Clive Cussler – Oregon Dosyaları #4 – İskelet Sahili

KALAHARI ÇÖLÜ 1896 Onlara silahlarını geride bırakmalarını asla söylememeliydi. Bu karar hepsinin hayatına mal olacaktı. Ama başka bir seçenekleri var mıydı? Son yük atı da zayıf düşünce, onun yükünü dikerlerine dağıtmak zorunda kalmışlardı. Bu da teçhizatı geride bırakmaları anlamına geliyordu. Hayvanın taşıdığı su mataralarım getirmenin gerekliliği konusunda bir tartışma olmamıştı, kesilmemiş taşlarla dolu çantaları da. Çadırları, uyku tulumlarım, on beş kiloluk yiyeceği ve beş adamın her birinin taşıdığı Martini-Henry tüfekle mermileri bırakmak zorunda kalmışlardı. Ama ağırlık konusunda yaptıkları bu tasarrufa rağmen hayatta kalan atlar hâlâ ciddi şekilde yüklüydü ve yükselmeye başlayan güneş, çölü yeniden kavurmaya başlarken kimse atların bir gün daha dayanmasını beklemiyordu. H.A. Ryder, bu adamları Kalahariden geçirmeyi hiç kabul etmemeliydi. Kendisi, elmas tarlalarında milyoner olmak umuduyla Kimberley hücumunun baş döndürücü günlerinde Sussexteki verimsiz çiftliği terk eden, Afrika konusunda oldukça deneyimli biriydi. O 1868de oraya varana dek ilk elmasların bulunduğu tepecik olan Colesberg Kopjenin tamamı ve çevresindeki tarlalar birkaç mil boyunca kazıklarla çevrilmişti. Böylece Ryder ordu çalışanları için et tedarik etmeye başlamıştı. O ve birkaç yerli rehber, bir çift araba ve av hayvanlarını salamura yapmak için kullandıkları yüzlerce tuz çuvalıyla binlerce millik bir alanda dolaşıyordu. Bu büyük bir yalnızlıktı, ama Ryder bundan hoşlanmaya başlamıştı.


Tıpkı büyüleyici günbatımları, sık ormanlarıyla araziyi, suyun cam gibi görünmesini sağlayacak kadar berrak olan akarsularını ve ulaşılması olanaksız görünen ufuklarıyla ülkeyi sevmeye başladığı gibi. Matabele, Mashona ve ateşli, savaşçı Herero gibi çeşitli kabilelerin dillerini öğrenmişti. Çölde yaşayan Bushmanların birbirleriyle iletişim kurmak için kullandıkları garip dil şaklatmalarını ve ıslıklarını bile anlar olmuştu. Zengin İngiliz ve Amerikalıların malikânelerinin duvarlarını hatıralarla süslemeleri için safari rehberi olarak çalışmış; kıtada hat çeken telgraf şirketlerine uygun yollar bulmak için zaman harcamıştı. Sayısız kavgaya karışmış, bir sürü adam öldürmüştü. Afrika halkını tanıyor, anlıyor, ama toprağın vahşetini halkından daha da iyi biliyordu. Çılgınca denize koşan bu insanları Bechuanalandden alıp geniş Kalahari Çölünü geçirme işini hiç kabul etmemeliydi. Ama zaten ilk başta onu Afrika ya çeken de yükle paranın baştan çıkancılığı, bir gecede zengin olmanın kulakları büyüleyen şarkısı değil miydi? Eğer bir şekilde başarırlarsa, eğer amansız çöle yenik düşmezlerse H.A. Ryder hep hayalini kurduğu servete sahip olacaktı. Sence hâlâ buradalar mı, H.A.? Ryder gözlerini kısıp doğmakta olan güneşe doğru baktı. Uzaktaki ufukta duman gibi titreşen ısı perdesinin dışında bir şey göremiyordu.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir