Biraz geciktiğim için, Carnacki yarı şaka bir hiddetle yumruğunu bana doğru salladı. Sonra, yemek odasının kapısını açarak dördümüzü de içeri aldı: beni, Jessop’u Arkright’ı Taylor’u. Eskisi gibi bir arada iştahla akşam yemeğimizi yedik. Yine eskisi gibi Carnacki yemekte pek de konuşkan değildi. Yemekten sonra salona geçerek rahat koltuklara gömüldük. Şarap ve sigaralarımızı içerken aramızda tatlı bir sohbet başladı. Carnacki birden, her hangi bir başlangıca lüzum germeden: – İrlanda’dan yeni geldim, dedi. Oraya ait son haberleri dinlemek içinizde belki bir veya ikinizi ilgilendirir, ama ben önce beni son derece merakta bırakan ve şaşırtan bir olayı anlatmazsam hala kafamı kurcalıya duran sorudan kurtulamam. Eşi görülmemiş bir hayalet, ya da şeytanla karşılaştım. Şimdi dinleyiniz: Gahvay’ın kuzey doğusunda yirmi bin kilometre uzak olan Lastrae şatosunda bir kaç hafta kaldım. Şatoya gidişimin sebebi, onu yeni satın alan mösyü Sid K. Tassoc adlı bir şahıs tarafından mektupla çağırılışımdı. Yeni malikâne sahibi mektubunda, evinde müşahede ettiği bazı garip hallere tahammül edemediğini, bir esrarla karşı karşıya olduğunu bildiriyordu. Oraya vardığımda beni garda karşılıyarak evine götürdü. Eski büyük şatolara her zaman hayranımdır bilirsiniz. Yine geçmiş zamanları hatırlatan bu muazzam binaya sevgiyle baktım. Şato bir hayli büyüktü. Buna rağmen mösyö Tassoc orada erkek kardeşi ve birde kendilerine yarı arkadaşlık, yarı hizmetkârlık eden bir Amerikalı ile birlikte yaşıyorlardı.
Alfred Hitchcock – Hayalet
PDF Kitap İndir |