Galina Serebryakova – Ateşi Çalmak 4

Jenny Marx, elindeki dikişi bırakıp sarı kumaşla kaplı yüksekçe koltuğa gömüldü. Aniden çöken alacakaranlık, evi çevreleyen gölgeli küçük bahçeden odaya sızmıştı. Nemli ilkbahar serinliği daha da hissedilir olmuş, etrafı sessizlik kaplamıştı. Jenny telaşsızca düşünerek dinleniyordu. Karanlığın bastırdığını fark etmemişti. Sisin ardındaki ayın görüntüsü sönüktü. Jenny’nin parmağındaki işlemeli antika altın yüzük parlıyordu. Bu yüzüğü bir zamanlar Barones Caroline von Westphalen takmıştı. Jenny’nin içine hüzün çöktü birden. Annesini minnetle andı. Ona hediyeler gönderdiğinde ya da Trier’de ziyaret ettiğinde, çocukluğunda olduğu gibi, annesi küçük kadife koltuğuna oturup, geçmişi anımsayarak mutlu olurdu. Jenny artık ellisini geçmişti. Annesiyle babası çoktan ölmüşlerdi. Kendisi de yaşlı bir kuşağa aitti artık; yüzünde iç karartıcı izler arayarak kendisini merakla süzüyordu. Hayır, yoktu aslında böylesi izler.


Belleğini ve çalışma yeteneğini yitirmemişti. Ruhu dinçti. Mutluluk ve hüznün sık sık yer değiştirdiği anlarda bile yaşamı, her yönüyle daha bir coşkuyla seviyor; güneşin doğuşu ve alacakaranlıktan, aydınlık gün ile sisli havadan aynı ölçüde zevk alıyordu. Geçen yıllarla birlikte insanın ruh dünyasının zenginleşip daha da sağlamlaştığını düşünüyordu. La Rochefoucauld; yaşlılık kadınların cehennemidir, demişti. Ne var ki bu, geçen zamanla birlikte solan gençlik ve güzellikten başka hiçbir şeye sahip olmayan kadınlar için geçerliydi. Oysa insanın düşüncesi yaşıyla orantılı olarak gelişip zenginleşiyordu. Belki de Jenny tüm yaşamı boyunca Karl’ın aşkının koruyuculuğu ile donandığı için, yaklaşan günbatımını böylesine sakin karşılıyordu. Kadınlar, gençliklerini yitirdiklerinde yalnız kalacakları korkusuna kapılırlar bazen. Çünkü onlar, her şeyi unutturacak derecede bağlandıkları bir işe, sevdikleri bir mesleğe, yüce amaçlara ulaşma arzusuna sahip değillerdir çoğunlukla. Jenny’yse zamanın kendisine sunduğu yaşam dilimini iyi değerlendirmişti. Artık ona egemen olan, daha önceleri duygusal yüreğini inciten çok şeyin önemsizliğini kavrama bilinciydi. Maddi sıkıntılara daha kolay katlanabiliyor, gücü ve sağlığının yerinde olması, en önemlisi de Karl, çocukları ve arkadaşlarıyla birlikte olmak onu mutlu ediyordu.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir