İskender Pala – İki Dirhem Bir Çekirdek

Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kılmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler, vb… Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimlerdir. İki ya da daha fazla kelimeden meydana gelen ve kelimelerin öz anlamları dışında bir anlam ifade eden söz gruplarına deyim denir. Eskiler buna tabir derlerdi. Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların muhataba daha etkili biçimde yansıtıldığı bir gerçektir. Deyimler, atasözleri gibi her durumda kesin doğru olmayabilir ve genel kural niteliği taşımaz; bunun yerine yalnızca özel bir durum karşısında doğru kabul edilir ve öylece kullanılırlar. Nitekim kurallı bir cümle niteliği gösteren deyimler de vardır ve bunlar atasözlerine benzese de anlatımda deyim görevi yaparlar. “Et tırnaktan ayrılmaz” dediğimizde her durumda kesin bir doğruyu anlatmış oluruz; bu bir atasözüdür. Oysa “et tırnak olmak” dersek bazı durumlar için geçerli olan bir deyimi ifade ederiz. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dediğimiz vakit özel bir durumu, “Garip kuşun yuvasını Allah yapar” dediğimiz vakit de genel bir doğruyu anlatmış oluruz. linizdeki çalışmada yer alıp da atasözü gibi görünen deyimler bu türdendir. Atasözleri, genellikle, uzun zamanların tecrübeleri sonucu ulaşılan doğruların veciz ifadesidir; oysa deyimler, genellikle bir öyküye, bir efsane veya vak’aya dayanır. Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikâyeler, tarihten alınmış olaylar, vs. deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sıraları paylaşırlar.


Bu bakımdan deyimlerin kaynaklarını arayıp bulmak, oldukça meşakkatli bir iştir. Osmanlı tarihleri, eski ansiklopedik eserler, tarih sözlükleri, tezkireler, letayifnameler, durub-ı emsal ve tarihî fıkra derlemeleri, muhtelif elyazması kitap ve mecmualar, bilimsel araştırmalar, folklor periyodikleri, halk kültürü araştırmaları vs. hep deyimleri perakende biçimde bulabileceğimiz eserlerdir. Bazen rasgele bir sayfada, bazen bir dip notta, bazen da hiç ummadığınız bir el yazması sayfasında bir deyimin ortaya çıkış hikâyesiyle karşılaşmak mümkündür. Yıllardır, deyimlerin hikâyelerini buldukça topluyordum. Sonra bunları Zaman gazetesindeki sütunumda peyderpey yazdım. Okuyucularımdan bu konuda çok sayıda mektup ve takdir aldığımı iftiharla söylemeliyim. Hemen hepsi, bu hikâyeleri topluca bulabilecekleri bir kaynak soruyorlardı. Biz, bu konuda iki kitaptan daha yararlandık. Bunlardan biri Osman Çizmeciler’e (Ünlü Deyimler ve Öyküleri), diğeri de Yusuf Ziya Bahadınlı’ya (Deyimlerimiz ve Kaynakları) aitti. Her iki çalışma da maalesef bugün artık kitapçı vitrinlerinde yer almamaktadır. Okuyucuya ilginç gelen bu tür hikâyelerin topluca bulunabileceği bir kaynak ihtiyacıdır ki, elinizdeki kitabın oluşmasına vesile oldu. Çalışmamızın asıl önemli yanı ise Osmanlı harfli kaynaklarda rastlayıp derlediğimiz deyimleri de ihtiva etmesidir. Böylece toplam 99 adet deyimin hikâyesine ulaştık. Bunları bir kitapta toplama cesaretini okuyucularımızın takdir ve teşviklerinden, gerekli yardımı da öğrencilerim A.

Demir, A. Şenyurt ve E. Eroğlu’ndan aldık. Deyimlerimizin ortaya çıkış hikâyelerini bilmek, konuşurken bize ne kazandırır bilmem; ama dilimizin kültüre yansıyan yüzüne bir renk katacağı kesindir. Umarız, bu konuda daha geniş araştırma yapacaklar için bu küçük kitap, bir başlangıç olur. 1 ABAYI YAKMAK Aba, dövme yünden değişik kalınlıklarda yapılan bir tür kumaşın adı olup genellikle beyaz renkte imal edilir. Siyah renklisine ise kebe denir. Bu cins kumaşın kullanıldığı pek çok yer olmakla beraber, aba denilince genellikle dervişlerin giydiği hırka anlaşılır. Vücudun tamamını örtecek kadar geniş ve uzun, yakasız ve yensiz dikilen abanın özelliği, düğmesiz olup kuşak ile kullanılmasıdır. Abanın tekke mensupları ve tasavvuf ehli olanlar yanında diğer insanlar tarafından da kullanılan bir giyecek olması, aba hakkında dilimize pek çok deyim ve atasözü kazandırmıştır. Abalı: Fakir, kimsesiz. Abacı: (Mecazen) Hazıra konmayı seven, bedavacı. Abası kırk yerinden yamalı: Yırtık pırtık giyecek kadar fakir. Alaca abalı: Hırkası yamalıklarla dolu olacak kadar fakir. Abaya bürünmek: Tasavvuf yoluna girmek.

Kaba (kebe) yerine aba giymek: Tasavvuf yoluna girmek. Başını abaya çekmek: (Mecazen) Ölmek.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle