İvan Sergeyeviç Turgenyev – Arefe

“Babalar ve Çocuklar” dışında Turgenyev’in hiçbir yapıtı, 1860 yılı başlarında “Rus Habercisi” dergisinde yayımlanan “Arefe” kadar çeşitli değerlendirmelere, ateşli tartışmalara yolaçmadı. Şaşılacak bir şey yok bunda. Çünkü bu romanda ortaya konulan sorunların düşünsel derinliği ve önemi, sadece Turgenyev’in yaratıcılığında değil, bütün o dönemin edebiyatında seçkin bir yer tutmaktadır. Turgenyev Rus Edebiyatına, gerçekliğin karanlık ve kaba yanlarını açığa çıkaran insancıl bir sanatçı olarak girdi. “Avcının Notları” adı altında toplanan hikâyeleri ateşli bir halk sevgisiyle doludur. Romanlarının baş kahramanlan ise, yüksek ve soylu eğilimler, seçkin duygular taşıyan kimselerdir. Fakat gerek Rudin, gerek Lavretski, gerek Pasinkov tipleri, kişiliklerinin bütün seçkin yanlarına karşın yaşamda kendilerine biri yer bulamayan, eylemsizlik içinde bocalayan kimselerdir. Turgenyev özellikle belirtmektedir bunu. “Arefe”de ise yazar sadece düş kurmakla ve yüce ülkülerin öğütçülüğünü yapmakla yetinen “gereksiz insanlar’ın betimlenmesinden, canlı dava insanlarının betimine geçmektedir. İnsarov tipiyle Turgenyev, yaşamı değiştirmek isteyen, yaşamın anlamını gerçeklikte bulan yeni bir insanı anlatmaktadır. “Arefe”de Turgenyev, anayurt ülküsünün yüceliğini ve güzelliğini ilan eden, yurdun mutluluğu için savaşı öneren ve yücelten bir yazar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kahramanlık kaynağının temsilcileri de İnsarov ve Yelena tipleridir. Turgenyev, İnsarov’un çarpıcı kişiliğini romanın öteki tiplerine karşı keskince koymakta, kendisini kuşatan eylemsiz çevreden parlak bir biçimde ayrılan bu tipin bütün çekiciliğini ve derinliğini büyük bir güçle göstermektedir. Anayurt sevgisi, halkının kurtuluşu için savaşıma atılmak konusunda ateşli tutku işte İnsarov’un bütün yaşamını ve düşüncelerini dolduran bütün davranışlarına yön veren şeyler. “Arefe” üzerine yazdığı ünlü makalede şöyle diyordu Dobrolyubov[1] “İnsarov’un bütün çarpıcılığı, onun bütün benliğini dolduran ülkünün yüceliğinde, kutsallığındadır.


“Soylu bir amaç ve bu amacın başarısına olan sarsılmaz inanç; insanı gerçek bir savaşıma yetenekli kılan şeyler bunlardır işte. İnsarov tipiyle söylenmek istenen şey de her şeyden önce budur. Ve savaşımda bu amaç, sığ kişisel çıkarları değil de tüm bir halkın arzusunu yansıttığında, işte o zaman gerçekten soylu ve güzel olabilir. “Ülkesinde ‘en son köylünün, en son yoksulun’ bile, kendisiyle aynı duyguları taşıdığını büyük bir coşkuyla söylüyor İnsarov. ‘Hepimizin amacı aynı. Bilemezsiniz, insana nasıl bir güven, nasıl bir sağlamlık veriyor bu.” İnsarov’un kişiliğindeki tutarlılık, onu çevresinden kesin olarak ayıran temel niteliktir. Bersyenev ya da Şubin tipindeki insanlar da yüce ülküler adına kendilerini feda etmek üzerine coşkuyla, tutkuyla konuşurlar. Hatta buna yeteneklidirler de. Fakat onlar, tüm kişiliklerini tek ve ortak bir ülküde kaynaştıracak biçimde, tüm yaşamlarını kapsayan bir amaca organik olarak giremezler. Bersyenev tipindeki bir adam, yüreğinin eğilimi o yanda olduğundan çok, iyilik yapmak gerektiği için iyilik yapacaktır. Yurtseverlik duygusunun yüceliği üzerine içtenlikle konuşacak, ama anayurdun mutluluğunun kişisel mutluluktan ayrılmaz olduğunu anlayamayacaktır. İnsarov böyle değildir. Anayurdun mutluluğu, onun kurtuluşu için girişilen savaşım, bunlar İnsarov için sadece bir borç ya da yükümlülük değil, fakat ateşli, coşkulu, kişisel bir arzudur da. O kendini halktan amaçlarını halkın amaçlarından ayıramaz.

İnsarov’un bu niteliğini çok güzel belirtmektedir Dobrolyubov: “İnsarov’daki anayurt sevgisi, onun sadece aklında, yüreğinde, ingeleminde değil, tüm benliğindedir. Onun kişiliğindeki her şey, bu duygunun gücüyle yaşam bulur, bu duyguya boyun eğer ve bu duygu tarafından özümlenir. İşte, yeteneklerinin hiç de olağanüstü olmayışına, kişiliğindeki tüm gösterişsizliğe karşın, İnsarov’u ölçülemez derecede yüce kılan şey budur.” Romanın kadın kahramanı Yelena Stahova’nın kişiliğinde de, gerçekliğe savaşıma, yüce ve güzel amaçlar adına utkuya olan ateşli arzu canlandırılmaktadır. Yelena, İnsarov’la karşılaşıncaya kadar, yaşamına nasıl bir yön vereceğini bilemiyor; atılımları belirsiz ve puslu kalıyordu. Fakat İnsarov’la karşılaşmaları, ruhunun zengin yeteneklerine bir çıkış sağladı. İnsarov’un yaşamını kaplayan yüce ülküler, genç kızın yaşamını da yeni bir ışıkla aydınlattı, ona varolmanın gerçek anlamını gösterdi. Puşkin’in, Gonçarov’un Tolstoy’un kadın kahramanlarının aşklarında ve inançlarındaki tüm güzellik; güçlü ve gururlu Rus kadınının bütün bu soylu nitelikleri, Turgenyev’in Yelena’sında da canlandırılmaktadır. O, yaşamının yönünü özgürce ve büyük bir gözüpeklikle seçmektedir. İnsarov’un salt karısı olarak kalmayıp, onun sadık dostu ve yardımcısı olmakta, İnsarov’un davasına sonuna kadar bağlı kalmaktadır. Yelena tipiyle Turgenyev kadının yeni görevleri ve önemi konusunda en seçkin Rus düşünürlerinin görüşlerini yansıtmaktadır. Belinski şöyle diyordu: “Toplumsal anlamda yaşamak ve mücadele etmek sadece erkeğin değil, kadının da hakkı ve zorunluğudur.” Daha sonra kadın-erkek ilişkilerine geçerek şöyle devam ediyordu: “Zira gerçek aşk, insansal onurlara saygıda temellenmektedir. Duygusal oyunlar, gelgeç yürek çarpıntıları, aşkı tanımlamaya yetmemektedir artık. Aşk, eskisinden çok daha başka bir nitelik taşımaktadır şimdi.

” Yelena ve İnsarov arasındaki aşk, Belinski’nin bu sözlerine canlı bir yanıt niteliğindedir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir