Reşat Nuri Güntekin – Damga

Çocukluğumun en eski hatırası bir ağustos şenliği ge-cesidir. Bu hatıra, görülmüş bir şeyden ziyade vaktiyle dinlenmiş bir masalın hayalde bıraktığı izlere benzer: Bu dünyada başka bir âlemde ucu bucağı olmayan bir bahçe… Ağaçlarında renkli fenerler yanıyor,. Bembeyaz, ince ince yollar… Uğultulu bir mahşer kalabalığı… Yer yer çarkıfelekler yıldızlanıyor, havaî fişekler uçuyor… Yalnız karanlık v Belki de annesini tanımamış bir çocuk kalmamak için bu hatırayı’ icat ettim. Bu ağustos şenliği gecesini ailemizde benden başka da hatırlayanlar vardır. Paşa babam o gece vezir olmuş… Rahmetli büyük ablamı o gece gelin etmişler. Erenköy’deki köşkümüzü bu kadarcık hatırlıyorum. Senelerden sonra bir gün o taraflarda bir yere misafir gitmiştik. Bana alçak bir duvarın üstünde bir bahçe gösterdiler… Otsuz, çıplak bir bahçe… Şurada, burada biraz çalı, üç beş tutam kurumuş lavanta… Tozdan sararmış beş on cılız çam… Geride boyası uçmuş bir eski köşk… «Sen çocukken satılan köşk işte bu» dediler. Buna mukabil Aksaray’daki konağımız en ehemmiyetsiz köşelerine kadar hatırımdadır. Ayda, yılda bir yolum düştükçe mahallemize uğrarım. Konağın karşısında çınardan başka mazi eseri kalmamıştır. Dalları kesilmiş, kadit bir gövr deden ibaret kalmış bir ;htiyar tamdık… Birkaç dakikada onun altında durmadan geçemem. Karşıdaki tek katlı, iğri büğrü, salaş veya kerpiçten yapılmış 8B|8Z’6 U V 1 nunö »BeoeıuueB” 6 DAMGA minimini evler gözümden silinir; konağımızın, beyaz boyalı muhteşem cephesini, oymalı şahnişini, köşe başındaki çeşmeye kadar giden yüksek bahçe duvarıyle görmeğe başlarım.


İşte en sıcak ve güneşli günlerde bile’ daima loş ve serin kalan taşlık… Selâmlık dairesinin geniş yavan merdivenlerinden çıkar, dokuz yaldızla basık tavanlarından kırmızılı, mavili yeni dünyalar, billur avizeler sarkan uzun sofalarda, kalın Şam perdelerinin ağır gölgesinde boğulmuş odalarda dolaşırım. Hayalimin hiç bir şeyi değiştirmediğine eminim. Odalardı dan birinde yazıdan ziyade resme benzeyen bir Farisî levha I! vardı ki daima önünde durur, seyrederdim. O vakit daha okumak bilmezdim. Fakat çizgiler zihnimde öyle yer etmiş ki senelerden sonra onları gözümün önüne getirmiş, Farisî mısraları âdeta hecelemişimdir. Selâmlık sofrasından harem katma çıkan dar, loş bir merdivenin başında donuk yeşil camlı bir kapı vardı. Niçin bilmem, çocukluğumun bütün büyük vak’alarmı bu kapının çerçevesinden görürüm. Ramazan geceleri sofada cemaatle namaz kılınır; Kur’an-lar, ilâhiler okunurdu. Dadım Kâmiyap kalfa ile beraber bu kapının dibindeki merdiven aralığından ben de namaza durur, ellerimi açıp dua ederdim. V Rahmetli büyük ağabeyim evlendiği gün yengemle beraber buradan geçiyordu. Gelinin duvağı kapıya takılmıştı. Ağabeyim, sofadaki kalabalığın üstüne çil paralar serpmişti. Kardeşim Muzaffer’le okula başladığımız gün başımızda elmas başlıklarımız göğsümüzde sırmalı cüz keselerimizle bu kapının önünde el öpmüştük, js Yine bir gün benden bir yaş küçük kızkardeşim Suad’ın minimini ölüsünü dokuma bir yatak çarşafı içinde bu merdivenlerden indirmişlerdi. Nihayet konağımızın yandığı gece Kâmiyap kalfa beni kucağında kaçırırken bu kapının dibinde dizleri üstüne düşmüştü. J DAMGA 7 Bu hatıralar sade gözümde rüyalarımı uyandırmakla kalmazlar, gönlüme o günlerin tatlı acı hislerini de verirler. Çınarın altında durduğum o birkaç dakikada tamamıyle eski İffet olurum II Sonradan öğrendiğime göre annem, idareli bir kadınmış. Onun» ölümü, konağımızı pek bozmuş.

Paşa babam, evinin işlerine hiç alâka göstermezmiş. Rahmetli büyük ağabeyimiz müsrif ve çapkınmış. Kızkardeşlerimin hiç bir şeye aklı’ er-mezmîş… Annemin ölümünden sonra cahiL lalalar, hırsız vekilharçlar eline düşmüşüz. Ben de pek iyi bilirim. Paşa babam, onbeş günde bir saraya gider; geri kalan vakitlerini odasında kocaman ciltli Arabî, Farisî kitaplar arasında geçirirdi. Mahmut Efendi isminde bir ihtiyar hemdemi vardı ki konaktan hiç eksik olmazdı. Birkaç sene Muzaffer ağabeyimle bana hocalık eden bu Mahmut Efendi fakir, kendi halinde bir adamcağızdı. SarıgüzeFde küçük bir evde otururdu. Eskiden sarıklı imiş, camilerde Mesnevi okuturmuş. Bizim zamanımızda bazı kibar ailelerin çocuklarına hususî ders vermekle yaşardı. Babamı pek seyrek görürdüm. İri yapılı, heybetli bir adamdı. Beyaz takkesinin kenarlarından çıkan seyrek uzun kır saçları; sert kıllı kanşık sakalı, büyük kırmızı yüzündeki iri burnu ile bana sevgiden ziyade korku verirdi. Hele gür kaşları altındaki iri siyah gözlerine hiç bakamazdım. Babam, bizimle hiç konuşmazdı.

En büyük iltifatı binde bir çenemi sıkıp yanağıma kuvvetli bir fiske vurmaktı. Onu şal hırkasiyle köşedeki sedirde eski kitaplarıı karıştırıyor, karşısında daima kırık, çarpık bir tavırla iki dizinin üstünde oturan Mahmut Efendi’ye Farisî beyitler okuyor görürdüm. Beni annemin Kâmiyap kalfa ismindeki ihtiyar Çerkez dadısı büyütmüştü. Onu ana bildim ve öyle sevdim. DAMGA Konağın en yukarı katında, bahçe üstünde bir oda vardı. Kstıiyap kalfa ile orada haşır neşir olur, hatta bazen yemeki nmizi bile orada yerdik. Odamızın pencereleri harem bahçesi ile karşıdaki cami avlusunua bir köşesine bakardı. Akşam üstleri bu avluda oynayan çocukları daha iyi görmek için sandalyelerin, duvar yastıklarının üstüne çıkar, pencere pervazlarına tırmanırdım. Canh, yaramaz bir çocuktum. Konuşan, bağrışan, dövüşen çocukları gördükçe ağzımın suyu akardı. Konakta benimle akran çocuk yoktu. Araswa misafir gelen amca oğullan, teyze kızlanyle başım hoş değildi. Bu mağaza camekânlarındaki bebekler gibi süslü ve uslu kibar çocuklardan bir şey anlamazdım. Bence asıl arkadaş ötekiler; boğuşan, dövüşen, birbirlerinin elinden yiyeceklerini kapan arabaların arkasına, ağaçlara tırmanan mahalle çocuklarıydı. Ne çareki onlarla arkadaş olmak değil, sokağa çıkmak bile bize yasaktı.

Mektebe başladığım gün çok sevinmiştim. Arabamızın etrafında sıra sıra dizilen çocuklar ilâhi okuyor, «âmin» diye bağrışıyorlardı. ^’Basımdaki elmas başlık, göğsümdeki sırma cüz kesesi bana ağır geliyor. Onların arasına karışacağım saati sabırsızlıkla bekliyordum.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

Yorum Ekle
  1. İDİ İNECEK 1 SAATTİR

  2. NASI YAPACAZ İNMİYO