İsmet Özel – Cuma Mektupları 4

Türkiye’de Müslümanların siyasi güç olarak ortaya çıkması ülkenin bir demokratik işleyişe kavuşması sonucunda gerçekleşmiştir ve demokratik işleyişe yapılan her menfi müdahale Müslümanların siyasi gücünü kırmayı gözden uzak tutmamıştır. Buna mukabil demokratik işleyişe her yeniden dönüş Müslümanların siyasi bakımdan yapabilirlik alanlarını hızla genişletmiş ve Türkiye’nin demokrasi tarihi boyunca Müslümanların gücünün artması ve demokratik işleyişin devam etmesi birlikte vuku bulan hadiselerden sayılmak zorunda kalınmıştır. Buraya kadar ki akıl yürütmemizi sürdürecek olursak diyebiliriz ki Türkiye’de demokratik işleyiş yürürlükte kaldıkça Müslümanların bir siyasi gücü olacak ve bu güç yönetme sorumluluğunu üstlenebilecek ölçüde büyüyebilecektir. Türkiye’de Müslümanların iktidara gelmelerini önlemenin yolu ya doğrudan demokratik işleyişi ortadan kaldırmakla veya demokratik işleyişi dolaylı yollardan Müslümanların yararlanamayacağı şekle sokmakla mümkündür. Günümüz şartlarında Türkiye’den demokratik işleyişi söküp atmak ihtimal dahilinde görünmüyor. O halde Müslümanların “biz iktidara gelince” diye söze başlamaları akla uygun. Bir sözü söylemenin akla uygun olmasıyla o sözün zamanında ve yerinde söylenmiş sayılamayacağını kabul ediyoruz. Nitekim günümüz şartlarında siyasi düzenlemeleri her elverişli ortamdan Müslümanların yararlanmalarını önleyecek şekilde ayarlama teşebbüsleri kolayca farkedilebilir. Bu yapılanlara bakarak bazı kimseler Müslümanların “biz iktidara gelince” diye söze başlamalarını “çayı görmeden paçayı sıvamak” şeklinde yorumlayacaklardır. Çünkü onlara göre demokratik işleyiş elverse bile Müslümanların iktidarı bütün sözün Müslümanlarda olacağı tarzda kullanmaları çok uzun vadede vuku bulabilir, öte yandan demokratik işleyiş her zaman Müslümanların gücünü kıracak şekilde çarpıtılabilir. Ben çayı görmeden paçaları sıvamanın yanlış olacağını düşünenlerden değilim. Bence çayı görmeden paçaları sıvamak lâzımdır. Çünkü karşımıza çayın ne zaman çıkacağını bilmek her zaman kolay değildir. Amaç paçaların ıslanmamasıysa onları şimdiden sıvalı tutmanın yararı büyük. Esasen toplumun yoğuruluşunda ve toplumun tamamını ilgilendiren hususlarda bazı hedeflere varmadan takındıkları tavırlar bakımından insanları iki ana öbekte toplamak seçilecek sağlıklı yolun tespitinde bize yararlı olabilir.


Birinci öbekte münavebeli olarak heyecanın ve yılgınlığın sevkettiği insanlar vardır. İkinci öbekte ise bağlanma ve sabır desteğiyle kendi yolunu açan insanlar yer alır. Herhangi bir toplumda bu iki öbekten biri ağırlık taşır, böylece o toplumun hedef seçme ve hedefe yürüme tavrında etkili olurlar. Heyecan ve yılgınlık derinlikten yoksun insanlar dünyasının mayasında hazır bulunur. Daha doğrusu insan olarak hepimizin mayasında heyecana ve yılgınlığa kapılma hazır bekler. Öte yandan bağlanma ve sabır elde edilebilen, ancak iktisab edilirse bir insan özelliği olarak faydalanmamıza açık duruma gelen iki değerdir. Bir toplumun siyasi olgunluğu bağlanma ve sabırdaki mertebesiyle ölçülebilir. Heyecanlarla çabucak harekete geçen insanlar önlerine çıkan ilk maniada yılgınlığa kapılabilirler. Çünkü heyecanlarla harekete geçen insanların beklentileri küçük çaplıdır. Önlerine çıkan engel bu beklentilerin ele geçmesinin imkânsız olduğunu onlara gösterecek kadar büyük görünür. Dolayısıyla her heyecan peşinden bir yılgınlık getirir. Kolayca coşuverenler, kolayca cayar. Bu insanların hemen ortaya atılıp, hemen vazgeçmeleri şu veya bu yöne sevkedilmelerini de kolaylaştırır. Hem heyecanlanan insanları sevketmek, hem de yılgınlığa düşmüş insanları inkiyad ettirmek zor değildir. Coşanlar ve vazgeçenler kendi üzerlerinde işlem yapılmasını sağlamak için elverişli ortamı kendileri yaratır.

