Bilinen bir şeydir, kadınlar umumi bir telefon kabinini işgal ettikleri zaman, konuşmaktan bıkmazlar! Pek tabiî, bu gibi hallerde dışardaki kimselerin büyük bir sabırla beklemeleri gerekir… İşte ben de tam on dakikadan beri bir taşra kasabasının postahânesinde sabırla sıramı bekliyor ve arada sırada posta memuru kıza şikâyetçi bakışlar fırlatıyordum. Hele şükür, kabindeki kadın konuşmasını nihâyet bitirebildi. Kabinin camlan buzluydu. Konuşan kimsenin ne biçim şey olduğunu tâyin edememiş, ancak sesini duyabilmiştim. Tuhaf değil mi, kadının çarpık çurpuk, çirkin bir şey olacağını sanıyordum! Aldanmışım meğer! Zirâ kadın otuz yaşlarında, sarışın ve mâvi gözlü güzel mi güzel bir âfetti! O anda, «Hey Allahım!» diye düşündüm. «Böyle bir mahlûk taşrada değil de Paris’te yaşasaydı, kendisinde eksik olan bir şeyi, yâni giyinme zevkine sâhip olmadığını görür, dolayısiyle ihmalci olmaz ve böylece de bir kat daha güzelleşebilirdi!» Dolgun vücudunu saran siyah tayyörle içindeki blûzunu, belli ki ECHO DE LA MODE mecmuasının abonesi bir taşra terzisi dikmişti… Bilhassa tayyör şâyet usta bir terzinin elinden çıksaydı, görünüşünün daha da göz alıcı ve iç gıcıklayıcı olacağı şüphesizdi… Mamafih, herkesin bildiği bir husus vardır: Güzel bir kadın ne kadar kötü giyinmiş olursa olsun, güzelliğinden yine bir şey kaybetmezdi… Bu kadın da öyleydi işte, o kötü dikişli tayyörün altında göz dolduran vücudu, hemen hemen her erkeğin başını döndürebilecek derecede kıvrak ve muntazamdı.
Ayhan Hocha – Mezarcılar da Ölür
PDF Kitap İndir |