Thomas Harris – Hannibal Lecter #2 – Kuzuların Sessizliği

Atış eğitimi yapmaktan dönen Clarice Starling hızlı bir yürüyüşten sonra soluk soluğa vardı toprağa yarı yarıya gömülmüş zemin katına. Ouantico’daki Akademi binasının bu katında FBl’ın dizi cinayetlerle uğraşan bölümü olan Davranış. Bilimlerinin büroları yer alıyordu. Uygulama alanında bir tutuklama eğitimi yaparken ateş altında kendini yere attığından dağınık saçlarında otlar, rüzgar ceketinde de ot ve toprak lekeleri vardı. Dış büroda kimse olmadığı için Clarice kapının camında nasıl göründüğüne baktı. Kendine fazla çekidüzen vermeye gerek olmadığını biliyordu. Elleri barut kokuyordu, ama yıkanacak zamanı da yoktu, Bölüm Şefi Crawford hemen diye haber yollamıştı. Jack Crawford yalnızdı. Başka birinin masası başında durmuş telefonda konuşuyordu. Clarice bir yıldan bu yana ilk kez onu doğru dürüst inceleme fırsatı bulmuştu. Crawford normalde üniversiteyi beysbol oynayarak bitirmiş orta yaşlı, sağlıklı bir mühendise benzerdi. Oysa şimdi zayıflamıştı, gömleğinin yakası boynuna bol geliyordu, kızarmış gözlerinin altı şişmişti. Gazete okuyan herkes Davranış Bilimleri bölümünün yaylım ateşine tutulmakta olduğunu bilirdi. Crawford konuşmasını sert bir “hayır”la bitirdi. Kızın dosyasını alıp açtı.


“Starling, Clarice M. Günaydın.” “Günaydın.” Starling’ in gülümsemesi sadece saygılıydı. “Kötü bir şey yok. Umarım korkmamışsındır.” “Hayır.” Eh, bu pek doğru değil ya, diye düşündü Starling. “Eğitmenlerin başarılı olduğunu söylediler, sınıfın üst sıralarındaymışsın.” “Umarım öyledir.” “Ben durumunu zaman zaman sorup öğrenirim.” Starling buna şaşırmıştı işte; Crawford’u ikiyüzlü biri olarak defterden silmişti çünkü. Özel Ajan Crawford, Virgina Üniversitesinde konuk konferansçıyken onunla tanışmıştı. Crawford’un kriminoloji seminerlerinin niteliği Starling’i FBI’ya çeken nedendi. Akademiye alındığı zaman adama bir not yazmış, ancak Crawford buna yanıt vermemişti.

Ouantico’da eğitimde olduğu üç ay içinde de dönüp kıza bakmamıştı bile. Starling insanlardan iyilik ya da dostluk isteyen biri değilse de, Crawford’un davranışı karşısında şaşırmıştı. Ama şimdi karşı karşıya geldiğinde ondan yine hoşlandığını pişmanlıkla fark etti. Kötü giden bir şeyler olduğu apaçıktı. Crawford’un zekası dışında kendine özgü bir akıllılığı da vardı. Starling bunu adamın renk duygusunda ve elbise seçiminde fark etmişti. Şimdi ise üstübaşı yine düzgün olmakla birlikte, sanki günden güne eriyormuş gibi cansızdı. “Bir iş çıktı, aklıma sen geldin,” dedi şefi. “Aslında iş değil de, da ha çok ilginç bir görev. Berry’ nin koltuğunu boşalt da otur şuraya. Başvurunda Akademiden mezun olur olmaz Davranış Bilimlerine gelmek istediğini yazmışsın.” “Evet. ” “Adli tıp görmüş olacaksın ama yasaları uygulama geçmişin yok. Bizse en az altı yıllık bir geçmiş ararız.” “Babam polisti, ne demek olduğunu bilirim.

” Crawford hafifçe gülümsedi. “Psikoloji ve kriminoloji dersleri almışsın. Akıl Sağlığı Merkezinde kaç yaz çalışmıştın, iki mi?” “İki.” “Danışman ruhsatın geçerli mi?” “Daha iki yıl geçerli. Siz üniversitede seminere başlamadan almıştım… bu konuda kararımı vermeden.” “Kadro bekledin sonra.” Starling başını salladı. “Talihli sayılırım ama. Böylece adli tıp okuyacak zaman buldum. Ondan sonra da Akademide bir yer açılana kadar laboratuvarda çalıştım. “Buraya gelme konusunda bana mektup yazmıştın, değil mi ve sanırım ben de sana bir yanıt vermedim… Vermediğimi biliyorum. Vermem gerekirdi.” “İşiniz başınızdan aşkındı.” “ASTP konusunu biliyor musun?” “Ağır Suçluları Tutuklama Programı olduğunu biliyorum. Yasal Yaptırım Bülteni’nde okumuştum, bir plan üzerinde çalışıyormuşsunuz ama henüz uygulamaya geçilmemiş.

” Crawford başını salladı. “Bir soru listesi hazırladık. Modern zamanların bilinen bütün dizi cinayet katillerine uygulanabilir.” Kıza bir tomar kağıt uzattı. “Araştırmacılar için bir bölüm, eğer sağ kalanı varsa, kur banlar için de bir bölüm. Maviler katilin istediği takdirde yanıtlayacağı sorular, pembeler araştırmacının katile soracağı sorular ve ondan alacağı tepkiler. Epey bürokrasi var anlayacağın.” Bürokrasi. Clarice Starling bir iş teklifi kokusu almıştı, herhalde yeni bilgisayar sistemine bilgi girmek gibi sıkıcı bir iş. Her ne pahasına olursa olsun Davranış Bilimlerine girmek istiyordu, ancak bir kadın bir kere sekreter olarak damga yedimi bunun artık hep öyle devam edeceğini de bilirdi. Bir seçme olanağı gelmekteydi ve iyi bir seçim yapmak istiyordu. Crawford bir şey bekliyordu, bir şey sormuş olmalıydı. Starling kendini hatırlamaya zorladı. “Hangi testleri uyguladın? Minnesota Kişilik Envanterini uyguladın mı? Ya Rorschach’?” “Minnesota evet, Rorschach hayır. Çocuklara Bender-Gestalt uyguladım ama.

” “Kolay korkar mısın, Starling?” “Şimdilik hayır. ” “Gözaltında bulunan otuz iki bilinen dizi cinayet katilini sorguya çekip inceleyerek çözülmemiş vakalar için bir temel oluşturmak istedik. Çoğu bunu kabul etti, sanırım hepsi de gösteriş meraklısıydı. Yirmi yedisi işbirliğine yanaştı. Ölüme mahkum olup da temyize başvurmuş olan dört tanesi de tahmin edilebileceği gibi konuşmadılar. Ama en çok görüşmek istediğimizle konuşamadık. Yarın akıl hastanesinde onunla konuşmanı istiyorum.” Clarice Starling hem sevinç, hem de korku hissetti. “Kimmiş bu?” “Psikiyatr Dr. Hannibal Lecter,” dedi Crawford. Herhangi uygar bir toplantıda bu adın ardından hemen kısa bir sessizlik olurdu. Starling, Crawford’a dikkatle baktı. “Yamyam Hannibal,” dedi. “Evet.” “Eh, peki tamam.

Bu fırsatı elde ettiğime memnunum, ama neden benim seçildiğimi de merak ettiğimi bilmenizi isterim.” “Birinci neden hazırda olman,” dedi Crawford. “Adamın işbirliğine yanaşacağını sanmıyorum. Bir kere reddetti, ama teklifimizi hastane müdürü aracılığıyla yapmıştık: Bizim yetkili soruşturmacımızın kendisi ne gidip bu teklifi doğrudan doğruya yaptığını söyleyebilmek isterim. Bunun seni ilgilendirmeyen bazı nedenleri var. Bu bölümde de bunu yapacak başka kimse kalmadı.” “Buffalo Bill ve Nevada olayları yüzünden işiniz başınızdan aşkın olmalı.” “Öyle. Eski hikaye, asla yeteri kadar adamın yoktur.” “Yarın dediniz, aceleniz var. Bunun eldeki vakayla bir ilgisi var mı?” “Hayır. Keşke olsaydı” “Beni de reddettiği takdirde yine de psikolojik bir değerlendirme istiyor musunuz?” “Hayır. Boğazıma kadar Doktor Lecter’in erişilemeyen-hasta değerlendirme raporlarına batmış durumdayım ve bunların hiçbiri de birbirine benzemiyor.” Crawford bir tüpten avucuna boşalttığı iki C vitamini tabletini musluktan doldurduğu bir bardak suya Alka Seltzer katarak yuttu. “Komik bir şey aslında Lecter ruh doktorudur ve psikiyatri dergilerine gerçekten olağanüstü şeyler yazar, ama kendi anormalliklerinden hiç söz etmez.

Bir kere hastane müdürü Chilton’ın isteğiyle bazı testlere razı olmuştu, ama müdürden önce davranıp Chilton hakkında öğrendiklerini yazarak adamı rezil etti. Psikiyatri öğrencilerinin kendi yakasıyla ilgili olmayan konularda yazdıklarına ciddi yanıtlar da veriyor: Seninle konuşmazsa bile kesin bir rapor istiyorum. Nasıl davranıyor, hücresi nasıl, neler yapıyor, falan filan. Havasını iletmek yani. Oraya girip çıkarken gazetecilere dikkat et. Gerçek basın değil, süpermarket basını yani. Lecter’i Prens Andrew’den bile çok sever onlar.” “Boyalı basından kendisine bazı yemek tarifleri karşılığında elli bin dolar teklif etmemişler miydi? Böyle bir şey hatırlıyor gibiyim,” dedi Starling.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir