John Steinbeck – İnci (Anjel Selver Çevirisi)

Güneş ışınları kulübenin yarıklarından içeri sızarak çalılarla yapılmış evi ısıtmaya başladı. Coyotito yatağını ve onu tavana bağlayan ipleri de aydınlatmıştı bu ışınlar. Belli belirsiz bir kımıltı Kino ile Juana’nın bakışlarını asma yatağa çevirmelerine yol açtı. Ikǚ isi birden donakaldılar. Tavandan inen ipin üzerinde bir akrep ağır ağır yatağa yaklaşıyordu. Zehirli kuyruğu arkasında dümdüz uzanmıştı, ama birden vurabilirdi. Kino’nun soluk alıp verişi sıklaştı. Burun deliklerinden çıkan ıslık sesini durdurmak için ağzını açtı. Sonra yüzündeki korku silindi, katılaşan gövdesi gevşedi ve kafasında yeni bir türkü biçimlenmeye başladı: Kötülük Türküsü. Düşmanın söylediği türkü; yabanıl ürkütücü, Aile Türküsü’nü ağlatıp sızlatan bir ezgi. Akrep ağır ağır ipten aşağı iniyor, yatağa yaklaşıyordu. Juana oğlunu akrepten korumak amacıyla eski bir büyücü duasını yineleyip duruyordu. Sonra da kenetlenmiş dişlerinin arasından ‘Meryem Ana’ya Sesleniş’i mırıldanmaya başladı. Bu sırada Kino ses çıkarmamaya özen göstererek kayarcasına yatağa yaklaşıyordu. Elleri öne doğru uzanmış, avuçları yere bakıyordu.


Gözlerini akrepten ayırmıyordu. Asma yataktaki Coyotito gülüyor, eliyle akrebe ulaşmaya çalışıyordu. Kino iyice yaklaşmıştı ki akrep tehlikeyi sezdi. Durdu, kuyruğu sarsılarak kalktı ve ucundaki kıvrılmış iğne parlamaya başladı. Kino kımıldamadan durdu. Juana’nın mırıltısını duyuyordu. Düşmanın kötülük türküsünü de duyabiliyordu. Akrep kımıldamadığı sürece Kino da kıpırdamadı. Sonra yavaş yavaş elini akrebe yaklaştırdı. Hayvan kendisi için tasarlananı anladı ve kuyruğunu dikti. Coyotito katıla katıla gülüyordu ki ip sarsıldı ve akrep birden düştü. Kino yakalamak için atıldı, ancak akrep parmaklarının arasından kayarak bebeğin omzuna düştü ve iğnesini soktu. Kino hırlayarak kaptı hayvanı, parmaklarının arasında ezdi, ezdi, ta lapa gibi olana dek. Sonra yere attı. Bu kez yumruklamaya başladı.

Coyotito yatağında acıyla kıvranıyor, haykırıyordu. Kino ayağıyla vuruyor, eziyordu düşmanı. Şimdi akrepten geriye kalan yalnızca yaş bir lekeydi. Dişlerini gıcırdatıyor, öϐkeli gözleri kıvılcımlar saçıyordu. Ve kulaklarında ‘Düşmanın Türküsü’ uğuldamaya başladı. Juana bebeği kollarının arasına aldı. Akrebin soktuğu bölge kızarmaya başlamıştı bile. Juana iğnenin girdiği yeri bularak dudaklarını dayadı ve emmeye başladı. Emip tükürüyor, sonra yeniden emiyordu. Bu sırada Coyotito bangır bangır bağırıyordu. Kino odanın içinde dolanıp duruyordu, umarsızdı, ne yapacağını bilmiyordu. Bebeğin çığlıkları komşuların toplanmasına yol açtı. Içǚ lerinde depreşen merakla evlerinden çıkıp Kino’nun kulübesine koştular. Kino’nun ağabeyi Juan Tomas ve şişman karısı Apollonia ile dört çocuğu kapıda durmuş, girişi tıkamışlardı. Arkalarında bulunanlar içersini görmeye çabalarken küçük bir çocuk bacaklarının arasından sürünerek öne geçti ve Juana ile oğlunu izlemeye koyuldu.

«Akrep! Bebeği akrep sokmuş.» Bu sözler öndekilerden gelip en arkada durana bile ulaştı. Juana bir an durdu. Akrebin soktuğu delik genişlemiş, çevresi sürekli emilmekten aklaşmıştı. Ama onu çevreleyen kırmızı şişlik giderek yayılıyordu. Kasaba halkı akrebi çok iyi tanırdı. Yetişkin bir insan akrep sokmasıyla hastalanır, ama çoğunlukla kurtulurdu. Ya bir bebek, böyle küçük bir bebek zehirlenip kolaylıkla ölebilirdi. Şişlik, yüksek ateş, boğazın sıkışması zehirlenmenin ilk belirtileriydi. Sonra mide kasılmaya başlardı ve eğer mideye yeterince zehir ulaşmışsa Coyotito ölebilirdi. Ama acı giderek azalmış, bebeğin çığlıkları dinmişti, şimdi yalnızca inliyordu. Juana’daki dayanıklılık ve sabır çoğu kez Kino’yu şaşırtırdı. O yumuşakbaşlı, saygılı ve neşeli kadın bebesini doğururken bile gık dememişti. Yorgunluğa ve açlığa Kino’dan daha çok dayanır, sandalda güçlübir erkek gibi kürek çekerdi. Işǚ te şimdi de son derece şaşırtıcı bir şey yaptı.

«Doktor,» dedi. «Gidip doktor getirin.» Sözcük bahçede toplanan komşular arasında ağızdan ağıza dolaşmaya başladı. Durmadan yineliyorlardı, «Juana doktor istiyor.» Ne şaşılası, ne olağanüstü şeydi doktor istemek. Hele doktorun gelmesi çok önemli bir olaydı. Ama gelmezdi ki. Çalıdan yapılma evlerin bulunduğu bu bölgeye hiç doktor gelmemişti. Hem neden gelecekti ki. Kentteki badanalı, taş yapılarda oturan varsıl hastaları iyileştirirdi; neden bu insanlarla uğraşacaktı ki. «Gelmez,» dediler bahçede toplananlar. «Gelmez,» dediler kapıda duranlar ve sözcük Kino’ya ulaştı. «Doktor buraya gelmez,» dedi Juana’ya. Juana gözlerini kocasına çevirdi. Bakışları soğuktu, dişi bir aslanınkini andırıyordu.

Coyotito, Juana’nın ilk bebesi ve her şeyiydi. Kino karısının caymayacağını anladı. Bu sırada Aile Türküsü de kulaklarında çınlamaya başlamıştı. «Odžyleyse biz doktora gideriz,» dedi Juana. Bir eliyle mavi atkısını başına çekti, sonra atkının bir ucunda hazırladığı yere oturttu Coyotito’yu. Odžbür ucunu da durmadan inleyen oğlunun gözlerini ışıktan korumak amacıyla siper etti ve kapıya yöneldi. Kapıda biriken komşular itişerek Juana’ya yol açtılar. Kino da onu izledi. Evin çevresindeki çiti geçerek yıpranmış yolda hızlı hızlı yürümeye başladılar. Halk da onların ardından gidiyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. çok güzel bir kitap ben fazla kitap okumayı sevmem ama bu kitabı hocamız okuttu 15 tatil için ama ben bayıldım kitaba ama devamını internette bulamadım o yüzden satın aldım aldığma hiç üzülmedim yani paramı boşa harcamadım