Richard Brautigan – Willard ve Onun Bowling Kupaları – Sapık bir gizem öyküsü

yunan anto Kadının ellerini eskiye göre biraz daha gevşek bir şekilde yeniden bağladı, ama yine de ellerini kurtaramayacak kadar sıkı bir düğüm atmıştı. “Ayaklarımı tekrar bağla,” dedi.”Çok gevşek.” Eğer amatör bir sadist olacaksa, diye düşündü kadın, en azından işini doğru yapmasını sağlamalıyım. Ona karşı çok büyük bir hayal kırıklığı içindeydi. Kadın yaptığı her şeyde mükemmeliyetçiydi ve adamın yeni ortaya çıkan yetersizlikleri yüzünden oldukça rahatsızdı. Adam amatör sadist macerasına başladığından beri, aylardır düşünüyordu kadın: Herkes birisini bağlayıp ağzını tıkayabilir, o neden yapamıyor? Neden hiçbir şeyi doğru dürüst yapamıyordu, bitkileri fazla suluyor, elinden eşyaları düşürüyor, her zaman bir şeylere takılıp düşüyor, bir şeyleri kırıyor, konuşurken cümlenin ortasında neden bahsettiğini unutuyor ama o kadar da önemli değil, çünkü zaten pek ilginç bir şey de konuşmuyordu, ve bu durum aylardır böyle devam ediyordu, ona siğili bulaştırdığından beri. Ama kendisi de siğillerle yeterince uğraşmamış mıydı, o zamanlar doktora gidip elektrikli bir iğneyle vajinasındaki siğilleri yaktırması ve ardından eve, sessiz yabancılarla dolu otobüslerde gözyaşlarını tutarak, tek başına dönmesi? . Ah, Tanrım . ama, yine de .


ölmüş olabilirdik. Galiba bu durum ölü olmaktan iyiydi. Bilemiyorum. Kadının ayaklarını tekrar bağlamayı bitirdikten sonra, okumak üzere olduğu kitabı yeniden eline aldı. Birden kadının ağzından tıkacın çıkmış olduğunu fark etti. Kitabı tekrar bıraktı ve ona doğru eğildi. Kadın, onun ne yapmak istediğini ve ne yapacağını biliyordu. Ağzını açabildiği kadar açtı. Adam aniden heyecanlandı. Bazen ağzını tıkarken, başparmağıyla mendilin bir parçasını alt dudağına doğru itip içeriye sokarken kadının ağzını gerçekten acıtır ve kadın da ona çok kızıp, “PIÇǚ !” diye küfrederdi. Sonra ağzı tıkanmış olduğu için küfürler kendilerini tam anlamıyla ifade edemeden boğuk bir ses haline gelirdi ama adam hep kadının ne demek istediğini bilir ve bu da daima kendini kötü hissetmesine neden olurdu, bazen yüzü kızarır, utancından kulakları sızlardı. Kadın güzel yeşil gözleriyle ters ters ona bakardı. Adamsa onlara bakamaz, kadının sakinleşmesini beklerdi. Yetersiz olmaktan hoşlanmıyordu ama bunun için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu durum aylardır devam ediyor ve ayrıca kendisini kötü hissetmesine yol açıyordu. Sinirine hakim olması ve tıkacı yeniden ağzına sokarken onun canını yakmaması gerektiğini az önce kadının ağzını açışından anlayabiliyordu. Kadının ağzı narin, dili heykel gibi yontulmuş ve pembeydi. Tıkaç çoktan tükürüğünden ıslanmıştı. Onu incitmemeye çalışarak tıkacı dikkatli bir şekilde başparmağıyla, kadının ağzına yerleştirdi. İşaret parmağıyla ağzındaki tüm boşlukları dolduracak şekilde tıkacı ittirdi.

Kadın elleri arkasında, kıçının üstünde bağlı bir şekilde yüzükoyun yatıyordu. Şimdi kafası arkaya doğru kıvrılmıştı, bu ağzını tıkaması için daha uygun bir pozisyondu. Bunu birçok kez yapmışlardı. Oda çok parlak olan bir ışıkla aydınlanıyordu. Kadının uzun san saçları vardı. Tıkacın sadece çok küçük bir kısmı dişlerinin arasından sarkıyordu. Adam, çok dikkatli bir şekilde bu parçayı kadının ağzına soktu. Sonra tıkacı ağzının arkasına doğru iyice itti, böylece dilini, tıkacı bile itemeyecek şekilde, tamamen hareketsiz bir hale getirdi. Çok heyecanlıydı, bunu kontrol altına almayı denedi, çünküonun canını yakmak istemiyor ama öte yandan da tıkacın kadının ağzında sıkıca durmasını istiyordu. Parmaklarıyla tıkacı arkaya doğru iterken kadın tıkacın arkasından inledi. Tıkacı dilinin üstüne iten parmaktan kaçarcasına kafasını aniden sağa sola çevirmeye başladı. Birkaç saniye daha tıkacı itmeye devam etti ve sonra tam yerine oturduğunu, artık kadının bunu diliyle dışarı itemeyeceğini fark etti. Her on seferde sadece bir kez kadının ağzını etkili bir şekilde tıkayabiliyordu. Artık hiçbir şeyi yerli yerinde tutamıyordu. Hatalarının kadını kızdırdığını biliyordu ama daha ne yapabilirdi ki? Tüm hayatı darmadağın ve acı dolu bir karmaşaydı.

Bir süre yapışkan bant kullanmıştı. Bant her zaman etkili bir şekilde onun ağzını tıkıyordu ama çıkartırken verdiği acıdan kadın hiç hoşlanmamıştı. Bantı oldukça nazik bir şekilde çekerken bile çok kötü acırdı, bu yüzden bant kullanılmamalıydı. “Hayır,” demişti bant için kadın ve o, bunun kesin bir hayır olduğunu biliyordu. Kadın daha önce hiç hayır dememişti, bu yüzden bant kullanmaktan vazgeçti. Parmağını kadının ağzından çıkartıp yanağını okşadı. Kadın kafasını rahat bir şekilde düzeltti. Adam saçını okşadı. Kadın sessiz bir şekilde ona baktı. Gerçekten çok güzel gözleri vardı. Herkes kadına her zaman bunu söylerdi. Beceriksizce süründü ve bedenini adamınkine yaklaştırdı. Zor da olsa kafasını kucağına koydu, adama baktı. Saçları adamın kucağından sarı bir su gibi aktı.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir