Dan Brown – Cehennem

Bu romanda bahsi geçen tüm sanat ve edebiyat eserleri ile bilim ve tarih gerçektir. “Konsorsiyum” yedi farklı ülkede şubeleri bulunan özel bir kuruluştur. Güvenlik ve mahremiyetini korumak için ismi değiştirilmiştir. Cehennem, Dante Alighieri’nin epik şiiri İlahi Komedya’da betimlenen yeraltı dünyasıdır. Eserde cehennem, “Gölge” denilen varlıkların, yani yaşamla ölüm arasındaki bedensiz vücutların bulunduğu, çok ayrıntılı bir dünya olarak tasvir edilir. Ben Gölge’yim. Acılar kentinden kaçarım. Sonsuz kederin içinden uçarım. Arno Nehri kıyısında nefes nefese sürünüyorum… Via dei Castellani’ye doğru sola dönüyor, kuzeye yöneliyor, Uffizi’nin gölgelerinde koşturuyorum. Hâlâ peşimden geliyorlar. Şimdi, tükenmez bir kararlılıkla avlanırken ayak sesleri daha da yükseliyor. Yıllarca peşimi bırakmadılar. Onların bu ısrarcılığı, yeraltında kalmama… arafta yaşamama… khthonik bir canavar gibi toprağın altında çabalamama sebep oldu. Ben Gölge’yim. Burada, yerin üstünde, gözlerimi kuzeye dikiyor; ama doğruca kurtuluşa giden yolu bulamıyorum… Çünkü Apennin Dağları, şafağın ilk ışıklarını karartıyor.


Mazgal siperli kulesi ve tek kollu bir saati bulunan meydanı geçiyorum. Sabahın erken saatlerinde, nefesleri lampredotto [1] ve fırınlanmış zeytin kokan sokak satıcılarının arasından Piazza di San Firenze’ye kıvrılıyorum. Bargello’ya gelmeden karşıya geçerek Badia Kulesi’ne doğru batıya yöneliyor ve merdivenlerin dibindeki demir kapıyla karşılaşıyorum. Burada tüm tereddütler geride bırakılmalı. Kapı kolunu çeviriyor ve dönüşü olmadığını bildiğim pasaja adımımı atıyorum. Kurşun gibi ağır bacaklarımı dar merdivenlerden yukarı çıkmaya zorluyorum… Yıpranmış, çukurlu, yumuşak mermer basamaklardan yukarı, gökyüzüne doğru dönerek çıkıyorum. Sesler aşağıdan yankılanıyor. Arıyorlar. Durup dinlenmeden peşimdeler, yaklaşıyorlar. Neyin yaklaştığını da… onlara ne yaptığımı da anlamıyorlar! Nankör dünya! Ben tırmanırken görüntüler belirginleşiyor… Şehvetli bedenler kızgın yağmurda kıvranıyor, açgözlü ruhlar dışkı içinde yüzüyor, hainler şeytanın buzlu ellerinde donuyor. Son basamakları sendeleyerek çıkıp yukarıya vardığımda, sabahın nemli havasında neredeyse öleceğim. Başımın hizasındaki duvara doğru koşuyor, aralıklardan dışarı bakıyorum. Çok aşağılarda, beni sürgün edenlerden yaptığım kendi mabedim, o kutsanmış şehir var. Ardımdan yaklaşan sesler bağırıyor. “Senin yaptığın delilik!” Delilik deliliği körükler.

“Tanrı aşkına,” diye sesleniyorlar. “Nereye sakladığım bize söyle!” Ben de tam olarak Tanrı aşkına, söylemeyeceğim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir