Jean Baudrillard – Sessiz Yığınların Gölgesinde – Toplumsalın Sonu

Türkçe’ye kazandırılan ilk Baudrillard metni olan “Sessiz Yığınların Gölgesinde ya da Toplumsalın Sonu”nu seçmemin nedeni: Yola sosyolojiden çıkmış olmakla birlikte göstergebilimden mikrobiyolojiye, sibernetikten mikro-fiziğe, psikanalizden antropoloji, etnoloji, politika ya da tarihe aynı rahatlıkla sıçrayıp, geri gelebilen, ileri gidebilen ve bütün insanbilimlerini (hattâ fen bilimleri) birbirleriyle çakıştırıp, tokuşturarak sonuçta ortaya “simülasyon kuramı” gibi bir kuramla çıkmış olan bir düşünürün en rahat ve kolay şekilde algılanıp, kavranılarak sevilmesini ve düşünceleriyle ilgilenilmesini sağlayabilmekti. Sanırım “Sessiz Yığınlar…” bu amacın gerçekleşmesine az da olsa bir katkıda bulunmuştur. Bugün Türkiye’de alçak sesle olsa da, (şimdilik) belli çevrelerin içine sıkışıp kalmış görünse de Baudrillard adı yavaş yavaş anılmaya başlanmıştır. Bir düzineden çok Baudrillard metninin Türkçe’ye kazandırılmış olması, “simülasyon kuramı”nın anlaşılmasını büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır. Baudrillard’ın bu kuramla ilgili temel metinlerinin büyük çoğunluğu Türkçe’ye aktarılmıştır. Kişisel görüşüm, Baudrillard’ın “simülasyon kuramının” tarihsel bir sürecin ürünü olduğu yönündedir. Yine kanımca Baudrillard’in, içinde yaşamakta olduğu toplumu ve çağı bilinçli bir şekilde çözümleyip eleştirmekle birlikte, Modern toplumların içinde yaşamakta oldukları bu “simülasyon evreni”nin tarihsel anlamda neye tekabül ettiğini somut olarak ortaya koymamaktadır (çünkü bir bakıma Tarih kavramını reddetmektedir). Bu da bizim işimizi güçleştirmektedir. “Sessiz Yığınlar…” başlıklı bu metin “simülasyon kuramı” nın yerli yerine oturmaya başladığı ve Baudrillard’ın daha ileride yayınlayacağı: Örneğin Simülakrlar ve Simülasyon’la, Çaresiz Stratejiler gibi, bu kurama ait çok önemli iki metinde yeniden işleyeceği kimi konu ve temaları işlemiş olduğu bir metindir. Söz gelişi kitle iletişim araçları ve reklamın, toplumsalın bulunmadığı, yalnızca kitlelerin var olduğu bir evrende anlamsız ya da iddia edilen anlamda etkili değil etkisiz, hoş ve boş, eğlence yanı ağırlıklı (yoksa güdümleyici olan yanı değil) bir işleve sahip olduklarını söylemektedir. Bir başka deyişle Baudrillard’ın vazgeçemediği temaların başında kitle iletişim araçları gelmektedir. Ancak onun amacı her zaman (Tüketim Toplumu ya da Göstergenin Bir Ekonomi Politiği için Eleştiri adlı metinlerinde de) yapmaya çalıştığı gibi -bu hemen bütün konular için geçerli bir düşüncedir- bu alanda da ileri sürülen düşüncelerin tersinin de bir doğruluk ya da geçerliğe sahip olabileceğini gösterebilmektir. Çünkü Baudrillard McLuhan ya da Enzersberger gibi özne yanlısı bir bakış açısından çok nesne yani izleyici, halk, seyirci denilebilecek bir bakış açısını benimsemektedir. Nesne yanlısı bir bakış açısını benimsemesinin temel nedeniyse artık günümüzde Batılı öznelerin ya da aydınların, politikacıların, sanatçıların vb. büyük ölçüde -yaratıcı düşünce ve doğal olarak eleştirel düşünce açısından- tükenmiş olduklarını düşünmesidir (bakınız Simülakrlar ve Simülasyon’ da üniversitedeki aydınlarla ilgili “Sarmallaşmış Bir Ceset” ya da “Bitmeyen Ölüm” bölümü).


Yine bu metinde ele aldığı “Ne Özne, Ne Nesne” ya da “Kitle ve Terörizm” gibi bölümler daha sonra hem Çaresiz Stratejiler hem de Simülakrlar ve Simülasyon’da işlenecek “Rehine”, “Müstehcen”, “İronik Stratejiler”, “Gerçeğin Yerini Alan Simülakrlar” vb. yazılarda tekrar tekrar ele alınarak yeni eklemelerle çözümlenecek ve eleştirilecektir. Simülasyon evreni: Diyalektiğin sona erdiği ve aşırı uçlar arasında gidilip gelinmeye mahkûm olunan bir evrendir. Bana kalırsa Baudrillard işte bu evrenin diyalektik olarak nitelendirilebilecek bir açıklamasını bir anlamda farkında olmadan gerçekleştirmiştir. Daha doğrusu biz “simülasyon evreni”ni tarihsel açıdan belli bir yere oturttuğumuzda Baudrillard’ın “simülasyon kuramı”nın belli bir tarihî dönemin diyalektik çözümlemesine eşdeğerli bir çözümleme olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan Batı ile dünyanın geri kalan bölgelerinin farklı bir tarihsel süreci yaşamakta oldukları gerçeğini kavramadan ne “simülasyon kuramı” ne de Baudrillard’ın diğer metinlerini kavrayabilmenin mümkün olamayacağını düşünüyoruz. Baudrillard’ın metinlerini en iyi tanıyan ve çözümleyen isimlerden biri olan Mike Gane için ünlü Fransız düşünür her şeyden önce radikal bir kültür eleştirmenidir. Düşünceleri özellikle -bunun altını pek çok kez çizmiştir- Modern batılı toplumları kapsamaktadır. Bir başka deyişle çözümlemeleri evrenseli hedeflememektedir. Kendine rağmen evrensele ulaştığı pek çok nokta olmasındaysa bir tuhaflık olamaz. Bu metindeki özellikle iletişim, iktidar, toplum, kültür çözümlemelerinin Türkiye toplumu gibi bir toplum için de birebir geçerli olacağını düşünmek okuyucuyu içinden çıkılmaz yanılgılara sürükleyebilir. Örneğin burada Baudrillard’ın anlatmaya çalıştığı nesne, karnı tok sırtı pek, kolektif amaçlarını ve inançlarını yitirmiş insanlardan oluşan bir kitledir. Bu metnin sunduğu bakış açısı ve veriler Türkiye toplumunu anlamak ve çözümlemek isteyenler için bir esin kaynağı görevini görebilir (ki bence bu konuda Baudrillard’ ın düşünceleri inanılmaz bir zenginliğe sahiptir).

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir