhtemelen hayatlarında ilk kez), parlaklığın yakıcılığına göz kırpıyor ve dağlardan kuzeye; samanların, Gruumsh’un, Kral Obould Bol-Ok’un çağrısına doğru ilerliyorlardı. “Krallığımı alacağım,” diye açıkladı Obould, şamanlar danslarını ve eğlencesini bitirdiğinde. “Dağlardaki topraklarla ve üç sisle işim biƫği zaman bize direnen saldıracağız. Felbarr Kalesi’ni ele geçireceğim” diye bağırdı ve binlerce ork büyük bir keyifle onu alkışladı.

“Cücelerin Adbar’a kaçmasını sağlayacak ve onları o pis deliklerine ƨkacağım!” Obould ona tezahürat eden bin orkun önünde kıvrak hareketlerle koşuşturarak konuşmasına devam etti. “Mirabar topraklarını baƨya taşıyacağım!” diye kükredi ve alkışlar yükseldi. “Gümüşay’ın adımı duyduğu an korkudan titremesini sağlayacağım!” Bu kalabalığı en coşturan söz olmuştu. Tsinka yüce orku sıkıca kavrayıp öptü; ona kendini ve Gruumsh’un takdislerini sunuyordu. Obould güçlü koluyla onu kendine doğru çekti; kalabalığın coşkusu daha da arttı. Urlgen tezahürat etmiyordu ama Obould’un rahibeyi Gruumsh’un kirleƟlmiş heykelinin durduğu rampaya taşımasını izlerken kesinlikle gülümsüyordu. Mirasının ulaşacağı büyüklüğü düşünüyordu. Ne de olsa Obould sonsuza kadar yaşamayacaktı. Yaşayacak gibi görünürse de Urlgen bu yanlışı düzeltecek bir yol bulacağından emindi. Her şeyi doğru yaptım. Menzoberranzan ‘ın dışına yapƨğım yolculuğun her anında, doğru ve yanlışı gösteren harita ve bencillikten uzak bir toplum bilinci bana rehberlik eƫ. Başarısızlığa uğradığım anlarda bile, ki herkes başarısız olabilir, yanlış adımlarım, bilincimi önemsememekten değil yargılardan ya da basit zaaflardan kaynaklanıyordu. Orada, bizleri seçilmiş tanrılarımıza, cennet ve umut tanımlarımıza yaklaştıran en üstün prensip ve ilkelerin yer aldığım biliyorum. Bilincimi terk etmedim ama korkarım o beni aldattı. Ben her şeyi doğru yaptım.

Yine de Ellifain öldü ve onu kurtarmak için harcadığım tüm çaba benimle alay edilircesine boşa gitti. Ben her şeyi doğru yaptım. Bruneor ‘un düşüşünü izledim ve sanırım sevdiğim her şey onunla birlikte düştü. Dışarılarda bir yerlerde benim aptallıklarıma gülen kutsal bir varlık var mı? Herhangi bir yerde, herhangi bir kutsal varlık var mı? Yoksa hepsi bir yalan, ya da daha beteri, bir kendini kandırmaca mıydı? Her zaman toplumu düşünmüş; bütün iyi olduğunda bireyin de iyi olacağına inanmışƨm. Bu, varlığımın esas ilkesi ve Menzoberranzan ‘ı terk etmem gerekƟğini anlamamı sağlayan şeydi. Şimdi, bu acı dönemde, inancımın aslında kişisel olduğunu anlıyor ya da muhtemelen bunu kabul etmeye kendimi zorluyorum. Toplum üzerine verdiğim bütün demeçlerin, aslında kendimden daha büyük bir varlığa ait olmaya çaresizce ihtiyaç duyduğumdan kaynaklanması ne kadar da ironik… İnançlarımı ve onların doğruluğunu açıklarken aslında vaiz kürsüsünün önünde bir koyun sürüsü gibi toplananlardan hiçbir farkım yoktu. Aradığım rahatlık ve rehberlikƟ. Pek çoğu bunu dışarıda ararken, ben onların aksine, kendi içimde bulmak istiyordum. Bu anlayışa göre her şeyi doğru yapƨm. Fakat ne büyüyen far-kındalığı, ne artan endişeyi, ne de yükselen korkuyu yok sayabilirim; bu yüzden, demek ki, yanılmışım. Ellifain öldüyse veya o kısacık hayatını böyle bir karmaşa içinde geçirdiyse gerisinin ne anlamı kalıyor ki? Onların, yıkılan kulenin alƨnda kalıp ölmelerini izledikten sonra benim ve arkadaşlarımın kalbimizi dinleyip kılıçlarımıza inanmasının ne önemi var ki? Eğer başından beri haklıysam adalet bunun neresinde? Güzel tanrımızın merhameti nerede? Bu soruyu sorarken bile bana bulaşan kibirin farkındayım. Bu soruyu sorarken bile ruhumdaki entrikaların açığa çıkƨğını biliyorum. ‘Düşmanlarımdan farklı mıyım? ‘sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Teknik olarak kesinlikle farklıyım, peki ya uygulamada? Demeçler verip kendimi topluma adarken Menzoberranzan ‘da bıraktığım rahibelerle tamamen aynı şeyi aramıyor muydum? Tıpkı onlar gibi, amacım sonsuz hayaƨ bulmak ve benzerlerimin arasında yükselmek değil miydi? Withegroo ‘nun kulesi sallanıp devrildiğinde aƴğım adımlar boyunca bana rehberlik eden hayallerim de onunla beraber yıkıldı.

Savaşçı olmak için eğiƟlmişƟm. Pala kullanmadaki uzmanlığım olmasaydı, beni çevreleyen dünyada çok daha basit, daha az saygı ve kabul gören bir oyuncu olurdum, idman ve yetenek şimdi bana kalan tek şey; Drizzt Do‘Urden ‘in hayaƨ olan bu tuhaf ve dolambaçlı yolda inşa etmeye niyetlendiğim kısmın temelini de onlar oluşturuyor. O kadar sevgi duyduğum bu perişan yaraƨkların böylesi darmadağın oluşu üzerine öŅemi serbest bırakacağım. Bu kaybeƫklerimin ifadesi: Ellifain, Bruenor, Wulfgar, Regis, Catti-brie ve aslında Drizzt Do ‘Urden…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir