Fyodor Mihailoviç Dostoyevski – Ecinniler I

Orada, dağda büyük bir domuz sürüsü otluyordu, onların içine girmelerine izin vermesini İsa’dan dilemeleri üzerine izin verdi ve cinler ol kişiden çıkıp domuzlara girmekle sürü uçurumdan aşağı göle atlayıp boğuldu. Çobanlar bu vakayı gördükte koşup şehir ve köylere haber verdiler. Ahali, dahi vakayı görmeye çıkıp İsa’nın yanına vardıkta derunundan cinler çıkmış olan adamı giyinmiş ve akıllanmış olarak İsa’nın ayakları dibinde oturur bulmakla korktular. O şeyleri görmüş olanlar, mecnunun nasıl halâs olduğunu onlara naklettiler [Luka’nın İncilin’den VIII Bab. 32- 37.]. Şimdiye kadar başka yerlerden hiç farkı olmayan şehrimizde son günlerde olup biten bazı garip olayları anlatabilmek için biraz geçmiş günlere dönmeyi, zeki ve pek sayın bir zat hakkında bilgi vermeyi gerekli buluyorum. Pek sayın zat dediğim, Stepan Trofimoviç Verhovenski’dir. Bu ayrıntılar, yazmayı niyet ettiğim olayları daha iyi kavramaya yardım edecektir, asıl hikâye ise ilerdedir. Açıkça söyleyeyim: Stepan Trofimoviç, devamlı olarak aramızda hususî bir rol, bir vatandaş rolü oynuyordu. Bu role bayılırdı; hatta ölür de ondan vazgeçmezdi sanırım. Kendisini meslekten yetişme bir aktöre benzetmek istemem, Allah etmesin, ona saygım vardır. Onunkisi bir alışkanlıktı, daha doğrusu, çocukluğundan beri kendisini hep iyi bir vatandaş, önemli bir adam saymasından ileri gelme bir şeydi. Meselâ, “Polisin takibine uğramış, sürgün edilmiş” olmanın zevkine doyamazdı.


Bu iki küçük kelimenin, yani “Takip” ile “Sürgün” kelimelerinin estetik büyüsü onu bir daha ayıkmamacasına sarhoş etmişti. Bu iki sıfatı kabullendiği için de kendisini dev aynasında görüyor, kişiliğini büyülte büyülte sonunda bir övünme kaidesinin üstüne heykel gibi kuruluyordu. Geçen asrın mizahî bir İngiliz romanında Guliver adlı bir tip, boyları birkaç parmak büyüklüğündeki cücelerin diyarından memleketine döndüğü zaman, orada da kendisini bir dev sayar. Hatta Londra sokaklarında dolaşırken bile yanında herkesin bir cüce olduğunu sanarak, elinde olmadan, gelip geçenlere, arabacılara, kenara çekilmelerini, korunmalarını, bağırarak ihtar eder! Bu yüzden, onu alaya alanlar, sövüp sayanlar da olur, hatta bazı kaba arabacılar kamçı vurur. Haklı bir hareket midir bu? Huylu huyundan vazgeçer mi? İşte alışkanlık Stepan Trofimoviç‘i de aynı duruma sokmuştu. Ancak Stepan Trofimoviç, tabir caizse, daha masum, daha zararsızdı, çünkü iyi kalpliydi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir