Erol Çelik – Heyula

Mert Külüç, evinin giriş kapısındaki küçük tabelaya bakınca, içindeki derinliklerde alışkın olduğu bir mutluluğu tekrar yaşadı. Normalinde isminin yazması gereken ve bir el büyüklüğündeki metalin üzerinde, hayatında attığına inandığı en mükemmel imza duruyordu. Bu körü körüne bir inanç değil, aksine her gün tazelenen bir gelenek gibiydi. Yelkenliyi andıran imza, pirinç üzerine ustalıkla kazınmış, her kıvrımı beyninin içinde Çoruh nehrinin azgın sularını taşıyacak büyüklükte izler bırakmıştı. Ne kadar yorgun veya kızgın olursa olsun, o imzaya bakmadan evinin kapısını açmayı düşünmez, bazen kutsal bir şeymiş gibi memnunlukla ona gülümser ve içinde oluşan coşkulu huzurun tadını çıkartırdı. Cüzdanından aldığı manyetik kartını güvenlik deliğine sokarak kapıyı açtı ve imzasının bulunduğu yere doğru bir kez daha saygıyla baktıktan sonra, yüzünde anlaşılması güç bir gülümsemeyle içeri girdi. Onun ardından koridor, heyecanını kaybetmiş bir eylül akşamı gibi karanlığa gömüldü. Evine gelirken, süper marketten yaptığı alışverişin paketleriyle birlikte ilk önce mutfağa daldı. Elindekileri tezgâhın üzerine bıraktı ve randevusuna geç kalmak istemeyen bir genç gibi, acele adımlarla salona geçerek, göbekli vücudunu kanepenin üzerine bıraktı. Bütün bunları yaparken, bir yandan da kedisini doyurmayı unutmaması gerektiğini hatırladı. Yanlışlıkla unutacak olursa zavallı hayvanın iniltilerinden kurtulmak için damarlarında dolaşan tembellik belasıyla savaşmak zorunda kalacaktı. Hayvan en çok ciğerli mamayı seviyordu ve sırf bu yüzden, sahibi ona Ciğer ismini takmıştı. Ama daha hiç kimseye bunun sebebini açıklama ihtiyacı duymamıştı. Üzerinde iç çamaşırları kalıncaya kadar olduğu yerde soyunurken, göbeğini ve kaba etlerini kaşıdı. Duşa girmeden önce televizyonu açmış, dikkatini çekecek bir şeyler aramaya başlamıştı.


Eğer başarabilirse onu açık bırakıp başka şeylerle ilgilenebilecekti. Bu her akşam yaptığı rutin bir görev gibiydi; eve girilecek önce o televizyon çalışacak ve dışardan zannedildiğinin aksine evdeki yalnızlık dağılacaktı. Hiçbir zaman yalnız bir adam değildi ki; 1 emrinin altında koca bir dünya yok muydu? Herkes onun için çalışıyor, filmler çekiyor, eğlence programları hazırlıyor, belgeseller yayınlıyordu. Hatta sırf kendisi gülebilsin diye komedi programları bile vardı. Ciğer, haklı bir yorgunlukla televizyon dolabının dibinde, patilerini yalıyordu. İkisi de, kavga etmiş karı kocalar gibi köşelerine çekilmiş, birbirleriyle ilgilenmiyorlardı. Ciğer”in siyah tüylerinin arasında öbek öbek beyaz şekiller vardı ve iki buçuk sene evvel bu eve ilk geldiğinde sahibi o şekillerin hepsine isimler takmıştı. En büyüğünün adı hayaletti mesela, çünkü gerçekten pelerinleri uçuşan bir hayalet lekesi vardı orada. Dikkatle bakan herkes bunu anlayabilirdi. Mert Külüç bu şekli ilk fark ettiği zaman kedisinin adını değiştirmeyi düşünmüştü ama aileden kalıtsal olarak geçen huylardan biri yüzünden bundan vazgeçti. Dakikalar geçtikçe hiçbir şey değişmedi. Ne duş aldı, ne atıştıracak bir şeyler hazırladı, nede kumandaya hâkim olabildi. Duvarları kiremit renginde kağıtla kaplanmış, içinde koskocaman bir televizyon, yerden bir karış yüksekliğinde koltuklar ve üstü darmadağınık bir masa bulunan salonunun ortasında, olduğu yere çakılıp kalmıştı. Bir filme takıldı önce, anlayabildiği kadarıyla kadın kocasından bir şeyler saklıyordu ve bunun anlaşılacağından korktuğunu karşı tarafa sezdirmek üzereydi. Kırklı yaşlarda, sivri çeneli sarışın kadının yüzündeki masumiyete, ona verilen rol uygun kaçmamıştı.

Aslında masumiyet kadınları ele verirdi ama bu kadındaki, kocasını aldatamayacak kadar asil bir masumiyetti. Kocasının mutfağa girişindeki kararlılıkla bakışlarındaki vurdumduymazlık çok çelişkiliydi. Mert Külüç kanalı değiştirecekti fakat adamın karısına neler diyeceğini merak etti. Birkaç dakika boyunca mutfakta kimse konuşmayınca televizyonun ekranında bir otomobil programı belirdi. Sıfırdan yüze isimli programda eski model arabaları alıp yeniliyorlar ve heyecanlı sunucunun söylediğine bakılırsa onu tekrar yaşanır haline getiriyorlardı. Peh. Tekrar kumandanın üzerindeki P + tuşuna hızla basmaya başladı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir