Yerde tek başına duran telefon, koli kucağımda, kapıyı arkamdan kapatmadan önce salonun ucundaki pencereden Akmerkez’e bakarken çaldı. Evden eve filankeş taşımacılığın suratsız elemanları, patronları ve aracılık eden reklamcı arkadaşımla birlikte işi keşfe geldiğimizde sergiledikleri becerikli ve işbilir tavırlarını çoktan çöpe atmışlardı. Aniden ortaya çıkan küçümseyici bakışlarıyla, sanki silah zoruyla taşıdıkları orta yaşlı bekâr evinin ıvır zıvırlarını silindir kolilerine lütfen yüklemişler, çekip gitmişlerdi. Dün sitenin otoparkında dikilip kamyonun nasıl yanaşacağını konuşurken dağıttığım sigaraları çoktan haram etmiştim içimden. Geride kalan manzara da hiç parlak değildi. Sökülüp anında dağıtılan kütüphanemin arkasına denk gelen duvarın açığa çıkan manzarası en tahammüllü ev kadınını bile isyan ettirecek nitelikteydi. Yerdeki duvardan duvara halının üstündeki derin koltuk ve sehpa izleri dünyanın en amatör detektifine bile evin içinde saatlerimi nasıl geçirdiğimi anında söylerdi. Yıldız Turanlı halıyı yeni eve girmeyecek sayısız eşyamın başına yazmıştı zaten. Duvarlarda, kaldırılan tabloların yerlerini belli eden açık renkli dikdörtgenlerden yoktu hiç. Sağdaki pencereyi neredeyse bütünüyle kapatan mahallenin emlakçısının bez pankartı manzaranın üzücülüğüne tüy dikiyordu. Öteki odalardan bahsetmeye gerek duymuyorum bile. Salonun en bakılacak yerine, soldaki pencereden görülen Akmerkez manzarasına bakıyordum telefon çaldığında. İçeri doğru iki adım attım. Yıldız Turanlı kapının dışındaydı. Planlananın tersine hareket ettiğimi fark edince peşimden eve yeniden girdi. Daha on altı saat önce gazetelerle dergilerin altında, kül tablasıyla sigaramın arasında, geçmişte büyük ve gizemli haberleşmelere aracı olmuş ve yenilerini beklemekte gibi gururla duran telefon, şimdi yalnız ve mahzundu. Yine de boş salonu enikonu çınlattı ikinci ziliyle. Zilin üçüncü çalışında Yıldız Turanlı’ya baktım. Görmek istediğim şeyi görmedim gözlerinde. Bir kere daha çaldı telefon. Beşincide telesekreter devreye girecekti. Yeniden baktım Yıldız Turanlı’ya. Gitmemiz gerekiyor anlamına gelen bir hareket yaptı, gövdesiyle yarım dönerek kapıya doğru. Telesekreterin karşılama cümlesini duyunca gülümsedim. Sanki hiç bilmediğim bir hikâye anlatacak gibiydi cihazın devrelerinin arasına sıkışmış elektronik kızın sesi. Not bırakmaya başlanabileceğini bildiren bip sesinden sonra telaşlı bir ses yükseldi eski model cihazın düşük kaliteli hoparlöründen. Tanıdığım bir ses.
Celil Oker – Yenik ve Yalnız
PDF Kitap İndir |