GENÇ, güzel Macar kızı, örgüleri kalçalarını döven altın saçlarını dalgalandırarak Kanije kalesinin geniş duvarları üzerinde gelincik topluyordu.
Bahar gelmiş, sinirleri dirilten, yürekleri kabartan ılık, dumanlı kokusuyla kırlar ve gönülleri kuşatmıştı.
Kız, turfanda kirazlar gibi kızarmış, nemli parıltılarla terlemiş dudakları arasından bir şarkı söylüyor, arada bir duvarlar üzerinde ayağı kaydıkça şarkısını kesiyordu.
Bir ara, arkasından çok temiz bir Macarca ile alay edildiğini duyarak durdu:
– Prenses kerem edip elime dayanırlar mı?..
Geri döndü; bir Macar köylüsü, kendisine saygı göstermek kaygusuyla külahını yerlere kadar dayamış, belini kırmış, ricasına karşılık bekliyordu.
Köylünün selâm duruşu çok acemice, bakışları duruşundan da gülünçtü.
Sözlerinde soylu kişilere vergi bir incelik yoktu. Fakat kız onun bu gülünç bakışları altında bir şahin gücü sezdi. Güvercinler gibi göğsünü kabartıp olduğu yerde büzüldü:
– Şövalye bana nasıl yardım edebilir? diye kekeledi. .
Kızın bu ürkek karşılığı toy köylüyü şımarttı. Doğruldu, dudaklarında alay ediyormuş gibi garip bir kıvrıklık vardı.
Abdullah Ziya Kozanoğlu – Malkoçoğlu
PDF Kitap İndir |