Georges Bataille – Göğün Mavisi

Az ya da çok, hayatın çeşitli gerçeklerini ortaya çıkaran öykü ve romanlara bağlıdır herkes. Bazen kendinden geçmiş bir halde okunan bu öykülerdir sadece, insanın kaderiyle yüzyüze gelmesini sağlayabilen. Bu öykülerin nasıl yaratıldığını ve romanın yenilenmesi ya da daha iyiye gidebilmesi için gerekli olan çabaları nasıl yönetebileceğimizi araştırmalıyız tutkuyla. Aslında herkesin aklını meşgul eden şey, bilinen üslupların yarattığı bıkkınlığı önleyecek farklı teknikler bulma tasası sadece. Fakat sanıyorum ki – eğer bir romanın nasıl olabileceğini öğrenmek istiyorsak – her şeyden önce, temel bir ilkenin ortaya konup, en belirgin bir şekilde ifade etmeye çalışmanın yanlış olacağını yeterince iyi anlatamadım. Hayatın olasılıklarını ortaya çıkaran öyküler bir yakarış değildir her zaman, fakat bir çılgınlık anını dile getirirler, ki bu olmadan, yazar sayısız olasılıklara kör kalacaktır. Sadece imkansız ve soluk kesici bir tecrübe, benimsenmiş kalıpların zorladığı dar sınırlamalardan yorulmuş okuyucunun beklediği uzak hayallere ulaşma imkanı verecektir yazara şüphesiz. Yazarını, duygusal yönden zorlamayan kitaplarla daha fazla nasıl oyalanabiliriz? Bu ilkeyi dile getirmek istedim, fakat ispatlamaktan vazgeçiyorum, iddiamı kanıtlayan birkaç başlık vermekle yetineceğim (birkaç başlık… dahafarklı başlıklar da verebilirdim, fakat düzensizlik amacımı en iyi şekilde yansıtmakta): Uğultulu Tepeler, Dava, Yitik Zamanın Peşinde, Kırmızı ve Siyah, Eugenie de Franval, Ölüm Cezası, Sarrazine, Budala… Düşüncelerimi beceriksiz bir şekilde dile getirmeyi tercih ettim. Öykülere, hayatın gizli yanlarını ortaya çıkarma gücünü verenin sadece ani çılgınlıklar ya da ıstırap deneyimleri olduğunu ileri sürmüyorum. Burada bu konudan bahsetmemin nedeni, Gökyüzü Mavisindeki korkunç aykırılıkların beni yıkıma uğratan büyük bir sıkıntıdan kaynaklanıyor olmasıydı sadece. Gökyüzü Mavisini bu aykırılıklar oluşturdu. Bunun, 1935’te yazılan kitabı yayınlamaktan vazgeçmeme değecek bir ilke olup olmadığını düşünmekten çok uzağım şu anda. Asıl metni okuyup etkilenen arkadaşlarım, beni kitabın basılması için ikna etmeye çalıştılar. Sonunda kararı onlara bıraktım. Metnin varlığını neredeyse unutmuştum bile.


1936’dan beri de onu bir daha düşünmemeye karar vermiştim. Ayrıca o sırada, İspanya ve Dünya savaşı, roman örgüsüne bağlı tarihi olaylara anlamsızlık kazandırmıştı; gerçek trajediyle yüzyüzeyken, habercileriyle ilgilenmenin ne anlamı olabilirdi? Bu düşünce, kitabın bende uyandırdığı doyumsuzluk ve rahatsızlığa cevap vermekteydi. Fakat o zamanki koşullar bugün o kadar uzakta kaldılar ki, olayın en ateşli zamanında yazılmış olan öyküm, yazarlarının, anlamını kaybetmiş bir geçmişe serbest bir seçimle yerleştirdikleri öykülerden farklı bir konumda değil artık. Kitabın yazıldığı zamanlardaki düşünme biçimlerinden çok farklı bir yerdeyim bugün; zamanında hakim olan bu endişe, buğun bütün rolünü kaybetmiş durumda; bu sebepten dolayı kararı arkadaşlarıma bıraktım.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir