Bu Noel öyküsüne konu olan evle ilk tanışmam, hayaletli öykülerin bilinen koşullarında ya da alışılagelmiş hayaletli ortamlardan birinde olmadı. Evi gün ışığında, üzerinde güneş parlarken gördüm. Görünürde, evi korkutucu gösterebilecek rüzgâr, yağmur, şimşek, gök gürültüsü ya da başka türlü bir tuhaf durum yoktu. Dahası, eve doğruca bir tren istasyonundan gelmiştim. Ev, istasyondan yaklaşık bir mil uzaklıktaydı ve evin önünde durup geldiğim yola baktığımda, yük treninin vadideki toprak set boyunca kayarcasına ilerlediğini görebiliyordum. Her şeyin tamamen sıradan olduğunu söylemeyeceğim, çünkü siz tamamen sıradan biri değilseniz herhangi bir şeyin size sıradan görünebileceğini pek sanmam. İşte burada kendini beğenmişliğim devreye giriyor, ama evin, herhangi birine de bana güzel bir sonbahar gününde göründüğü gibi görünebileceğini kabul edebilirim Bu konuya yaklaşım tarzım buydu. Kuzeyden Londra’ya doğru yolculuk yaparken, yolda durup eve bakmaya karar verdim. Sağlık durumum geçici bir süre kırsal kesimde yaşamamı gerektiriyordu. Bunu bilen ve daha önce bu evin yakınından geçmiş olan bir arkadaşım bana buranın uygun bir yer olduğunu ileri süren bir mektup yazmıştı. Gece yarısı trene bindim ve uyuyakaldım, sonra tekrar uyandım ve pencereden kuzey ışıklarını seyrettim. Sonra tekrar uyuyakaldım ve uyandığımda her zamankine benzer şekilde, sanki hiç uyumamışım gibi hoşnutsuz bir duyguyla sabah olduğunu fark ettim. Utanarak söylüyorum ki, bu durumun sebep olduğu sersemliğin de etkisiyle, bütün gece boyunca hiç uyumadığım konusunda karşımda oturan adamla zorla bahse bile girebilirdim.
Charles Dickens – Perili Ev
PDF Kitap İndir |