Türkiye’deki demokrasinin kırkbeş yılı boyunca iki tip insan Müslümanların heyecana kapılmalarını ve yılgınlık içine düşmelerini bazen siyasi güce, bazen banknota tahvil etti. Birinci tip şöyle düşünüyordu: “Nasıl olsa Türkiye’de bir Müslüman yönetimi gerçekleşemez. O halde Müslümanların duygularını okşamakta ve onları bazı avuntulara salmakta beis yoktur. Böylece Müslümanlar gayri-İslâmî bir hayatın gereklerini İslâmî bir beklenti sebebiyle yerine getirirler. Onların duygularını okşamış olmakla da siyasi bir pozisyonu elde tutmak kolaylaşır.” İkinci tipin düşünceleri de şöyleydi: “İslâmî düşünceleri yönetimden uzak tutmanın yolu Müslümanları yürürlükteki yönetim kalıplarına hizmet eden pozisyonlara yerleştirmekten geçer. Böylece Müslümanların kişi olarak beklentileri, inançlarının gereğini yerine getirmenin önüne geçmiş olur. Gayri-İslâmî bir hayatın çerçevesini koruma yükü de Müslüman kimliği taşıyor diye bilinen insanların omuzlarına yıkılabilir.” En az kırk yıl süren demokrasi tecrübesi boyunca yukarıda belirttiğimiz iki tip insanın hesapları kısmen onların lehine sonuçlar verdi. Heyecanlara ve yılgınlıklara kapılan Müslümanlar bu tiplerin avı haline gelebildiler. Ama her şey bundan ibaret değildi. Sadece İslâm adına istismar peşinde olanlarla, Müslümanlıkları istismar edilenler dolayısıyla dünden bugüne gelinmiş değil. Bizi dünden bugüne getirenler ve bize “biz iktidara gelince” diyerek söze başlama imkânı verenler kırk yıllık süreci farklı bir boyutta yaşayanlardır. Onlar Türkiye’deki siyasi hayatı olgunlaştıranlar, bağlılık ve sabırlarıyla ülkenin bir İslâmî dönüşüme hazırlanmasını sağlayanlardır. Acaba bu kişileri tek tek teşhis etmek mümkün mü? Böyle bir çabanın sonuç verebileceğini iddia etmek zor.

Çünkü Türkiye’de bağlılık ve sabırlarıyla İslâmî bir dönüşüm imkânını büyütenler adı sanı duyulmuş insanlardan oluşmuyor. Daha çok itikad ve ibadetleriyle ağırlıklarını hissettiren insanlar bunlar. Şahıslarından çok fiilleri şöhret sahibi onların. Ama yaptıklarının etkili oluşunda başka bir husus da dikkate değer: Kuşaktan kuşağa devralınan bir tavrın temsilcisi bu Müslümanlar ve hayatlarının Müslümanlığa hasrettikleri kısmıyla temayüz eden bir özellikleri var. Bu yüzden Türkiye’de demokratik işleyiş süreci içinde su yüzüne çıkan belirgin bir eğilim sözkonusu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. teşekkürler